Trabzon
Trabzon hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Evvela Boztepe dağı etekleriyle Karadeniz sahili arasında iki büyük kaledir ve üç bölüktür. Birine Aşağı Hisar derler, birine Orta Hisar derler ve iç kalesine Kule Hisar derler.
Bunların hepsinden sağlamı ve dayanıklısı budur, zira Boztepe ensesine doğru yapılmıştır. Ama o tarafta cehennem çukurlarına benzer derin hendekler vardır. 77 adım germe hendektir ve safi kesme kayadır. İçinde bir camii var, koruyucuların evleri, mahzenleri ve cebehaneleri vardır.
Kuzey cephesi duvarında Orta Hisar'a açılır bir kapısı var, dışarı şehre çıkar kapı budur, başka yoktur. Bir uğrun (gizli) kapısı da var, ama daima kapalı durur. Gerekli olduğunda açılır.
Orta Hisar uzunlamasına sağlam ve dayanıklı surdur. İlk defa bu kalenin doğu tarafı duvarında Kule demekle bilinen kalenin Orta Hisar'a açılan kapısı yakınında Yeni Cuma Kapısı derler.
İkinci kapı yine bu duvarın doğusunun bitimindedir. Bütün debbağların işyerleri bu kapıdan dışarıdadır. Bunun için bu kapıya Debbağlar Kapısı derler. Bu kapı önünde bir küçük nehir akar. Doğu tarafındaki Boztepe ve Lezgi dağlarından toplanıp bu tabakhaneler içinden geçip o mahalde denize katılır. Bazı zaman taşkın akar.
Bu Debbağlar Kapısı'ndan dışarı Debbağlar Çarşısı içinde kargir büyük yapılarla inşa olunmuş büyük bir köprü var, yapıcısı Sultan Uzun Hasan'dır ki, Erzurum'un doğu tarafındaki Hasankalesi sahibi idi ki, Trabzon'a sahip olmuştu.
Üçüncü kapı bu kalenin batı duvarında Zindan Kapısı'dır. Bütün katiller ve borcunu ödemeyen borçlular bu kapı kulesinde mahpuslardır.
Bu Zindan Kapısı'ndan dışarı yine [250b] bir kargir yapı köprü ile Zağanos Kapısı'na geçilir ki bu köprüye gelecek kale duvarı bellidir ve sayılıdır. Zindan Kapısı'ndan Zağanos Kapısı'na varıncaya kadar bu köprüye bitişik kale duvarı uzamıştır.
Sonra dördüncü kapı bu kale duvarının kuzey tarafı duvarından aşağı hisara açılır. Bu kapıya Aşağı Hisar Kapısı derler.
Aşağı Hisar'ın özellikleri: Kuzey tarafındaki duvarı deniz kıyısındadır ve dörtgen şekilde uzunlamasına yapılmış, fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Bunun da dört kapısı vardır.
Birinci kapı Zağanos Kapısı'dır ki Zindan Kapısı ile arasında kale duvarına bitişik uzun bir köprüdür.
İkincisi Süthane Kapısı'dır ki bu kapıdan dışarı deniz kıyısında bir Hıristiyan mahallesi.
Üçüncü kapı Moloz Kapısı'dır. Urum dilinde moloz, küçük çıkıntı taşına ,derler. Bu bölgenin deniz kıyısında baştan başa moloz taşları olduğundan Moloz Kapısı derler. Ve Laz dili lugatinde moloz, bir duvar yıkılmaya yüz tutsa ona destek ayaklar yaparlar, Laz kavmi öyle yapıya moloz derler. Bu anılan kapı denize açılır.
Bu Aşağı Hisar'ın iki tarafındaki kale duvarları denize bitişiktir. Bir köşeden bir köşeye deniz içinde duvarlar yapılmıştır ki insanlar geçmesin ve düşmanlara geçit yeri olmasın diye bu köşelere duvar çekip kapatmışlardır. Bu Moloz Kapısı o kadar geçilebilir yol değildir.
Dördüncü kapı Mumhane'dir. Trabzon'da bal mumu ve yağ mumu gayet çok olduğundan bu kapıdan taşra işlenir, başka yerde işleyemezler. Zira şem'ahane devletin olduğundan başka emini vardır. Kalenin tamamı on bir adet olan kapıları burada tamam oldu.
Bu yukarıda yazılan Trabzon'un üç kat kalesi fırdolayı dokuz bin adımdır. Bu büyüklükte olan büyük bir kale içinde tamamı (---) Müslüman mahallesi ve (---) kefere mahallesidir. Başka Yahudi mahallesi yoktur. Bir Yahudi görseler o an katı ederler.
Bu şehir içinde tamamı (---) adet kat kat yüksek saraylar ve başka evler vardır ki bütün evleri biri biri üzere yapılıp pencerelerinin tamamı kuzey tarafa, yıldız yönüne ve batı tarafa bakar manzaralardır. Bütün evleri kırmızı renkli kiremitler ile örtülmüş gösterişli ve bayındır bir şehirdir.
…
Mamur çarşıların özellikleri
Tamamı (---) dükkanlardır. Bütün çarşı pazarların seçkini Mumhane Kapısı'ndan dışarıda her türlü esnaf oradadır. Bu Şem'ahane Kapısı'nın karşısında ve deniz kıyısında kat kat kalabalık dükkanları vardır. Ve bir kargir yapı bedesteni vardır ki bütün Arap ve Acem [252a] tüccarları sakindir. Gayet zengin, eli açık, onurlu ve muhteşem bezirganları vardır. Ve,
Orta Hisar'da Küçük Pazar derler her esnaftan bulunur, 70-80 miktarı dükkanlardır. Bunlardan başka yer yer dükkanlar da çoktur.
Yemek veren imaretlerin özellikleri
Tamamı (---) imarettir. Evvela Orta Hisarda Fatih Sultan Mehmed Han İmareti: Bütün fakir ve zenginlere, ay ve yıl boyunca nimeti bol bol dağıtılır.
Hatuniye İmareti: Camiine bitişik bir ziyafet yeridir ki Trabzon'da benzeri yoktur. Camiin kıble tarafında mutfak ve yemek yenilen yeri var. Gelen ve gidenlere, gemicilere, yaşlılara ve gençlere nimeti bol bol dağıtılır. Ve bir ekmek fırını var, imaret için has ve beyaz ekmeği pişirip camiden geçinenlere dağıtırlar.
Mutfağın zahiresini saklamak için büyük bir kileri var, bütün güzel yiyecekler orada mevcuttur. Ve mutfağına bitişik bütün fakirlere ve medrese öğrencilerine yemek yeme yeri var ki öğrencilere mahsus ziyaret yeridir. Her gün iki defa sabah ve öğleden sonra bütün alimlere birer tas çorba ve birer parça ekmek verirler. Ve her cuma gecesi pilav, zerde ve yahni dağıtırlar. Vakfeden şartı böyle belirlemiştir.
Trabzon halkının yüz renklerinin özellikleri
Beşinci iklimde bulunduğu için suyu ve havasının tatlılığından bütün halkı gezip eğlenmeye hevesli ve zevk ehli olup içmeye ve eğlenmeye düşkünlerdir. Gamsız ve aldırışsız zarif dostlar ve aşık kimseler olduklarından yüzlerinin renkleri kırmızımsıdır. Kadınlar kısmı Abaza, Gürcü ve. Çerkes güzelleri olduklarından güzel erkek ve kız çocukları olur ki sanki her biri birer ay parçası ve güneş pençesidirler. ( ---)( ---) ( ---)
Trabzon halkının işleri ve kazançlarının özellikleri
Bu şehrin halkı eski zamanlardan beri yedi bölüktür. Bir bölüğü ileri gelenlerden bey, beyzadeler ve hizmet ehli halk tabakasıdır ki samur kürkler ile güzel elbiselere gömülmüş paşazadelerdir.
Bir bölüğü alimler, salihler ve büyük şeyhler hal sahibi kimselerdir ki ulema görüntüsünde özel elbiseleriyle gezer alimlerdir. Bunların hepsi geçmiş padişahlarının vakıflarından maaş alan ve dua edenlerdir ki saygı görecek kimselerdir.
Üçüncü kısmı karalar ve denizler tüccarlarıdır ki Azak'a, Kazak'a, Mikril'e, Abaza'ya, Çerkezistan'a ve Kırım'a gidip ticaret edip çuka ferace, kontuş, dolama ve yelek giyerler, zengin bezirganlardır.
Dördüncüsü türlü türlü san'at sahipleridir. Hepsi çuka ferace ve bogası hil'at giyip işlerini yapıp kar ederler.
Beşinci bölüğü gemicilerdir ki Karadeniz içinde gemicilik edip kar ederler. Bunların elbiseleri kendilerine mahsus demir kopran, şalvar, çuka dolama ve başlarına astar sarık sararak deniz yüzünde gaza edip savaşarak ticaret edip kar ederler.
Altıncı bölüğü bağcılar ve bahçıvanlardır. Zira bu şehrin Boztepe dağları bağlardır ki "Sicil”lerde yazılı olduğu üzere tamamı otuz bin bağ ve bahçedir. Birer bağcıdan 31.000 adam sayılmıştır. Ama bazı bahçede iki üç işçi ve hizmetçi vardır.
Yedinci fırkası nice bin adam balık avcılarıdır. Zira bu kavim balığı gayet pek severler. Nice bin çeşit iş ve meslek sahibi insanları vardır, ama yazılması mümkün değildir. (---) (---) (---) ( ---) ( ---) ( ---)
Trabzon'un meşhur san'atlarının özellikleri
Evvela yedi iklimde kuyumcuları gibi yetkin usta kuyumcular bir diyarda yoktur. Hatta Sultan I. Selim bu şehirde doğduğundan çocukluğunda kakmacılık ilmini öğrenip babası Bayezid Han ismine Trabzon Darbhanesi için sikke kazırdı. Sanki sikkeyi mermerde kazırdı. Bu hakir mümessek Trabzon akçesini görmüşüz.
Süleyman Han da bu Trabzon'da doğmuştur. Beşiktaş'da Yahya Efendi ile süt kardeş olup onunla Kostanta adındaki bir zimminin öğrencisi olup Süleyman Han usta kuyumcu olmuştur. O zamandan bu ana dek kuyumcuları meşhur oldular. Bir tür at rişmesi (gem) işlenir ki o diyara mahsustur.
Buhurdan, gülabdan, kılıç, gaddare (büyük bıçak) ve aşçı bıçakları işlerler ki insanı büyüler. Gurguroğlu bıçağı bir çeşit bıçaktır ki onu kullanan elbette düşmandan kinini alır, her tarafta meşhur olmuş bir tür çok keskin bıçakdır.
Ve bir çeşit Trabzon baltası var, yeni icat edilmiş bir çeşit kakmalı balta işlenir ki diğer diyarlarda benzeyeni bile yoktur.
Sedefkarı çekmeceleri ve sandukası, [252b 1 sedefkari rıh hokkası, devatı ve iskemlesi bir diyarda yoktur, ancak benzeri Hindistan ülkesinin sedefkarisi ola.
Trabzon'un yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerini bildirir
Evvela içeceklerinde ( ---) ( ---) ( ---) ( ---) hayat suyundan haber verir tatlı sudur. Boztepe bağlarının turna kanı üzüm şırası gayet hoş şıralı, pahası yüksek metadır ki içene asla sarhoşluk vermez. Şer'i müsellesi, karanfiliyyesi ve misketi gayet lezzetli şerbetlerdir.
Yiyeceklerinden; nice bin bahçelerinin ve bostanlarının nefis meyveleri ve yetiştirdiklerinin çeşitlerinden, üzüm bağlarının türlü türlü lezzetli üzümlerinden, sulu ve tadı hoş meyvelerinden; dilber dudağı kirazı, Lahican armudu, bey armudu, gülabi armudu, Sinop elması, namık üzümü, meliki üzümü ve frenk üzümü nefis nimetlerdir.
Patlıcan inciri öyle lezzetli ve hoş kokulu incirdir ki benzeri Nazilli diyarında olmaz.
Özellikle limonunun çeşitleri, al renkli türlü turunçları, narı ve zeytini dünyayı tutmuştur ki yedi çeşit zeytini olur. Misli meğer cennet benzeri Şam ve Kudüs-i şerif'te ola. Ama bu Trabzon zeytininin bir küçük cinsi vardır. Olgunlaşmadan ham iken yenilir ve siyah kiraza benzer bir tür meyvedir. Bu da Trabzon'a özgüdür.
Trabzon hurması derler bir meyvesi vardır, fırında kurutup vilayet vilayet gönderilir. İçinde iki üç çekirdeği olur, lezzetli meyvedir.
Çiçek cinsinden nice bin türde çiçekleri vardır. Ama bir çeşit hoş kokulu kırmızı renkli karanfili olur ki yeryüzünde benzeri ve dengi yoktur. Her tanesi katmerli kırmızı gül gibi olup kokusu insanın dimağını kokulandırır. Ve her biri sapsız beşer altışar dirhem gelir karanfili hasıl olur. (---) (---) (---) (---) (---).
Balıklarının beğenilenlerini bildirir: Evvela hepsinden levrek balığı ve kefal balığı gayet kalaklı (burunlu) balıktır. Kalkan balığının kalağı yoktur, ama ah canım kalkan balığı, gayet lezzetlidir. Kadınlar yeseler elbette hamile kalırlar. Adem Peygamber devrinden beri faydası tecrübe olunmaktadır. Birer karıştan büyük kırmızı başlı kızılca tekir balığı vardır, kızılbaşlı olduğundan bu da lezzetlidir. Kaloz balığı ve erbainde uskumru balığı olur. Daha nice bin türlü balıkları vardır. Ancak makbul olan bu anılan balıklardır.
Bunlardan fazla sevip uğruna bin can ile kurban oldukları, alım satımı sırasında kavga edip kan akıttıkları balık, canım "hapsi" balığıdır. Hamsinn gününde ortaya çıktığı için hamsi balığı derler. Hamsin gününde çıkmasının sebebi;
Büyük İskender zamanında bir olgun usta kişi gelip ruhban ve patriklere gıda olsun diye Moloz Kapısı'ndan taşra deniz içinde bir direk üzerine hamsi balığı şeklinde tunçtan bir balık tılsımı yapmış. Hamsin gününde o balıktan ses çıktığında Karadeniz'de olan bütün hamsi balıkları Trabzon Limanı'na gelip deniz kıyısına düşerler. Daha sonra Peygamber Efendimiz yeryüzüne ayak basınca binlerce tılsımlar yıkılıp Nemrud ateşi söndüğünde bu hamsi tılsımı da yıkılıp denize düşer. Ancak denizle ilgili bir tılsım olduğundan hala etkisi sürer. Her sene hamsin gününde hapsi balıkları karaya düştüğünde yahut meneksile adlı kayıklarla dopdolu iskeleye geldiklerinde balık dellalları vardır, şu şekilde bağırırlar:
"Ey muhterun, ey muhterun! Esi çıfata zun, den hurdesin, samur bada taraşa, ey lefte karun, ahnı kulup ipsarya, ala pamun, ey ümmet-i Muhammet ala pamun" derler.
Bir tür mürver ağacından boruları var, bir kere öttürünce azimallah eğer cemaatle namaz kılanlar duyarsa o an namazı bırakıp hamsi balığına koşarlar.
"Namaz bulunur, amma hapsi bulunmaz" diye camide bulunan imam ve müezzin bile namazı bozup;
"Ahçacuğumla bir makrama hapsi ver" diye o nazik sırmalı makramalara (havlulara) balığı korlar. Balığın suyunu akıtıp salınarak giderken, bazıları balığın suyunun aktığına acıyıp;
"Bre palığın suyın ya ne akıdırsın, suyına bir pilavcık salsana" diye birbirlerine [253a] şaka ederler.
Bir keresinde Çiço Hüseyin adlı bir kimse eşiyle ala-vere eğlencesinde iken balık dellalının boru çaldığını duyunca, eşinden balığını çekerek alıp uçkurunu bağlayarak iskele başına gelerek hamsi balığı aldığı meşhurdur, ama ben görmedim.
Ancak bir kere balık meneksile borusu çalınınca ( ---) ( ---) hamamından beş tane çıplak adam kan ter içinde çıkıp har har soluyarak balık kayığına can atar, bellerindeki peştemallarına balığı doldurunca edep yerleri ortaya çıkar. Balıkçı bunlardan akçe isteyince, çıplak adamda akçe olmadığından balıkçıya kefil vermiş. Balıkçı;
"Balık emini, kefil ve yemin almaz, hemen akçedür" deyince
"Bre adem, işte şu ademler şahit olsun imanım sana verdim" demiş. Balıkçı da;
"Ben, kendim namazlı imanımdan bezdim, al benimki de senin olsun" demiş.
Bu gibi hamsi balığı şakalaşmaları Trabzon'un şehir oğlanları kibarları arasında darbımesel olmuş latifelerdir. Yine Trabzon zarifleri Çiço ırgatlarına şu tekerleme ile,
Tarabozandır yerimüz
Akça tutmaz elimüz
Hapsi paluk olmasa
Niç’ olırtı halümüz
kendi ırgatlarına üleşirler. Ta bu derecede sevdikleri balıktır.
Faydası, şekilleri ve özelliklerini bildirir: Evvela bir karış kadar ince, morca, parlakça ve semizce balıkçıktır. Yararı o derecedir ki yedi gün bir adam yese her gece ehline varıp yedişer kere kendi balığın ehline yedire, gayet güçlendirici ve hazını kolaydır. Ve asla balık kokusu olup yiyene hararet vermez.
Ve özelliği ve şifası odur ki ağrı hastalığına tutulan adam yese Allah'ın emriyle şifa bulur. Bir evde yılan, çıyan ve akrep olsa hamsi balığının başını ateşte yakıp o evde tütsü etseler bütün çıyanlar kokusundan yok ola. Nice yüz faydası ve özelliği vardır ama bunu yemek Trabzon halkına mahsustur.
Kırk türlü yemeğini pişirirler ki her birinde birer çeşit lezzet hasıl olur. Çorbası, yahnisi, kebabı, böreği, baklavası ve çorbasının her türlüsünü pişirirler. Ama pilaki derler bir çeşit ot taşından tavalar yaparlar. Öncelikle bu hamsi balığını pak ayıklayıp onar onar kamışa dizip maydanoz, kereviz, soğan ve pırasayı pak küçük küçük kıyıp tarçın ve karabiber ile karıştırıp bir kat kereviz ve maydanozu pilaki tavası içine döşeyip, sonra bir kat hamsi döşeyip, daha sonra Trabzon'un hayat suyuna benzer su zeytinyağını döküp orta hararetli ateşte bir saat pişince sanki nur olup yiyen nur dolu nur olur. Bu şekilde pişirilip yenirse görme kuvvetine ve mideye yararlıdır. Gerçekten de sevilecek Yüce Allah'ın sofrasıdır.
Bu şehrin suyu ve havasının tatlılığından dağlarında şimşir ağacı, bağlarında servi ve Anadolu cevizi ağaçları var. Allah'ın hikmetidir ki kıble tarafında Erzurum diyarının dağlarında kış ve kıyamet, burada güllük gülistanlık, reyhan ve erguvan, limon ve turunç bahar ve meyve vermededir.
Beşinci iklimde olduğundan boylamı (---) (---) ve enlemi (---) (---). Kışı olmaz, gayet yumuşaktır ve gayet ılımandır; Bundan dolayı halkı da itidal üzere geçinirler. Yumuşak huylu, kimsesiz insanlara dost ve memleketinden uzak kalmış garipleri sever adamlardır. Ama Çiço, Çağata ve Lezgi halkları gayet inatçıdırlar. Bu anılan taifelerin başka lehçeleri, deyimleri, terimleri ve kelimeleri vardır ki Trabzon şehrinin merkezindeki halk o kabile halkının dillerini asla anlayamazlar, tercümana muhtaçlardır.
Çiço ve Çağata kavminin dilleri, şiir şeklindedir ki yazılır:
Tün zarifon ta nibiçaro
Tomur funda paliyekaro
İhayinke goha tona
Kiha payis to hamama
Bu gibi lehçeleri vardır. Ama Lezgilerinin dili kaleme ve yazmaya gelmez tuhaf bir çeşit dildir. Bu kavmin çoğunluğu gemicilerdir. Çoruh Nehri ile Mikrilistan'a varıp şimşir ve esir alıp Trabzon Limanı'na gelip kar ederler.
Bir hoş büyük limanı vardır, iyi demir tutar körfezli limandır. Lakin batı tarafı açıktır. Batı tarafına 300 mil Kırım yarımadasında Kefe Kalesi limanıdır. (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) [253b]
Trabzon 'un mesirelerinin anlatılması: Tamamı ( ---) adet gezinti yerleridir. Evvela Zağanos Kapısı'ndan taşrada Kavak Meydanı, bütün paşalar tatil günleri askeriyle o meydanda silahşorluk edip cirit oynarlar. Geniş bir meydan olduğundan ta ortasında üç kat gemi direklerini birbirine bağlayıp dikmişlerdir. Ta en tepesinde bir altın yaldızlı top vardır. Bütün oyuncu savaşçılar at bırakıp o topa sırık atarlar. Vuran yarışmacılara hediyeler verilir.
Ayrıca Bakınız
- Kalamış Burnu Mesiresi
- Çarşı Camii
- İkikapılı Han (Hassia)
- İmaret (Süleymaniye) Cami
- Kızılca (Polysitos)
- Ak (Nimetullah) Camii
- Tekke Kapısı (Takkeci) Mescidi
- Alacahisar
- Ağrıboz (Halkis)
- Nakle (Jazirat Nikla)
- Meş'ari'l Haram (Masjid Mashair Ul Haram)
- Davdan (Davdana)
- Vefa Sultan İmareti
- Bedesten
- Sarfael (Sarafand)
- Kumame (Kutsal Kabir) Kilisesi
- Belvar (Bjelovar)
- Nija (Kneja)
- Angili Kasrı (Angelokastro)
- Salahaddin Hamamı