Kanije (Nagykanizsa)
Kanije (Nagykanizsa) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Latin, Hırvat, Sırp, Voynık, Bulgar ve Boşnak dillerinde (—) (—) (—) demektir, ama Freng dilinde Köpek Kalesi demektir. Eski zamanda bir fakir domuz çobanı bu Kanije Gölü içinde bir kulübe yapıp yüzlerce domuz ve köpekleriyle buraya yerleşir.
Domuzlar Kanije Gölü'nün eğir köklerin yemekten semiz olur. Bu domuz çobanı 200 sene yaşayıp yüz binlerce domuz satarak milyonlarca mala sahip olur ve soyundan gelenler çoğalır. İşte bu Kanije Kalesi'ni ilk defa tabya gibi o koca domuz ve köpek çobanı yapmakla Kanije, yani Köpek hane adıyla isimlenmiş güzel bir hisar olur.
Sonra suyu ve havasının hoşluğundan ve eğir kökünden dolayı meşhur olur. Ungurus banları da yapılar ilave ederek bir sağlam set, güzel kale olur.
Daha sonra 1009 tarihinde Sultan III. Mehmed Han zamanında Gazi İbrahim Paşa Zirinoğlu elinden aman ile feth etmiştir.
…
Bu Kanije batağının her tarafı ikişer konak yer bataklık ve bereklik göldür. Dışarısı ağaçlık, çalılık ve ormanlı sahralardır. Ancak kalenin doğu tarafında Berezense Kalesi ve Kral Köprüsü tarafları açık sahralar olup o tarafta Kanije'nin bağları, bahçeleri ve koruları vardır. Bu tarafta göl kenarından kaleye kurşun ve top yetişir, ama arada çok derin deniz gibi gölü vardır.
Bu taraftan kaleye tam 300 germe adım ağaç sağlam köprüsü vardır. Ve 3 yerden kesme köprüleri var, her gece bekçiler bu 3 adet ağaç köprüleri makara ile kaldırıp dayarlar ve her gece yine köprüyü bekçiler pür-silâh olup beklerler.
Bu kale bir göl içinde kıbleden kuzey tarafa dört köşeden uzunlamasına bulunup fırdolayı büyüklüğü 1.800 germe adımdır. Bir Kahkaha Kalesi İslâm serhattidir ki bu hakir işitmeyip duvarı üzere levendâne adımlayıp hesap olunmuştur. Ama hendeği yoktur, zira çevresini bataklık gölü kuşatıp bu kale hemen bir adadır.
Ve duvarı da kırkar ve ellişer ayak enli rıhtım ve dolma çim sağlam duvardır. Bu duvarın iki tarafı, dışı ve içi adam gövdesi kalınlığında meşe ve pelit ağaçlarıdır. Her birinin boyları 15'er mimar arşınıdır. Bu kaim ve uzun ağaçları birbirlerine sanat ile yapı ustaları bağlayıp içini kirpi gibi rıhtım dolma çim etmişler ki nice kere yüz bin top vursan gülleler ağaç direklerden içeri girip Elburz Dağı gibi yığılı toprağa saplanıp kalır.
Bu kale duvarı üzerinde yer yer şehir ayanlarının bahçecikleri var. Ve yine duvar üzerinde bu kale kuşatıldığında şehit olanların mezarları var. Bu mezarlarda yeşil tahtadan şehitlik işareti bayrakları var. Yani bu kadar enli, geniş ve sağlam kale duvarıdır ki bir diyarda asla böyle sağlam kale yoktur.
Bu sur önünde kaleye siper olsun için su kenarında bir kat daha yine kalın direkler üzere çit örülüp üzerine beyaz horasani kireç sıvanmıştır. Yalın kat dolmasız palanka duvardır ki kale beyaz kuğu gibi durur. Bu siper duvarının ardı ana duvarına kadar iki araba yan yana yürür geniş yoldur. Savaş sırasında bu duvar ardında gaziler siperlenip ve metrisler kazıp ceng edecek mazgal delikleri ve top kapağı yerleri her tarafta vardır. [181a] Ve dahi büyük kale duvarının iç yüzünde şehrin tüm evleri kaleden 5'er arşın alarka yapılıp asla kaleye bitişik evler yoktur ve yasak olup duvar dibi anayoldur.
Bu kalenin 4 köşesinde Dört Dost aşkına 4 adet büyük tabyaları var ki kaleden taşra birer burun gibi göl içine yüzer arşın çıkmıştır. Her biri birer Mardin ve Van kalelerine denk tabyalardır. Her birinde her yöne bakar ikişer kat su hizasında şayka toplar vardır. Bunların üstünde kat kat balyemez ve kâfire aman ve zaman vermez kırkar ellişer adet altın gibi parlak, kırmızı keçeler ile örtülü ve üzerleri tahta damlı toplar var ki her biri birer kale değer.
Bu topların eşlerini Akdeniz'de Rodos Kalesi'nde görmüşüm. Her topun olmazsa olmazından olan mühimmat ve levazımatları, gülleleri, paçavra ve keçeleri, mastarları ve lombarları tamamen hazırdır. Bundan başka hepsi ağızlı olup fitilleri ve topçuları gece gündüz toplarının yanlarında yatarlar.
Bu kale 8 kere muhasara çekip bu büyük topları küffara atmaya asla tenezzül etmemişlerdir. Zira bu topları düşman bir şekilde battal edemez. Tiryaki Haşan Paşa bu kale toplarını ve siperlerini bu tertip üzere öyle garip ve acayip tarzda yapmış ki hiçbir kalede bu tertip yoktur. Ve 8 kere kâfir bu kaleyi kuşatıp hüsrana uğrayarak eli boş gittiklerinde bu kale altında bıraktığı toplar tamamen bu kalede kalmıştır. O yüzden bu büyük kalenin topları kirpi gibi kat kat durup her biri bir yedi başlı ejder gibi arabaları ve kızak kundakları üzerinde durur.
Bu kale duvarı üzerinde 300 yerde karakol hane odaları var ki her birinde mazgal delikleri olup gece gündüz gözcüleri "Allah yektir yek" deyip gülbâng-ı Muhammed çekerek her biri karakol hanelerinde gölden çeşit çeşit balık avlarlar.
Ve iki kapısı var, ikisi de ikişer kat sağlam ve dayanıklı demir kapılardır. Ve şeddadi kârgir yapı kemerli sarp yapı kapılardır. Bu ikişer kat kapının aralarındaki duvarlarda o kadar silâh âletleri, katlavî, tuğulka, ağaç harbe, teber (balta), ok, yay, kılıç ve tüfeng cinsi pâk silâhlar var ki anlatılmaz.
Bu kapı araları bütün Kanije halkının toplantı ve oturma yerleridir ki Temmuz ayında oturan adam hayat bulur. Bir çeşit nesim rüzgârı eser ki her nefeste adam rahat olur. Ama Seget derler, bu kapıdan içeri batı tarafa Beç Kapısı’na kadar 200 germe adımdır. Zira bu kale aksi göl üzere yatar kurbağa gibi beli ince olduğundan bir kapıdan bir kapıya kadar 200 adımdır ve büyük bir caddedir. Ve caddenin iki tarafında 150 adet dükkân vardır, bedesteni yoktur ancak tüm zanaat ehli mevcuttur.
Paşa Sarayı: Bu adı geçen çarşıda paşalara mahsus kat kat baştan başa ağaç yapı bir güzel hanedir, ama gayet ihtişamlıdır. Divanhanesi, 70-80 adet adamların ve hizmetçilerin haneleri, pek çok cihannümâ köşkleri var. Sührâb Mehmed Paşa Köşkü derler, ama aslında bu saray yandıktan sonra tamamı Sührâb Mehmed Paşa yapısıdır.
Bu saraya bitişik Sultan III. Mehmed Han'ın kârgir minareli camii yeni yapı bir süslü ve hoş camidir. Bu camie bitişik Sührâb Mehmed Paşa'nın bir hoş hamamı var, ama küçüktür. Batak yerde olduğundan büyük hamam inşa olunsa temel tutmaz.
Tamamı bu kale içinde üç yerde kârgir yapılı kubbelerde siyah barut hâzineleri vardır. Biri çarşı zindan kubbesi yanındadır, birisi Kanlı Kule dibindedir, biri de mahalle içindedir. Kireçhane adlı zindan, Şehirli Zindanı, hamam, kalenin iki kapısının kemerleri ve Hünkâr Camii minaresi kârgir yapılardır.
Bunlardan başka bu şehir içinde kârgir yapı yoktur. Tamamı kat kat ağaç yapılardır. Ve 3 adet cami vardır. Biri saraya bitişik Hünkâr Camii, biri Fatih İbrahim Paşa Camii ve Beç Kapısı'nın iç yüzünde Ese Ağa derler, ama İsa Ağa Camii diye bir çep hattıyla tarihi var, ama yazmadım.
İkinci kapısı Beç Kapısı da iki kat kârgir yapı demir kapılardır. Bunun da aralığında türlü türlü silâhlar ve nice ibretlik eşyalar asılı olup bunda da bekçileri gece gündüz mevcutlardır. Bu kapının kapısının üzerinde ağaçtan minare gibi bir saat kulesi var.
Tamamı 6 mahalledir ve hepsi tam 1.000 adet kat kat, ikişer, üçer ve dörder kat baştan başa ağaç yapı ve tümü şindire tahta örtülü evlerdir. Bunlardan bakımlı [181b] ve süslü, genişçe Kurşuncuoğlu Evi, Vaizzâde Hanesi, Ömer Ağa Hanesi, Kapukulu Ağası Evi, bunlar şahnişinli, selâmlıktı evlerdir, ama avluları yoktur. Aşağı katı ahır, yukarısı hizmetçilerin kaldığı yer, bir kapısı, doğu tarafta Sigetvar tarafına baktığından Seget Kapısı üstü selâmlık, dördüncü veya üçüncü katları haremleridir. Kale küçük olduğundan ve insanlar hıncahınç çok olduğundan evleri daracıktır. Ve hepsi kazıklar üzere yapılmıştır.
Bütün caddeleri tahta döşelidir, zira bu şehrin altı batak cumbuldur. Ve tüm top gülleleri ve artık kalan topları sokaklarda tahta kaldırımlar üzerine duvar diplerine koymuşlardır, zira bir yerde gülleler ve toplar dursa ağırlığından batar gider. O yüzden topları ve gülleleri sokaklara döşemişler.
Olancası 3 adet mahalle mescidi var, 1 adet medresesi var, 4 adet sıbyan mektebi var, 2 adet fukara tekkesi var, 2 adet tüccar hanı var, bütün değerli kumaşlar ve nadir elbiseler bol bol bulunur.
...............(2 satır boş)...................
Kanije Kalesi'nin Topraklık varoşunu bildirir
Evvelâ Kanije Kalesi'nin Beç Kapısından çıkıp batı tarafa göl üzerinde ağaç köprü ki, kazıklar üzerine yapılmış 250 adım uzun köprünün üzerinde 3 yerde yine kapılar var ve yine her kapılar önünde birer zemberekli köprüleri var. Her gece bu köprüleri makaralar ile kaldırıp kapıya siper ederler. Tüm bekçileri yine pür-silâh olup her gece köprüyü koruyup kuş geçirmezler. Bu köprüyü geçip Topraklık Varoşu'na varılır, başka yerden varılmak imkânsızdır.
Bu Topraklık varoşu da anılan göl içinde başka bir geniş adada başka bir sağlam palanka büyük varoştur ki kalesinin eşkâli sanki bir kurulmuş yay gibidir. Ancak Kanije'den tarafa meselâ yay çilesi olacak yerinde kale duvarı yoktur. Hemen Kanije'ye bakar göl kenarında evlerdir. Onun için bu tarafta kale duvarı yoktur ki Allah saklasın kâfir geldiğinde her zaman bu Topraklık Kalesi'ni almaya çalışır. Eğer o tarafta kale duvarı olsa o yay çilesi dediğimiz yerin duvarı artlarına kâfir siperlenip Kanije Kalesi'ni döve döve berbat etmesin, diye bu Topraklık Kalesi'nin Kanije'ye karşı hisar duvarı yoktur. Her ne zaman küffar gelse 7 kral önce Kanije'ye bu mahalden pek sarılır, Allah korusun.
Bu varoşu yaya benzettiğimiz batı tarafında ancak Beç Kapısı var, iki kat sağlam demir kapılardır ki sanki yayın kabza yerinde sarp kapılardır. Bu kapıdan batı tarafa yine gölü üzerinde 3 büyük köprü ile 500 adım batak ve çataklı yerleri geçtikten sonra çayırlı, çimenli ve orman korulu karaya çıkar, ama kâfirin mahalleleridir ki kâfir kalelerinin horozları duyulur.
Kanije'ye giden bu mahalle ota otluğa ve oduna çıktıklarında bin atlı bin adam pür-silâh olup çıkarlar. Nice kere baş alır ve nice kere baş verirler, ama bu taraflarda arabalar ve atlar gidemeyip cumbul batakta batarlar. Kısacası, gerçi bir ormanlı ve çayırlı yerlerdir, ama cumbul batak denizidir.
Bu Topraklık varoşu uzunlamasına olup kıbleden batı tarafa kurulmuş yay gibi yatar bir sağlam kaledir ki uzunluğu tam 500 germe adımdır ve genişliği ise 150 germe adımdır.
Yay gibidir dediğimizin yayı başlarında, bu kalenin iki başında birer tane Kahkaha Şeddi gibi büyük tabyaları var, sanki her biri birer İskender Şeddidir ki içlerinde yetmişer seksener adet balyemez topları, başka şayka, kolumburna ve şahi topları vardır. Her bir tabyada biner adet adamlar gece gündüz gözcülük edip dururlar. Büyük Kanije Kalesi'nin tabyaları da bu varoş tabyalarına dönük olup birbirlerini kor uturlar.
Ancak arada büyük bir göl var ve yay kabzası dediğimiz yerde bir büyük tabya Beç Kapısı’ndan ileri göğüs verip meydana çıkıp Nemrud Şeddi gibi hazır durur. Meselâ yay başlarında olan büyük tabyaları da bu kabza yerindeki orta tabya onları da korutur.
Bu orta [182a] tabya hemen göl içinde meselâ bir büyük kaplumbağa gibi durur bir büyük tabyadır ki savaş sırasında burada 2.000 adam savaşır, 80 adet büyük topları Beç tarafı yollarına bakar. Beç Kapısı da bu tabyanın bir bucağındadır. Ama bu tabya meselâ yay başında olan tabyalardan büyük, sağlam ve dayanıklı tabyadır ki o 2 adet tabyaları bu orta tabya makas gibi korutur. Koruyucu askerleri ve balyemez topları gayet çoktur, zira Kanije Kalesi'nin canı Topraklık varoşudur, onun da ruhu bu orta tabyadır.
Bu Topraklık varoşunun Beç tarafında olan taraflarında duvarları yine dolma çim ve rıhtım Demavend Dağı gibi toprak yığılı dağlardır. İçinde ve dışında yine kırkar melikî arşın uzun ağaçlar ile yapılmış sağlam palankadır ki duvar üzerinde atlılar cirit oynasalar mümkündür
Her tarafındaki dirseklerde ve mazgallarda kirpi gibi tüm topları hazırdır. Bunun duvarı üzerinde de 80 yerde karakol hane odaları var ve kale dışında bunun da göl kenarında bir yalın kat çit palanka duvarı var, ardı geniş yol olup suya beraber mazgal deliklerinde gaziler savaş sırasında metrise girerler. Kireç ile sıvalı yalın kat beyaz kuğu gibi durur bir duvardır. Bu Kanije Kalesi'nin böyle mamur olmasına sebep, 12.000 adet reaya ve berâyâlar bu kaleyi tamir edip bakmak karşılığında bütün vergilerden muaf tutulmuşlardır.
Bu Kanije Sührâb Mehmed Paşa zamanında yanınca bu Topraklık varoşu yanmayıp kurtulmuştur. Hâlâ kat kat mamur kaledir. Bu 1074 tarihinde 7 kral bu kale üzerine gelip tam 40 gün 40 gece bu kaleyi dövüp nice kere yüz bin top güllesi ve nice bin kazan kumbarası atıp bu topraklığı harap edip ve bataklığı hayli doldurup bu varoşu almak üzere iken Köprülüzâde Veziriazam Fâzıl Ahmed Paşa Hızır gibi yetişip Kanije Kalesi'ni kâfir elinden kurtardı. Bu Topraklık Kalesi'ni sadrazam himmetiyle öyle mamur ettiler ki evvelkiden bin kat fazla sağlam oldu. Kanije Kalesi'nin ölümünün bu varoştan olacağını bilip tüm duvar kazıklarını yenileyip duvarının genişliği otuzar ayak rıhtım duvar oldu, ama iç Kanije Kalesi duvarından alçak ve sağlam oldu. Zira kuşatma sırasında bu varoşun duvarını küffar döverken, Kanije iç kalesinden de bu kaleyi döven küffarı dövmek için bu varoşun duvarını 20 arşın kadar alçak ettiler. Ama gerçekten de çok iyi güzel tedbir ettiler. Eğer bu varoşun duvarları iç kale duvarı gibi yüksek olsa iç kalenin toplarının bu varoşa yararı olmazdı.
Bu Topraklık varoşunun iki başlarından 150'şer adım dahi göl içine sadrazam daha fazla uzatıp iki başında iki adet Van Kalesi gibi tabyalar ettirdi ki sanki her biri Elburz Dağı Seddi'ne denk oldu. 7 kralın bırakıp gittiği cebehaneleri ve 77 adet balyemez topları tamamen bu iki adet vezir tabyalarına koyup semender gibi bu toprak tabya ateş içinde kaldı. Her birine 300'er kul daha konulup 600 adet neferlerinin aylıkları Ösek Panayırı pazarından tayin olundu. Her cuma bu iki tabyalar üzeri filandıra, sancak ve bayraklar ile süslenmek ferman olunup henüz bu Topraklık varoşu İskender Şeddi olup Kanije Kalesi sanki taze can buldu.
Topraklık Kalesi varoşunun imareti
Tamamı 5 mahalle ve cümle kat kat 500 adet muaf ve müsellem kefere ve Müslüman haneleridir. Bunlar da baştan başa kazıklar üzere yapılmış ikişer üçer kat tamamı tahta ve ağaç yapı, hepsi şindire tahta örtülü şahnişinli ve divanlı evlerdir, ama hoş yapılı güzel haneleri göl kenarında Kanije'ye bakan hoş evlerdir.
3 adet camileri var ve cümle 3 mescidi var, ama bunlardan Ayazma Mescidi kalabalık cemaate sahiptir. Ve 1 medrese, 1 tekke, 2 mektep, 2 han ve 80 adet dükkân var, hamam, bedesten ve başka imaretten bir şey yoktur. Bu varoş da bataklıkta olmak ile tüm sokakları tahta döşelidir.
Bu varoş ile Kanije Kalesi arasındaki gölün batağında kazıklar üzerinde köprübaşında göl kenarında bir mesiregâh kahvehanesi var ve 2 adet at değirmenleri var, gece gündüz has un öğütür, seyirlik değirmenlerdir. Ve 2 adet âbıhayat sulu kuyuları var.
Bu Kanije'nin Seget Kapısı’ndan taşra köprübaşında [182b] âriflerin toplantı yeri bir lonca köşkü var, tamamen ağaçtandır, ama göl üzerinde olduğundan mesiregâh köşktür. Bu köşkten köprü ile doğu tarafa gidip,
Harap Bagdala varoşu
700 kadar bağlı, bahçeli ve çevresi hendekli, ama kalesiz varoş imiş. Kâfirler henüz yakıp bağ ve bahçelerinin bazısı kalmış. Kanijelinin şehrinde bir ağaçlı bahçe olmamak ile tüm cennet bağları, nice bin bahçeleri ve abıhayat sulu kuyuları tüm bu tarafta olup Kanijelinin dinlenme ve gezinti yerleri tamamen burada idi. Bu sene Zirinoğlu, Beganoğlu ve Nadajoğlu Kanije Kalesi'ni döverken tüm bu semtten dövüp bağları ve bahçeleri tamamen yerle bir edip o mahsullü ağaçları tamamen kesip Kanije Gölü'nü doldurmaya çalışırlardı. Onun için bu varoş ve bağlar harap olmuştur. Ancak bu Berezense Kalesi tarafında Kanijelinin mezarlıkları kaldı. Kanije'nin topraklı ve verimli yerleri bu mahaldir, ama düşmandan ekin ekemezler. Zahireleri tamamen Başka ve Laşka vilâyetlerinden gelir, ama yine bolluk şehirdir, Cenâb-ı Hak Halil bereketi vermiştir.
............... (2 satır boş)...................
Kanije Kalesi'nin şehrengizinin tamamlanması
Evvelâ suyu ve havası Temmuzda güzeldir, ama kışı çok sert olup gölü donup buz olunca kâfirden o zaman pek korkarlar. Zira kâfirler gece baskını edip buz üzere gelirler, Allah'ın yardımı ile yine hüsrana uğrayıp giderler. Zira bu kale Hazret-i Ali'nin himayesinde olduğunu nice bin salih kimseler rüyalarında görmüşlerdir. Ve o kışta Kanije'nin tüm büyük ve küçük, zengin ve yoksul bütün insanları kale çevresindeki buzları akşamdan önce kesip kaleyi fazlasıyla korurlar. Gayet cesur ve yiğit gazileri vardır. Her sabah elbette kâfire çeteye ve poturaya giderler. Kâfir de her zaman onlara gelip büyük savaşlar edip baş alıp baş verir ve bir baş kâfire varır gazileri vardır, ama çoğunluğu yayanlardır.
500 kadar atlıları vardır ve hâlâ 1.000 kadar ayağı bukağılı namlı esirleri var ki Kireçhane adlı zindanlarında mahpuslardır. Hatta Kız Kral'ın veziri ve Danimarka kralının oğlu mahpustur. Zira Kız Kral ve gayri krallar Topraklık tarafından döverlerken hemen Kanije gazilerinden 50 nefer can Kanije Gölü içine çıplak girip ağızlarına birer kamış alıp su içinde kamış ile soluk alıp karşı tarafa çıkıp Kız Kral'ın vezirin kapıp onu da bir kamış ile suya koyup beri Kanije'ye selâmete çıkarırlar.
Bir şekille anlatılmaz felek cellâdı gibi kağan arslan yiğitleri vardır. Hatta diğer serhatli gibi başlarına turna telleri ve şahin çelenkleri takmayı namus etmişlerdir. Zira her biri haddinden fazla kelle kesip küffar aktarıp dil almış gazilerdir. Hangi bir kâfirleri katlettikleri için başlarına çelenk sokalar. Onun için ayıp sayıp çelenksiz gezerler. Ancak Kanijeli idikleri başlarında taç kalpaklarından, kâfir esvabı gibi güderi deriden dolamalarından, kutmen adlı esvaplarından, meşin ve sahtiyanlı çakşırlarından, mahmuzlu kubadî pabuçlarından ve sünnetten kısacık esvaplarından bellidir ki bunlar Kanijelidir, derler. Zira başka serhat halkı böyle esvap giyemezler, bu kıyafetle onlar gezemezler ve başka serhatli bunları görse kâfir sanıp cenge başlarlar ve kaçıp giderler.
Halkı Boşnak olmakla Boşnakça, Sırp, Bulgar ve Latin dili bilirler, ama çok düzgün Macarca da bilirler ki Macar kavmi o kadar düzgün ve güzel Macarca konuşamazlar.
Oldukça garip dostu, yumuşak huylu ve sakin adamları var ki bir garip adam en fakirinin hanesinde bir sene konuk olsa, gönlünü hoş tutmaya çalışırlar. Sofrası meydanda ikram sahibi, yiğit ve muhterem gazileri vardır. Kadınları asla kapıdan dışarı çıkmazlar. Ancak vefat ettiklerinde "O'nun ortağı yoktur” (Kur'ân, En'am 163) ile mezarlığa çıkarlar. Kuşatma sırasında aralarında avratlar ayaklarına çizme giyip başlarım örtüp eski püskü esvap giyip savaşta yardım etmeleri ayıp değildir, bununla övünürler. Zira onların düşüncesince "Erkek arslan ola da, dişi arslan dahi arslan değil midir?" deyip Rabia-i Adeviye gibi kadınları da savaş günlerinde yardım ederler. Müneccimlere göre bu [183a] şehrin imareti tali akrep burcunda ve Merih su evinde bulunup tüm halkı cellat gibi kâfire aman vermeyip akrep gibi her kâfiri sokup su gibi elbette bir tarafa akan gazileri vardır. Koca erkekleri gayet yaşlı olup çocukları okuyup yazamazlar. Hepsi asmak, basmak, kesmek, tutmak ve vurup kapmaya çalışır yiğit oğlanları olur, yer yer mahbûbları da olur.
...............(1 satır boş)...................
Beğenilenlerinden, otu, otluğu, odunu, çeşit çeşit balığı ve gölünde olan eğir kökü otu Azak Kalesi'nde ve Bolu Sancağı yanında Çağa Gölünde olmaz gayet yararlı eğir kökü otu olur. Ve cerrahları gayet övülür, zira her an savaşta ve çarpışmada yaralı ve berelileri çok olur.
Ayrıca Bakınız
- Hatvan
- Akabiye (Aaqbiyeh)
- Yusuf (Karun) Gölü
- Ramazan Bey Camii
- Dendere (Dendera)
- Behtüllahm (Doğuş) Kilisesi
- Korkmaz (Crocmaz)
- Şumnu
- Ulu Cami
- Sekban Ali Medresesi
- Karadeniz Ereğlisi (Ereğli)
- Sinan Efendi Camii (Sinan Cami)
- Lapirda (Lapardha)
- Save
- Mine Pazarı
- Defterdar Paşa (Defterdar İbrahim Paşa) Cami
- Süleyman Han Camii (Church of St. Vitus)
- Cembe (Gornoe Loo)
- Hazret-i Ukkaşe Tekkesi
- Lubin (Ljubinje)