Bimarhane
Bimarhane hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Yukarıda yazılan Bayezid Han'ın camiinin dış büyük avlusunun sağında, İrem Bağı içinde bir darüşşifası vardır. Başka "Tabipler Medresesi" ve odalarında talebeleri var ki her biri sanki Eflatun-ı İlahi, Bukrat, Sokrat, Filkos, Feylesof, Restatalis, Calinus ve Fisagores-i Tevhidi gibi Aristo akıllı uzman hekimleri ve usta cerrahları vardır. Hadis: "İlim ikidir. Birincisi beden ilmi, ikincisi din ilmi." uyarınca her biri tıp ilminde muteber insanların derdine çare bulmak için ilaç yapar ve tedavi uygularlar. Orada bir dar-ı şifa var ki diller ile [165b] anlatılmaz ve kalemler ile yazılmaz, ama elimizden geldiği kadar özelliklerini anlatalım. Evvela,
Bimarhane yani hastahanenin şekli: Adı geçen Meram Bağı'nın ta ortasında göklere baş çekmiş bir kargir yüksek kubbedir ki sanki aydınlık hamam camekanı gibi en tepesi açıktır. Bu açık olan yerde altı adet ince mermer sütunlar üzerinde keyaniyan (İran hükümdarları) tacı gibi bir kubbecik vardır, ama gayet ölçülüdür. Becerikli yapı ustası bu menfez olan küçük kubbenin en tepesine saf altın ile yaldızlanmış bir çeşit demir mil üzerine bir bayrak dikmiş. Ne taraftan rüzgar eserse o bayrak alem o tarafa döner, seyirliktir.
Ama aşağı büyük kubbesi sekiz köşedir. Bu dokuz gök kubbenin içerisinde de sekiz kemer vardır. Her kemer altında birer kış odaları vardır. Bu odaların her birinde ikişer pencereleri vardır. Bir penceresi odanın dışında olan ağaçlıklı, gülistan ve sünbülistanlı olan baharistan bağına bakmaktadır. Bir penceresi büyük kubbenin ortasındaki ona on büyük havuzun fıskiye ve şadırvana bakmaktadır.
Bu sekiz adet kış odalarının önünde yine büyük kubbe içinde sekiz adet yazlık odalar vardır. Üç tarafları kafesli ham mermerler ile çevrilmiştir. Bu büyük kubbenin altında olan büyük havuzun dört tarafı beyaz cilalı ham mermerler ile döşenmiştir ki sanki bukalemun nakşı gibidir. Büyük havuzuna dört tarafındaki çeşme musluklarından berrak su çağlayıp sel gibi havuza girince fıskiyelerden tatlı su gökkubenin kemerlerinde son bulur.
Bu şekilde güzel yapılarla yapılmış olan darüşşifanın zikri geçen odalarında türlü türlü hastalıklara yakalanmış olan zengin ve yoksul, yaşlı ve genç bütün odalarda dopdoludur. Bazı odalarda hastaların tabiatlerine uygun kış günlerinde ateşler yakıp kuştüyü döşekler, seraser yorganlar ve ipekli yastıklara hastalar dayanıp inleyip sızlarlar.
Bazı odalarda ilkbaharda cinnet mevsiminde Edirne'nin aşk denizi çukuruna düşmüş sevdazede aşıkları çoğalıp hakim emri ile bu timarhaneye getirirler, altın ve gümüş yaldızlı zincirler ile boyunlarına zincir gerdanlıkları bağlayıp her arslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar. Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp saçma sapan sözler ederler. Nicesi o kubbenin etrafında olan gül ü gülistan, bağ ve bostan ve reyhanistan içinde bülbüllerin yanık sesli nağmelerini deli biraderler dinleyip onlar da perdesiz, ölçüsüz ve endazesiz yüksek sesle bağırıp çağrışırlar.
Bahar mevsiminde çiçek kısmından sim ü zerrin, nebati, deveboynu, müşk-i rumi, yasemen, gül-i nesrin, şebboy, karanfil, reyhan, lale, menekşe, erguvan, şakayık, nergis, sünbül, buhur-ı meryem ve zaafran gibi çiçekleri hastalara verip güzel kokularından şifa bulurlar.
Deli biraderlere bu çiçekleri verince kimini yerler kimini yerlere atarlar. Biraz akıllıları ise koklarlar. Ve bazı deli biraderler pencerelerden dışarıda olan meyveli ağaçlara ve çeşit çeşit sulu meyvelere bakıp "Ah ha ha hil hop pih poha pih poh" deyip çemenzar seyrini ederler.
Özellikle bahar mevsiminde divane biraderlerimizin zincir kırdıkları sırada Edirne şehrinin bütün dilberleri cavk cavk ve bölük bölük timarhaneye gelerek divanelerini seyrana gelirler ki o mahal şifa yurdu olur.
Ama bu hakir Evliya o dilberleri gördükçe şifadan ümidi kesip deli gibi olup gözünün akı karasına, yaşı sümüğüne, tükrüğü balgamına ve balgamı salyasına karışıp timarhane faslı edeceği geldi. Ta bu derece kalplerin sevgilisi güzel dilberleri vardır. Gerçekten de bazı deliler güler güzel yüzlere baktıkça akıllı olur. Zira eski hekimlerine görüşlerine göre güzel yüz, akarsu, güzel ses, saz ve söz insanın içini açıp gam pasından arındırarak parlatır.
Hatta merhum u mağfurun leh hayrat sahibi Bayezid Han, hastalara şifa, dertlilere deva, divanelerin ruhuna gıda olması ve sevdayı def etmesi için on adet hanende (okuyucu) ve sazendelerden (çalıcı) Gulam Şadi gibi üç hanende, bir neyzen, bir kemaru, bir musikari, bir santuri, bir çengi [166a] ve santuri ve bir udi tayin etmişti ki, haftada üç kere gelip bu on adet hanende ve sazende üstadları hastalara ve deli biraderlere fasıl çalarlar. Hala bu çalıcılar devam etmektedir.
Bu fasıllardan fayda bulmayan divanelere timarhaneci babalar o kadar kızılcık hoşafı kütüğü çalarlar ki her biri deynek darbesinden Ahfeş keçisi yahut Deli Mehmed maymunları gibi perende atarlar. Hayy ve Kadir olan Allah'ın emriyle nicesi sazlar sesinden hoş hal olurlar.
Gerçekten de musıki ilminde rast, neva, dügah, segah, çargah ve suznak makamlardır ama zengüle makamı ile buselik makamında rast karar olunsa insana hayat verir. Bütün makamlarda ve sazlarda ruha gıda vardır. Kös-i hakani, tablbaz ve davul sesi ise de heybetli sesi olup divaneler bile dinleyip rahatlarlar.
Bu derece anlatıp yazmaktan maksat odur ki bu Bayezid Han timarhanesi gibi Edirne'de bir darüşşifa yoktur. Başkasının evkafları harap olmuştur. Hala bu devam etmektedir. Her gece ve gündüz üçer kere hem divanelere ve hem hastalara Keykavus mutfağından her hastasının derdine göre nefis yemeklerden keklik, turaç, süglün, güvercin, üğeyik, kaz, ördek ve bülbüle varıncaya kadar bütün kuşları avcılar mütevvelliye getirip hekimler istekleri ve arzuları üzere pişirtip hastalara verirler.
Ve haftada iki gün macun işliği açık olur. Edirne şehrinde ne kadar hastalık sahibi kimse var ise darüşşifaya gelip nice bin çeşit derman macunları dağıtılır. Diğer tohumlu ilaçlar hesap dışıdır. Besbase, kebabe, kakule, zencefil, emlec ve kebbat perverdelerinin dağıtıldığı asla hesaba gelmez, ama şifahanenin kapısının üst eşiği üzerine vakfedici şartı öyle yazmış ki,
"Sağlıklı olan adam bu anılan ilaçlardan bir kırat şey alırsa hasta olup Firavn ve Karun'un laneti üzerine ola" diye lanetname yazılmıştır, vesselam. Allah'ın rahmeti üzerine olsun, söz tamam oldu.
Ayrıca Bakınız
- Dimitriç (Dimitritsi)
- Erganon (St.Louis) Kilisesi
- Kili
- Ubeyde ibn Cerrah Camii (Al Jamea Alkabir)
- Kuyumcubaşı İşlikleri Mescidi
- Karabudak (Karabudakhkent)
- Abdurrahman Paşa Camii
- Ali Paşa (Cedit Ali Paşa) Cami
- Harke (Harga)
- Şeyh Seyyid Nefis Ziyaretgahı
- Şahin Kayası (Şahinkaya)
- Azez
- Trabzon
- Gerz İlyas Kalesi
- Süleyman Han Camii (Matthias Kilisesi)
- Rasafe (Rusafe)
- Sazan Adası
- Kabartay Pişkövü
- Kesik Künbet (Culfa)
- Sedud Hanı (Aşdod)