Üstürgon (Estergon)
Üstürgon (Estergon) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Üstürgon Kalesi Budin Kalesi'nin kuzey tarafında bir merhale uzak yerdir. Tuna Nehri kenarında gökyüzüne baş uzatmış kırmızı bir yüksek tepe üzerinde Van kayası, Mardin kayası ve İmadiye kayaları gibi Samanyolu gibi göklere baş uzatmış bir yalçın tepe üzerinde bademi şekilde, yani akçe tahtası gibi kıbleden kuzeye uzunlamasına kurulmuş Koca Mihadi Laslo yapısıdır. Peygamber Efendimizin gelmesinden 600 yıl önce Emin Ruhullah İsa Nebî zamanında yapılmış bir şeddadi rıhtım taş yapı, güzel bir surdur ki Komaran ve Uyvar Ovası'ndan bu büyük yapıyı görenler,
"İşte İskender Şeddi" derler. Zirve tepesi mavi buluta baş uzatmış yüksek boylu kaleler içinde hepsinden seçkin beyaz inci gibi, beyaz kuğu gibi tüm burçları ve beden dişleriyle bezenmiş, kapılar, kuleler ve dirsekleriyle süslenmiş Orta Macar Kızılelması adıyla meşhur olan sevimli kale ve kızıl kaya adıyla bilinen, övülen ve sevilen Üstürgon Kalesi'dir.
Alman'ın amansız sınırında böyle bir benzersiz ve böyle bir savaş yurdu sağlam duvar, Kudret eliyle yaratılmış yüksek dağ üzerinde Kahkaha Seddi'ne denk yüksek bir kale inşa olunmamış ve olmaz da, zira zemini Allah tarafından bir sığmak yeri olmak için kale yeri halk olunmuş bir kırmızı dağdır. Nice yerlerinde türlü türlü kuşların yuvaları [93b] var. Sanki Kırım ülkesinde Menkup Kalesi gibi sağlam ve dayanıklı bir kaledir. Koruyucu Allah'ın gece gündüz korumasında ola.
Bu yüksek Üstürgon Kalesi'nin yukarı hisar duvarı fırdolayı tam 1.150 adet adımdır.
Bu kalenin doğu tarafında bir gayyâ deresi aşırı el kayası yetişir bir havale kaya vardır. Ona Tepedelen derler, o kayanın eğimini engellemek için eskinin usta mühendisleri anılan tepeye havale olmak için bu kale duvarının 500 adım kısmını kalenin iç yüzüne kaplumbağa arkası gibi eğri yapmış ki o havaleden top gülleleri duvar yüzüne tesir etmeye.
Ve bu taraf duvarları ellişer ayak enli şeddadi rıhtım kalın duvardır ki her taşı Mengerus fili kadar vardır.
Bu duvarda 200 adet top çitleri var ki yaban asmalarından örülmüş her birinin boyu üçer âdem boyundan yüksek çitler dir ve her birinin içleri horasan, kireç ve alçı ile rıhtım olmuş siper çitlerdir ki kale duvarından sağlamdır, her biri hamam kubbesi kadardır. Bu çitler anılan Tepedelen havalesine karşı durup bu çit ve sepetler arasında tam 50 adet balyemez ve kâfire aman zaman vermez uzun topları devamlı hazırdır. Her topun yanında mühimmatları, levazımatları ve hizmetçileri fitilleri ellerinde ve kılıçları bellerinde pür-silâh şehbaz ve şehnazları hazırdır.
Bu benzersiz kalenin kara tarafı ise böyle sağlamdır, ama Tuna tarafı üç yüksek minare boyu yalçın kaya üzerinde sağlam set, İskender duvarı gibidir, ama ne mertebe kaim duvar idiği belli değildir. Hemen yuvarlak rıhtım dolama şeddadi yapı duvarda asla beden dişi, kule, tabya ve peten yoktur. Sağlam duvar üzerinde pek çok ev vardır.
Büyük tophanesi bu Yecüc Şeddi üzerinde uzunlamasına bir parmaklı damdır ki içinde 70-80 adet görmeye değer kırmızı çuka çullu Nemse, Çek, Leh, İsveç ve Macar topları var ki her biri saf altın gibi ışıltı verir ibretlik bukalemun nakışlı balyemez toplar, yedi başlı ejder gibi başlarını kaldırıp arabaları üzerinde hazır ve tüm levazımatlarıyla başları havada kale döven toplardır ki her biri birer Rum haracı değer. Hepsi Tuna aşırı Ciğerdelen Ovası'na, Lak Dağlarına ve Lara Bayırlarına bakar evren heybetinde ve kükremiş arslan görünümünde toplar var.
Bu tophaneye bitişik bir su kuyusu var, tam yüz kulaçtır, suyu tâ Tuna Nehri'nden lağımlar ile gelir bir yuvarlak kuyudur. Suyunu dolaplar ile atlar çekip paşa sarayına, bazı hanelere ve kapı yanında olan kubbe su haznesine berrak suyu dolup o kubbe çeşmesinden zengin yoksul su alıp susuzluklarını giderirler, seyre değer kâfir yapısı ünlü bir kuyudur. Bu kuyu çevresi, adı geçen tophane altı, paşa sarayı altı ve diğer evlerin altları tamamen zerzeminler, su sarnıçları, mahzenler, cebehane, baruthane ve diğer mühimmat ve levazımat duracak mahzenlerdir ki nice yerde Tuna'ya bakar pencereleri tümden demir kafesli ve demir kapaklı manzaralardır.
Bu yukarı kalede toplam 200 adet şeddadi kâfir yapısı ve tarzı tek ve iki katlı sağlam evler vardır. Tamamı şindire tahta örtülü evlerdir, ancak bahçesiz daracık evlerdir.
Bu kale kıbleden batı tarafına uzunlamasına yapılmış olup ancak kuzey tarafa açılır bir büyük kapısı var, üç kat dolaşık sokaklı demir kapı, sağlam ve dayanıklı kapılardır. Her kapı arası birbirinden yüzer adım uzaktır.
Taşra kat kapı önündeki derin hendek üzerinde demir zincirli asma ağaç köprüsü var. Her gece bu köprüyü bekçiler kaldırıp taşra kapı önüne siper ederler.
Bu kapı üstünde büyük bir kule var, bu güzel kule üzerinde bir toplantı yeri ahşap köşkü var ki tüm ileri gelenler bunda eğlenip edip tavla ve satranç oynayıp bu bahane ile kaleyi muhafaza edip dururlar.
Bu kapıdan içeri hınto arabalar girip çıkarlar, zira geniş yolları tamamen Freng tarzı kaldırım döşelidir. Ve her kapıda devamlı kaim zincirler gerilidir.
Bu kapılar arasında köşe köşe iri saçma topları hazırdır. Ve bu kapılar arasında kemerler altındaki sofalar üzerinde kalenin tüm neferleri pür-silâh olup nöbet beklerler. Tüm duvarın sağı solu o kadar silâh âletleri ile süslenmiştir ki düşman görse ödü patlar.
Bu büyük kapıdan dışarı çıkarken kale fatihi Koca Mehmed Paşa kapının sağ tarafında bir koca tabya yapmış ki 3 kat top çeker sanki bir Demavend Dağı'dır. Aşağı kat topları tamamen hendeğin sağı ve solu içine bakar. [94a] Ve orta kat topları karşı mezarlık havalesine bakmaktadır, ama yukarı kat topları Tepedelen Kalesi'nin tepesini delmeye hazır ve nazırdır. Kısacası İskender Şeddi gibi sağlam bir tabyadır.
Bu kapıdan içeri tâ batı tarafındaki toprak tabyaya kadar tam 500 adımdır, ama bu toprak tabya da iki kat şeddadi taştan yeni yapı güzel bir tabyadır. Her katında onar pare balyemez topları var ki Tuna aşırı Ciğerdelen Sahrası'na gelen düşmanların ciğerini deler. Uzun boylu topları tâ Murad Ovası'nda konan kâfirleri isteklerine erdirir uzun topları var. Hatta bu yüksek tabyadan aşağı varoşa bakmaya insan cüret edemeyip ödü patlar. Ta bu derece yüksek tabyadır.
Bu toprak tabya yakınında kalenin bir küçücük kapısı var, aşağı varoşa gider yoldur, ama at gidemez, insan ise zorlukla iner ve çıkar. Tam 500 basamak taş merdivendir ki Macar işidir. Acele ile aşağı şehre inecek şehbaz yiğitler bu merdivenli kapıdan inip çıkarlar. Yoksa ihtiyar adamlar bu yoldan inip çıkamazlar.
Bu kapıcığa yakın kalenin kuzey köşesi ucunda bir küçük iç kalesi var, içinde ancak dizdar ağa, kethüda ağa, kale imamı, kale mehterleri ve alaybeyi bulunur, başka kimse olamaz ve yabancı kimse giremez.
Ancak dış kaleye açılır bir küçük demir kapısı var ve kapı önünde bir ağzı kırık büyük iri balyemez topu var, kuşatma sırasında taşra kalenin büyük kapısından içeri giren düşmanlara bu topu atıp yokuş yukarıya gelen kâfirleri pelte eder, bir heybetli hazır toptur.
Bu top duran kapıdan içerisi paşaların hâlâ sarayıdır ki biraz meydanı var ve cihan-nümâ yerine Sarayburnu derler. Kıble tarafında Üstürgon Ovası, Süleyman Han Tepesi ve Kızılhisar'a kadar belli vadiler seyredilir bir saray burnudur.
Bu burunda bir büyük tabya daha var, bütün tabyalardan yüksektir. Bunda olan toplar Tepedelen'i ve Süleyman Han Tepesini dövüp kuş kondurmaz kırkar karış uzun toplardır. Tuna Nehri aşırı Ciğerdelen Ovası'nda, Lak Dağlarında ve Lara Bayırlarında insan değil hayvan gezdirmez uzun ve büyük toplar var.
Bu tabya ve bu paşa sarayı 859 tarihinde Matyaş Kral yapısıdır. Fatih Sultan Mehmed ile Belgrad Kalesi'nde ceng edip Belgrad'ı Fatih'e vermeyen kralın oğlu Matyaş Kral yapısı süslü bir saray imiş ki hala yapı kalıntılarından ne mertebe mamur ve süslü idiği bellidir. Ancak nice kere top sadmelerinden yıkılıp ufak tefek bir saray kalmıştır. Aşağı varoş ve taşra varoşun imareti irşek ban, yani ruhban başlarının yapısıdır. Paşa Sarayı köşkünden Nemse çasarının ilk kalesi olan Komaran Kalesi ve Uyvar boğazında Patka Gölü açık seçik görünür.
Bu Paşa Sarayı'ndan taşra duvar dibinde bir âbıhayat çeşme vardır, aşağı Tuna Nehri'nden üç minare boyu, 300 kulaç yüksek göklere uzanmış kaya üzerinde bu çeşmeye usta bir sanat ile su çıkarmış ki akıllar hayran olur, acayip hikmet ve garip sanattır.
Bütün su yolları tunç künkler ile yapılmıştır ki övgüsünde dil kısa kalır. Budin'dekinden sanatlı su yoludur ki görenin aklı perişan olur, zira bu su yolu dik yukarı şadırvan gibi aşağıdan yukarı çıkmıştır. Tuhaflık bunda ki bu su bir eğimli yüksek dağdan inip terazi ile çıkma değildir, hemen dolaplar ile çıkmıştır. Bu çeşmenin yol aşırı karşısında 15 basamak taş merdiven ile çıkılır.
6. Kitap 2. Cilt Sayfa 358 (Kızılelma camii anlatılır)
…
Üstürgon Kalesi varoşunun imaretlerini bildirir
Aşağı kale yukarı hisarın batı tarafı eteğinde [96a] Tuna Nehri kenarında kıbleden kuzeye uzunlamasına yukarı kaleyi kuşatmış ve yukarı kale kayası da bu varoşu göğsüne almış durur bir bakımlı ve süslü varoştur ki asla bir karış boş yer yoktur. Tuna Nehri kenarındaki duvarı bir alçak sağlam duvardır, ama gayet sağlam, dayanıklı, enli ve geniş şeddadi duvardır. Bu sağlam duvarın uzunluğu Öziçeli Hacı İbrahim Camii yanındaki burun bedenden bu Tuna kenarı duvarıyla yürüyüp kıblede tâ hendek ılıcası kulesine kadar tam 600 adımdır.
Tamamı 6 adet tabyadır ve her tabyada sekizer ve onar adet balyemez topları Tuna'yı ve karşı tarafta Tuna aşırı Ciğerdelen Kalesi'nin ciğerini döver toplardır.
Bu Tuna kenarı o kadar yüksek ve iki kat olmadığının aslı bu aşağı kalenin Tuna Nehri kenarından kesinlikle korkusu yoktur. Hatta bu duvarın Tuna kenarı dışında bu duvar dibine tam 600 adım uzunlukta bir şarampav yalın kat palanka duvarı var ki tüm kazıkları tamamen Tuna içine kakılmış meşe ve pelit kazıklarıdır ki her biri onar arşın yüksek ve insan gövdesi kadar kalın uzun direklerdir. Bu şarampav kale duvarına siper olmuştur. Uğraş savaş sırasında Tuna'dan gemilerle düşmanlar gelse, gaziler bu şarampavların ardına girip savaş ederler.
Bu Tuna kenarı duvarıyla varoş hanelerinin arasında bir yol var, asla kale duvarına muttasıl bir hane yoktur, ancak bekçilerin karakolhane odaları var, başka bir şey yoktur.
Ve Ilıca Kulesinden yine kale duvarından Budin Kapısı’na kadar gayet sağlam ve dayanıklı taş duvardır ve tamamı 400 adımdır. Bu hesaba göre aşağı hisarın büyüklüğü 1.000 adımdır.
Hepsi 3 kapıdır. Evvelâ kıble tarafına bakar Budin Kapısı, iki kat demir sağlam kapılardır. Bu Budin Kapısı'nın önünde bir kat daha hisar bölmeciği var, Kanije Kalesi dolması gibi 15 adım kaim dolma duvar var. Bu dolma duvarın iç yüzündeki hendekte bir küçük kubbe ılıca var, Budin ılıcaları gibi sıcak değildir, ama orta sıcaklıktadır. Tüm garipler ve hizmetçiler bu ılıcaya girerler. Bu ılıca hendeğinden başka taşrada bir kat hendek daha var, bu hendeğe Tuna Nehri girip dolar.
Bu Budin Kapısı şarampavı kapısı önündeki Tuna dolmuş hendek üzerinde ağaçtan asma zincirli sağlam bir köprüsü var. Ve bu köprünün iki tarafında şahî topları var.
Bu köprüden taşra bir şarampavlı küçük varoş daha var, fukaralar oturur. O kadar donanımlı evleri yoktur. Bu varoşçuk içinde bir küçük meydancık var, o meydanda bir âbıhayat Şâfiî havuzu var, musluklarından tüm insanlar abdest alıp Tanrıya ibadet ederler.
Bu meydanda 10 adet dükkân var. Ve bu küçük varoşun kapısı dibinde hendek kenarında tahtadan bir lonca köşkü var, tüm gelen geçenler bu köşkte dinlenirler. Budin'den ve başka serhatlerden gidip gelenlerin hepsi bu kapıdan girip içeri varoşa girer, gayet işlek yoldur.
Bu taşra küçük varoşun bir kapısı da güney tarafa açılır. İskele kapısı bir kat balvan direkten sağlam kapıdır, ama demir kapı değildir. Tuna kenarında iskeleye gider işlek kapıdır.
Bu kapıdan taşra Tuna kenarında 10 adet kasap dükkânları var. Bu kapıdan açıkta bir hendek daha var, ama alçacıktır. İçinden Tuna Nehri akıp bu ark üzere kazıklar ile yapılmış bir sağlam köprüsü var. Bu köprünün karşı tarafı Tuna içinde bir ada gibidir. Bu adacıkta birkaç mahzen ve yirmi kadar saz örtülü evleri var. Bu adada bu imaretlerden başka bir şey olmayıp bağ, bahçe ve şebekeli bostanları vardır, vesselâm. Beri taraftan yine konuya dönelim.
Bu aşağı büyük varoşun bir kapısı da Öziçeli Hacı İbrahim Camii altında küçük kapıdır ki batı tarafa, Tuna'ya açılır küçük kapıdır. Bundan araba girip çıkamaz, ama at güçlükle sığıp girip çıkar. Bu kapıdan taşra asla varoş evleri yoktur.
Bu kapının iç yüzünde yukarı iç kaleye çark ve zemberek ile giden su dolabı işliği var.
…
Bir diğer büyük sanat: "Tuna suyu zorlukla alsın" diye şadırvan icat edip şadırvandan ziyadesi azar azar kaleye çıkıp borular su ile dolduktan sonra şadırvanı kesip kaleye su çıkması büyü derecesinde ibretlik bir iştir. Sözün kısası,
İşitmek nasıl görmek gibi olur
dediği mısraın anlamı üzere anlatılması mümkün değil, görmeye muhtaç bir değirmen, bir çark-ı felek dolabıdır ki bu kadar yüz yıldan beri asla bozulmamıştır. İnşaallah kıyamete kadar bu değirmen dönmekte devam ede, âmin.
Bu Tuna havuzu kale içindedir, ama kuşatma sırasında kâfirler Tuna Nehri'nin kale içine kehriz ile girdiği bilinmemesi için öyle saklamış ki bu kadar yüz yıldan beri ne başlangıç yeri bilindi, ne göründü ve ne onarıldı, derler.
Bu çark-ı felek ılıcası suyuna kadın ve kızlar girip "Çark suyudur" diye yıkanıp kırklanırlar. Zanlarınca bahtları açılıp uğursuzluktan kurtulurlar bir gizlice ılıcadır. Zira daima kapalı durur, anahtarı değirmenci babadadır. Her gün kırkar akçe maaşı var bir yaşlı zattır. Hatta kâfirler iki kere bu kaleyi aldıklarında yine bu baba-yı âlemi kâfirler incitmeyip yine değirmenci baba imiş.
Hamd olsun hayır duasıyla şereflendik. Hatta Sadrazam Köprülüzâde Ahmed Paşa bizim gibi bu seyri edip parmağını ağzına götürünce babaya 50 altın ve 10 akçe zam verir.
İmdi azizim bu varoşun 3 adet kapısı bu çark değirmeni kapısında tamam olup bu 3 kapılı mamur varoş içinde toplam kat kat 2.900 adet tek ve iki katlı odalardır, ama bahçeleri olmadığından başka asla avluları yok daracık basık evleri vardır. Hatta bazı evlerin ölülerini dışarı sokaklarda yıkarlar, gayet dar haneleri vardır. Ama kuşatma sırasında bu varoşun evleri korunmalıdır ve tahta örtülü evlerdir.
Ve tamamı 6 mahalledir. Hacı İbrahim Mahallesi, Alaybeyi Mahallesi, Mahkeme Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Budin Kapısı Mahallesi, Taşra Varoş Mahallesi, İskele Mahallesi ve Tepedelen Mahallesi, bildiğimiz mahalleler bunlardır.
Hepsi 4 mihraptır, ikisi cumadır ve ikisi mahalle mescitleridir. Evvelâ Öziçeli Hacı İbrahim Camii, kurşun örtülü çatma nakışlı tavanlı, sağlam vakıflı, kalabalık cemaatli ve uzun kârgir minareli yeni yapı güzel bir camidir. Sonra,
Mahkeme Camii, eski yapıdır ve kalabalık cemaati vardır. Kıble kapısının üzerinde iri yazı ile tarihi budur:
Adı belli şehîdler var yanında
Şehâdet eyledi hep hâss u ânımı
Kimi sağında ve kimi solunda
Bu cami oldu şehîdler makamı
Salâ oldu namaza başlanıldı
Kabul ola namazım bi't-tamâmı
Muhammed Mustafa'ya vakf olundu
Resulün âb-ı rûyı hürmetiyçün
Görenler dediler tarihin anın
(— ) (— ) (— ) (— ) (— ) (— )
Bu cami avlusunda birkaç adet uzun ağaç var, başka yerde bundan başka uzun ağaçlar yoktur. Ve mahkemesi bu camiin avlusundadır.
Ve 2 adet medresesi vardır. Biri Öziçeli Hacı İbrahim Medresesi, biri bu Mahkeme Medresesi. Ve 4 adet sıbyan mektebi vardır.
Ve 2 adet tekkesi vardır. Biri Üstürgonlu Ali Efendi Tekkesidir, biri Hacı İbrahim Tekkesi'dir.
Ve ancak 1 küçük hamamı vardır.
Ve 210 adet dükkânlardır, ama bedesteni yoktur, fakat bütün değerli mallar bol bol bulunur. Çarşı içindeki küçük meydanda bir lonca köşkü vardır. Bütün gaziler gaza mallarını buraya yığıp satarlar ve tüm serhat garipleri bu köşkte toplanırlar, tahta örtülü bir irfan yuvasıdır.
Bu şehrin ham yoktur, ayıptır diye hayrat sahipleri han yapmamışlar. Arap ve Acem'den bir garip misafir tüccar bu şehre geldiğinde bir haneye varıp kendi evi gibi orada kalıp bir iki ay kâr edip başka bir yere gider. Zira bu şehrin tüm kapıları konuklara ve komşulara açıktır. Bir alay [97b] mücahit gaziler olduklarından yemeklerini yalnız yemezler, elbette bir gece misafirsiz olmazlar. Onun için bu şehirde han yapmaya razı olmazlar, bir acayip bolluk gaziler şehridir.
Ve hepsi her şeyden pâk ve temiz olduklarından sokakları da pâk kaldırım taşı döşeli yollardır. Gayet sık ve mamur olduğundan şehrin her tarafı, kaleleri ve hendekleri tamamen pâktır. Bu aşağı varoşun imaretleri de bu yüzden yazıldı. Ama bu varoşun dizdarı başkadır, zira kuşatma sırasında her biri askeriyle cenge hazır olurlar.
Bu aşağı varoşun Budin Kapısı ile yukarı kale arasında Tepedelen Falankası’na yönelik 4 adet büyük şeddadi yapı tabyalar vardır. Onların dahi başka erleriyle bir dizdarı vardır. Bu 4 adet tabya önünden Tuna kenarına kadar, oradan kuzey tarafa yine Tuna kenarına kadar yukarı kaleyi kuşatmış kara tarafıdır ki bir Tuna'dan bir Tuna'ya kadar aşağı dereden yüksek bir kat palanka duvarlı dolma rıhtım kale duvarı var, ardı ve önü yoldur.
Bu hesaba göre Üstürgon Kalesi hemen bir burunda bir yalçın kaya üzerine kurulmuş. Hatta Matyaş Kral bu Üstürgon'a malik olunca bu yalın kat palanka duvar önünde alçak dereden bir Tuna'dan bir Tuna'ya kadar kesmeye başlamış. Matyaş Kral ölüp vücudundan ve yapısından bir şey kalmamış, ama eğer öyle olsa Üstürgon Kalesi Tuna Nehri içinde bir adada kalıp sağlam kale ve İskender Şeddi olurdu.
Bu yalın kat palanka duvarının hendeği önünden Budin Kapısı önünden aşağı Tuna kenarına Tuna'ya yönelik ve iskeleyi korutur su yolu kulesine kadar kalenin kıble tarafını bir kat palanka duvar daha kuşatmıştır.
Kısacası, bu Üstürgon Kalesi kaç kat kaledir, diyecek değildir, zira bazı yeri 3 kattır ve bazı yeri 5 kattır. Ancak Tuna kenarı 2 kat Kahkaha Şeddi gibi sağlam duvardır. Bir katı Tuna'ya bakar yukarı hisar duvarıdır ve bir kat duvarı Tuna Nehri kenarında aşağı varoş duvarıdır. Diğer kara tarafları üçer, dörder ve beşer kat bölme bölme duvarlar, palankalar ve tabyalardır. Gerçi bu kale küçüktür, ama şahin ve şehbaz yuvasıdır. Kuşatma sırasında ansızın bu kaleden 5.000 adet fitilli tüfengli, 1.000 adet atlı kağan arslan, gazi, dilâver yiğitler çıkar. Bunda olan bol cebehane Ustolni Kalesi'nde yoktur, hâlen emin ola, Allah kıyamete kadar koruya.
…
Üstürgon şehri külliyatı övgüsünün tamamlanması
Suyu ve havasının tatlılığından o kadar güzelleri olur ki kız ve oğlanları son derece güzel yüzlü ve endamlı olur. Benlerinin her tanesi Hâşimî beni gibi bin kez Tatar müşgü değer gül çehreli, peri yüzlü ve melek görünüşlü oğlanları olur. Kadınları asla kapıdan dışarı çıkmayıp son nefeste "O'nun ortağı yoktur (Kur'ân, En'am 163) ile kapıdan çıkarıp Korite Bağları’nın mezarlığına defn ederler.
Tüm halkı garip dostu, yumuşak huylu ve hüsn-i ülfet sahibi adamlardır. Üstürgon Ovası'nm yarısı bağ, bahçe ve şebekeli bostanlardır. Hatta kalenin kıblesi yönünde top altında baruthane olan yerde kefere zamanı İrşek şehri adıyla süslü bir şehir var imiş, sanki Direkli İrem Bağları imiş. Duvarlarından bir eser kalmamış. O kadar bağ, bahçe, nahlistan ve gülistandır ki sanki cennet bahçesidir. Bu bağların bir ucu tâ Süleyman Han Tepesi'ne varır ve bir ucu kaleden bir top menzili açıkta tâ Şoşkot Deresi'ne varır baştan başa bağlardır. Osmanoğlu askerine "Salâdır mahsulümüz helâl olsun" dediklerinde bütün gaziler çeşit çeşit sulu meyvelerinden yemekten bıktılar. Bütün meyveleri, havası ve halkının yüz renkleri, işleri güçleri, kazançları, giysileri ve dilleri tamamen Budinli gibidir. Ama şehri koz içi gibi mamurdur ve sancağı da mamurdur.
Sancağı altında 150 pare mamur köydür, ama kâfiristanın tâ Yanık, Komaran, Beç ve Prag'a ve Pojan'a kadar gazileri seğirtip kâfirden baş dil alıp haraç dahi alıp esenlikle Üstürgon Kalesi'ne gelirler.
................(2.5 satır boş)...................
Ayrıca Bakınız
- Marile (Maronya)
- Salih Paşa Mescidi (Salih Paşa İBN-İ Meddas Camii)
- Kanye (Kanina)
- Alamelik (Yağlıçayır)
- Siverin (Drobeta-Turnu Severin)
- Bar
- Porka (Purcari)
- Ömer Bey (Beyköy)
- Müezzin Sultan Ziyaretgahı
- Berdaşiş (Bradaşeş)
- Menzile (Al Manzalah)
- Kolşad Kalesi (Kuşlat)
- Sultan Kalavan Camii (Al-Nasser Mohammed Ibn Kalawoun)
- Aşağı Nova Kalesi
- Kütatis (Kutaisi)
- Vukin (Šarengrad)
- Mehmet Bey Cami
- Labova (Labova e Madhe)
- Liminoz (Kimolos)
- Susurat (Tabanlı)