Mescid-i Sahratullah (Kubbet'üs-Sahra)
Mescid-i Sahratullah (Kubbet'üs-Sahra) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Mescid-i Aksâ'dan kuzey tarafında yeşillik üzerinde Süleyman Han'ın yapısı beyaz ham mermer üzere tam 200 adım gidilir, oradan Süleyman Han rüyasında görüp sabahleyin kendi talimleri ile inşa olunan tek parça büyük mermer yuvarlak bir havuz vardır ki yeryüzünde benzeri yoktur. Bu büyük avlunun ortasında bulunan ibretlik güzel bir havuzdur, onu geçip yine kuzeye 12 adım gidip Sahra-i şerifin haremi merdivenine kadem kadem ikdam sahibi olup basılır, 22 ayak beyaz mermer merdivendir. Ve 20 arşın geniştir. Bir yerden bin adam çıksa kalabalık olmaz. Onu çıkınca Sahra-i şerif gözükür. Bir beyaz parlak mermer döşeli büyük havuzun tam ortasında bir yüksek köşk gibi parlar görünce bu duayı okuyalar. Dua:
“Allâhümme'c'al fî kalbı nûran vefî senı'î nûran vefî basarı nûran ve'c'alnî nûran bi-rahmetike yâ erhame'r-râhimîn" denir. Cami-i Aksâ tarafından gelindiğinde bu avlu kapısı dibinde bir küçücük minber vardır, orada ziyaretçiler ayakkabılarını eline alıp yalınayak bu beyaz mermer döşeli harem üzere tam 100 adım gidip,
Mescid-i Sahratullah: Mübarek kapısına varınca ayakkabılarını kapıcılara verip ziyarete başlaya.
Bu Sahra-i şerifi 85 tarihinde Abdülmelik bin Mervân yaptı. Sonra nice sultanlar da eski kıble olduğundan nice acayip eserler eklemişlerdir. (—) tarihinde Sultan Süleyman tahta çıktığında Belgrad Kalesi'ni, ardından Rodos Adası'nı Malta elinden fethedip Kârun malına malik olup müstakil padişah olunca mübarek bir gecede rüyasında Hazret-i Peygamber'i görüp,
"Ey Süleyman, 48 sene yaşarsın ve çok gazalar edersin, kıyamete kadar soyun kesilmez ve sen şefaatimi hak ettin. Ancak şu gaza malından Mekke ve Medine'ye harcayıp Kudüs-i şerife bir kale inşa et ki evlâtların zamanında kâfirler istila etmeye. Avlusuna bir havuz ve Sahratullah'ı süsleyip Kudüs fakirlerine surre ve atiyyeler ihsan edip Kudüs'ü mamur eyle" diye Resulullah emreder. Süleyman Han derhâl uykudan uyanıp gaza malından bin kese Mekke'ye, bin kese Medine'ye ve bin kese bu Kudüs'e diğer mühimmatlarla Koca Mimar'ı Kudüs'e gönderir. Lala Mustafa Paşa'yı Mısır'dan azledip Şam'ı verip Kudüs imaretine memur olunca Mısır'da, Şam'da ve Haleb'de ne kadar usta mühendis, mermer ustası Mânî ve Bihzad nakkaş ustalar var ise toplayıp Kudüs'ü ve Sahra'yı öyle süslemişler ki Sahra-i şerifin cennet kapısı üzere "Hâzihi cennâtü adnin" "... fedhulûhâ hâlidîn/ artık ebedî kalmak üzere girin..." [Kur'ân, Zümer, 73] âyeti yazılmıştır. Gerçekten de cennet gibi bir kasırdır.
Bu hakir 38 sene 17 padişahlık yer gezdim, seyrettiğim binalarda böyle yedi cennet benzerini görmedim. İçine insan girince dehşete kapılıp hayran olarak o an parmağını ağzına götürür. Bir beyaz mermer döşeli sahranın ortasında bir Havernak Köşkü gibi nur dolu bir camidir. Taşrasından avlusu çepçevre 300 adımdır. Sekiz köşelidir ve taşrası üç adam boyu ebrî, somaki ve yeşim harakanî mermerler kaplıdır. Her bir parça mermerlerde nice bin Tanrı eseri gözükür. Bu mermerlerden yukarısı ta kubbe saçağına kadar nakışlı ve sanatlı çini ile öyle bir süslenmiştir ki herkesi hayran bırakır.
Bu çini üzerinde Ahmed el-Karahisarî hattıyla çepçevre Yâsin-i şerif yazılmıştır. Her bir köşesinde iri yazı ile Yâsin suresinden: "Selâmun kavlen min Rabbi'r-rahîm/Onlara. merhametli Rabb'in söylediği selâm vardır" [Kur'ân, Yâsin, 58] ve “Ve mâ tevfîkî illâ billâh/Muvaffak olmam yardımı iledir." [Kur'ân, Hûd, 88] âyetleri yazılmıştır.
Bu çiniler üzerinde olan hatlardan yukarı yağmur suyunun akması için bakırdan kalaylı yağmur olukları vardır. Bundan yukarı kurşunla kaplı çepçevre kubbe saçaklarıdır. Bu kurşunlu saçaklardan yukarı 10 arşın yüksek Çin kalemi ile nakışlı Çin kâşiti [çini] kaplıdır ve büyüleyici derecede bir sanattır.
Ondan yukarı göklere yükselmiş nurlu kubbedir, ancak diğer kubbeler gibi yuvarlak değildir, Konya'da Celâleddin-i Rumî türbesinin kubbesi gibi sürahidir, ta ki semaya yükselmiştir. Alem-i şerifi 12 arşındır, derler. Saf altınla kaplanmış ki bir merhale yerden parıltısı o diyarı aydınlatır. Ve Sahratullah bu yüksek kubbenin altındadır.
Bu âsitanenin dört kapısı vardır. Kıbleye bakan (—) Kapısı, doğuya nazır (—) Kapısı, kuzeye açılan Cennet Kapısı ve batıya bakan (—) Kapısı. Bu kapılar ikişer kat altın gibi sarı pirinçten yapılmış kapılardır ki bu asırda bir törpüsünü vurur usta yoktur. Her birinin boyu onar arşın yüksekliktedir.
Her kapıda ikişer kat nakışlı çuka perdeler var, zira bu Kudüs'ün kışı çok sert olur. Her kapının ve perdelerinin birer çeşit nakşı vardır.
Bu kapılardan içeri tâ Sahratullah'a kadar dört kat binadır. İlk katı yazılandır ki bunun da iç yüzü baştan başa dışı gibi yeşim, harakanî, sarı yerekanî, somaki ve beyaz mermer ile ve çeşit çeşit Tanrı eseri dalgalı ve bulutlu mermerler ile duvar kaplıdır. Her bir mermeri mermer ustası birer sanat ile biçmiş ki iki yaprağı yan yana gelince türlü türlü kitabeler, acayip ve garip şekiller gözükür. Hatta (—) Kapısı'nın dışında Sahra-i şerife yönelince bu kapının sağ tarafında duvara kaplı mermerde iki horoz resmi birbirine karşı gaga gagaya kanatlarını açmış dururlar. Allah'ın emriyle biçme ebrî renkli taşlarda böyle ibretlik çoktur. Dikkatle bakıldığında türlü türlü şekiller ve çiçekler ortaya çıkar.
Bu ilk kat duvarda dış avluya bakan (—) adet pencere vardır. Bu pencereler üzerinde büyüleyici bukalemun nakşı çeşit çeşit camlar vardır. Her birinde,
"Lâ ilâhe illallah Muhammedürı resûlullâh" ve ''Allâhu nûru'ssemâvâti ve'l-arz/Allah göklerin ve yerin nurudur." [Kur'ân, Nûr, 35] âyeti ve Çâryâr isimleri yazılmış (—) adet camlardır.
Bu evvelki kat duvarın iç yüzünde bir kat daha vardır, duvar değildir. Toplam 24 uzun sütun üzerine oturmuş kemerlerdir ki zikri geçen yüksek kubbeye ulaşır. Bu 24 sütunun on altısı Tanrı hakkı için Kudret Eli ile yaratılmış nur gibi ebrî yüksek somaki sütunlardır ki övgüsünde dil kısa kalır. Sekizi el yapısı dört köşe direklerdir ki dört rükünden nişan verir. Ama üstad Ferhad bu yapma sütunları öyle altınlı tellerle bukalemun nakşı etmiş ki sanki saat minası gibi Mânî nakşıdır. Bütün camların parıltısı bu direklere yansıyınca garip insanın gözleri kamaşır.
Bu 24 sütunlar ki yazıldı, onlar ile evvelki duvarın arası deve gönü üzere mücellit işi gibi ibretlik tavandır. Kıl kalemini Bihzad, Mânî, Şah Kulu, Veli Can ve Ağa Rıza gibi nakkaşlar bile çekmede âcizdirler.
Bu tavan sekiz terk üzere tarh olunup her bir terki birer çeşit nakış olmak üzere tarh olunmuştur. Bu kat sütunlarının kemerlerinin altı çepçevre insan gezip kandil yakacak katlardır.
Bu kat direklerin önündeki evvelki duvarda Hanefî mihrabı vardır. Kalabalık cemaatle beş vakit namaz kılınır, imamı ve müezzinleri var. Sahra mağarası kapısı üzerinde müezzinler mahfili vardır, ama minberi yoktur. Bu mahal değerli ipekli halılar ile döşelidir.
İkinci kattan içeri bir kat sütunlar daha vardır, çepçevre 12 adet çeşit çeşit somaki direklerdir. Her biri Rum haracı değer la'l parçası direklerdir. Bu Tanrı nuru kubbe bu sütunlar üzerinde olmakla yuvarlak yapılmıştır.
İkinci kat sütunları ile bu üçüncü kat sütunları arası yine deve derisinden nakışlı tavandır. Bu tavan 16 terk üzere taksim olunup her biri birer büyük ustanın arz-ı marifetidir ki büyüleyicidir.
Bu üçüncü sütunların araları tamamen demir kafes ile inşa olunmuş ki sanki demir ustası Hazret-i Davud işidir. Bu demir kafeslerin Sahra-i şerife girecek dört yerden kapıları vardır, onlar da demir kafestir. Doğuya ve batıya, kuzeye ve güneye açılır sanatlı kapılardır.
Bu kafeslerden içeri bir kat dahi servi ağacından küçük sadefkâri doğramacı işi parmaklıklar Sahra-i şerifi çepçevre kuşatmıştır. Bunun kapısı bacası yoktur. Bundan içeri bir kimsenin girmeye gücü yetmez. Ancak soylu (—) oğullarından biri yılda bir kere girip süpürge ile süpürüp tozu temizler. Bütün ziyaretçiler dışarıdan tavaf ederler.
Sahratullah'ın özellikleri
Gezgin ve ziyaretçi kardeşlere gizli olmaya ki Sahratullah dedikleri bu parmaklık içinde hâlen bir beyaz taştır. Büyüklüğü parmaklık kenarınca tam 100 adımdır. Parmaklıktan gözüken bir yassı taştır, ona Sahratullah derler.
Bazı müfessirler "Göklerin ve yerin anahtarları (mutlak hükümranlığı) O'nundur" [Kur'ân, Zümer, 63] âyet-i şerifinin tefsirinde "Habibim Muhammedim! Yeryüzünü yarattım, daha sonra kilitlerle kilitledim, yani dağlar ile sağlamlaştırdım" buyururlar.
Bazı tefsirciler, birinci kilit Arafat Dağı'dır, sonra Sahratullah'tır ki ona kudret nazarı taalluk edip cân vc cin kavimlerine Kudüs-i şerif secdegâh idi. O zamanda da Sahratullah ziyaretgâh idi. Benî âdemin de kıblegâhı idi. Nitekim yukarıda zikri geçmiştir.
…
Bu Sahra üzerine Sultan Ahmed merhum altınlara belenmiş bir gölgelik cibinlik etmişler ki altın ve cevahirine paha ermez bir çadırdır.
Etrafında olan sütunlara ibrişim iplerle bağlayıp Sahra üzerine gölgelik olmuş. Bu gölgelikten ta bu kubbenin zirvesine kadar 40-50 arşın yüksektir. Kubbesinin içi tamamen altın levhalı mina oturtma taştır ve dört tarafını süsleyen Şah Kulu adlı nakkaştır.
Sahra-i şerif Hazret-i Peygamber'in ardı sıra havaya yükselince Peygamber emri ile asılı kalıp altı bir büyük mağara kalmış, 200 adam alır bir âsitanedir. Hanefî mihrabının ardında müezzinler mahfilinin altında (—) ayak taş merdiven ile inilir bir demir kafesli kapısı var. Ondan aşağı bir geniş meydandır. Ziyaretçilerin ibadet ettiği mekândır. Bu Sahra-i şerifin asılı durduğunu ziyarete gelenler görüp korkup ürkmesinler ve nice hamile kadınlar bu mağaraya girip Sahra-i şerifi asılı görünce ah deyip korkusundan nice kere doğurmuş kadınlar vardır, o yüzden eski halifelerin biri Sahra altına bir ince duvar çekmişler ki halk korkmadan kalp huzuru ile ibadet edeler. Ama ne mümkün yine duvar ile Sahra arasında parmak girer ve bazı yerine el girer aralıktır.
Sahratullah Mağarası makamları
Evvelâ merdiveni inerken mağaranın sağında Hazret-i Cibril Makamı ve mihrabı, sol tarafında Hazret-i Davud makamı ve Hazret-i Peygamber ibadet ederken Sahra-i şerife mübarek sarıkları dokunup tesir ettiği çukura, ziyaret eden kimse elini o mahalle sürüp sonra yüzüne sürüp dua:
"Allâhiimme beyyız vechî bi-bereketi tacı mi'râcı Muhammed aleyhisselâm" diye.
Hazret-i Hızır Sofası makamı Hazret-i Süleyman hücresi.
Hazret-i Risalet'e Cibril-i Emin gelince Sahra Mağarası'nın yanından çıkmayıp mağaranın üstündeki Sahra yarılıp dışarı çıktıkları delikte büyük bir kandil var, Miraç Gecesi'nden beri sönmemiştir. Hizmetçileri daima yağım koyup fitilini yenilerler, bu hizmete memurlardır. Bu mağaranın içi onunla aydınlıktır. Bu kandilin altında iki rekât namaz kılan Hak hakkına mahrum kalmaz, vesselam.
Sonra bu mağaradan dışarı çıkarken mağaranın kapısı yanında bir ince düzgün mermer sütunu, sanki Sahra sallanırsa o sütuncuk yardımcı olup halkın gönlü rahat olsun diye kapı yanından Sahra-i şerife dayamışlar.
Bu mağaranın kapısı kıbleye açıktır. Bu yapılar tamamen Sahratullah kubbesinin içinde yapılmış büyük bir sürahi kubbedir ki sanki felekler tacıdır. Hazret-i Adem'in yeryüzüne inmesinden beri benzeri yapılmamıştır ve yeryüzünü gezen seyyahlar görmemiştir.
Sahra kafesinin dışındaki makamları bildirir
Evvelâ gümüş kafesli dolap içinde Hazret-i Resul'ün mübarek sağ kadem-i şerifi, gece gündüz gülsuyu ile doludur, ziyaretçiler yüzlerine sürerler.
Bu kadem-i şerifin karşısında bir bucakta Hazret-i Hamza kalkanı. Bazılar âyine-i İskender derler. Zira bir tuhaf macun-ı ekber tılsımlı bir aynadır ki sanki kâinatın aynasıdır. Bir anda bin insan baksa tek tek belli olur. Bir acayip ibretliktir. Âyine-i İskender olduğuna tanıklık eden bu hakirdir.
Sahratullah parmaklığı üzere Hazret-i Davud'un demirden nar ağaçları meyveleri, öyle yapmış ki sanki Resûl-i Hudâ mucizesi ve Davud Nebî aleyhisselâm sanatıdır.
Bu Sahra'nın dört yanında Çâryâr-ı Güzin makamı. Doğu Kapısı'nda Hazret-i Ali Makamı, kıblede Hazret-i Ebubekir, batıda Hazret-i Ömer, Cennet Kapısı'nda Hazret-i Osman-ı Zinnureyn makamı vardır.
Bu Sahra kubbesinde asılı Fânûs-ı Nûr derler tam bin kandildir, altında iki rekât ibadet edenin elbette hayır istekleri hâsıl olur. Bundan gayri bu âsitane içinde toplam 3 bin kandil vardır ve çeşit çeşit kıymetli avizeler asılıdır ki her biri birer büyük ustanın eseridir, her biri çok değerli yadigârlar vardır ki nice Mısır haracı değer hediyelerdir.
Bu mescit içinde olan halı bir ibadetgâhta ve bir melik sarayında yoktur. Hâlâ yeryüzünde Osmanoğlu'ndan muhteşem ve muazzam yeryüzü padişahı yok iken böyle bir cennet gibi türlü nakışlarla süslenmiş, Bihzad nakşı ile Çin gelin evi nakşı olduğu bütün melikler arasında meşhur olmuştur. Bu dünyada gönülleri fetheden ve eşi benzeri olmayan büyük bir hayrat beytullaha ancak Âl-i Osman padişahı maliktir.
Hamd olsun 1082 Ramazan'ının on gün on gecesinde taraf taraf ziyaretlerini edip Kadir Gecesi'nde Mescid-i Aksâ içinde bir hatm-i şerifi tamam edip sevabını Kudüs-i şerifte yatmakta olup azıcık da olsa iman ile göçenlerin ruhlarına bağışladım, vesselam.
Ayrıca Bakınız
- Hacı Kılıç Camii
- Kasımpaşa
- Kara Görgüs (Kız) Kalesi
- Sultan Bayezid-i Veli Camii (Ι.Ν. Αγίου Χαραλάμπους)
- Avavoz (Akovos)
- Velyan (Vaygan)
- Hanasun
- Hâlid ibn Velid (Hazreti Süleyman) Camii
- Süğlün Muslı Paşa Hamamı (Alaşehir Hamamı)
- Larende (Karaman)
- Molla Efendi (Mollakendi)
- Ebyar-ı Salih
- Koçhisar (Kızıltepe)
- Susığırlığı (Susurluk)
- Pulur (Gökçedere)
- Koca Mustafa Paşa Camii
- Saraçlar Mescidi (Saraçhane Cami)
- Kalmık kavmi
- Rabika Hatun Ziyaretgahı
- Buğluca Hamamı