Behtüllahm (Doğuş) Kilisesi
Behtüllahm (Doğuş) Kilisesi hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Beytüllahm Kilisesi'nin boyu 200 ve eni 100 ayaktır. Kilise içinde 60 adet ibretli uzun direk vardır. Otuzu üçer adam kucaklar kalın ve uzun sütunlardır. Hepsinin boyu tam otuzar zira taşlardır. Her biri birer hikmet ile yoğrulmuş türlü türlü düzgün sütunlardır ki 41 senede müşkülüm halloldu.
Somaki taşı meğer macun imiş, zira bu sütunların benzeri Heyhat Sahrası ki, ona bazı tarihçiler Deşt-i Kıpçak derler, bu ovanın doğusunda Alatır Vilâyeti derler büyük bir şehir var ki yerinde özellikleri yazılmıştır. Bu şehre yakın Rüstem, Sam, Neriman, Zâl u Köstehem mezarlarının başları ve ayakları ucunda mezar taşları olan ve her biri göklere baş uzatmış yüksek direklerdir ki hendese üzere 70-80 arşın yüksek direklerdir, onlara insan parmağıyla yazılmış adı geçen pehlivanların ismiyle resmiyle ve yaşlarıyla ile bir çeşit yazı vardır.
Hakir o zamandan beri “Somaki taşı elle mi yapılmadır, yoksa maden midir?" diye şüphede kalıp müşkülüm idi. Hamd olsun bu Beytüllahm'de müşkülüm hallolup bu direklerde müşahede ettim ki somaki taşı devlerin sanatı ile yapılmış alçı gibi dökmedir ve istedikleri irilikte ve boyda yaparlarmış. Zira bu sütunlarda da taze iken Hazret-i Davud'un el yazısıyla Zebûr'daki Allah isimleri yazılmış, mucizesinde mübarek parmakları hamura girer gibi girip "Yâ Dâ'im ve yâ Kâ'im ve yâ Bâkî" gibi esmalar yazılmış ve bazısında dev pençe alâmeti var, ibretliktir. Bu 30 sütundan başkası küçük sütunlardır.
Bu kilisenin zemini beyaz ham mermer döşelidir. İçinde o kadar avizeler yoktur, ama kandilleri gayet çoktur. Duvarları baştan başa ebrî kağıt gibi çeşit çeşit taşlarla kaplıdır. Her bir parçası birer kilim büyüklüğündedir ki bütün kandiller onda gözükür.
Kubbeleri ve kemerleri baştan başa sırça mînâ ile nakışlı harpüşte tavandır, tamamı hoş kokulu servi ağaçlarıdır. Zamanla biraz harap olmaya yüz tuttuğundan Sultan IV. Mehmed Han'dan tamir ve bakımı için ferman gelip bütün kâfirlerin yardımıyla öyle mamur ettiler ki sanki İrem köşkü olup bütün kurşunlarını da yenilediler.
Ve dört tarafında misafirhaneler yaptılar. Bu ise yasaktı, hâli üzere kalmak gerektir, tâ ki harap ola, yeni bina olmaya. Bunun da bilâ-teşbih kıblesi doğuya dönüktür ve yarım kubbededir. Dört tarafında camları yoktur. Ama kıblesinin sağında 12 basamak taş merdiven ile inilir bir mağara vardır, Beytüllahm dedikleri mağara budur. Üç köşe bir mağaradır. İçine 500 adam sığar, hayli geniştir. Merdiveni dibinde,
Hazret-i İsa Makamı: Bebekliğinde mübarek vücudunun konduğu bir beyaz ham mermerdir. Mübarek arkası üzere yattığı gibi vücutları gömülüp mübarek başları, mübarek omuzları ve mübarek ayakları taşa tesir etmiştir ki hâlâ bellidir. Boyu hakirin karışıyla 5 karıştır. Zira daha beşik çağında iken bu beyaz taş üzerine koymuşlar. Hâlâ mübarek başlarının çukuruna 2 okka gülsuyu doldurup bütün ziyaretçiler yüzlerine sürerler. Bu çukurun etrafı altınlarla süslenmiştir. Bu mahalde 12 kandil var ki her biri birer Rum haracı değer.
Bu mahalde küçük bir kemer altı gibi bir küçük mağara vardır. Zer-ender-zer dîbâ, şîb, zerbâf, dârâyî ve kâmhâ ile süslenmiştir. Daima gece gündüz mumlarla aydınlanmaktadır. Hizmetçileri yaşlı rahiplerdir. Bizzat Hazret-i İsa bunda doğmuştur, muhakkak. Zira insan girince hayran olur. Altın ve mücevher ile gayet süslüdür. Bu mağaranın karşısında 4 adım yakın bir küçük kemercik altında,
Hazret-i İsa Beşiği: Bir kırmızı taştır ve tekne gibi oyulmuştur. Gayet parlak bir taştır. Hatta Hazret-i Cibril-i Emin bu beşik içinde Hazret-i İsa'yı salladığı vakit ellerinin yerleri beşik taşta bellidir. Bu mahalde de 12 kandil var, her biri birer kralın yadigârıdır ki birer Mısır hâzinesi değer.
Bu beşiğin önünde Miraç Gecesi'nde Hazret-i Server-i Kâinât ve Mefhar-i Mevcûdât makamıdır ki bunda iki rekât namaz kılıp dua etmiştir. O sırada burada bulunan rahiplerin hepsi imana gelmişlerdir. Onun için kâfirler Hazret-i Risalet'i inkâr edemezler, zira bu mahalle gelip göklere yükseldiğini görmüşlerdir. Ama "Arap kavmine gönderildi, biz İsevîyiz" derler.
Bu mağarada Hazret-i Resul-i Kibriyâ burada ibadet ederken mübarek başları ve mübarek dizlerinin sert taşa tesir ettiği yer hayli çukurdur. Ağzına kadar gülsuyu doludur. Bütün ziyaretçiler yüzlerine sürüp yüzleri nurlanır. Kâfirler de "Muhammed-i Arabî'nin secdegâhıdır" diye mübarek başlarının geldiği çukurun dört tarafını öyle süslemişler ki sanki murassa gerdanlıktır. Ama bu ne hâlettir? Bizim evkaflarımızda bir mücevher taş değil, bir değersiz taş kosan yerler, elbette kaybederler. Ama bu ruhbanlar, bu kadar bin yıldan beri saklarlar. Acayip inanç ve garip doğruluktur.
Bu Hazret-i Peygamber'in secdegâhında da 12 kandil var. Bunlardan Mısır sultanlarından Sultan Kaytbay'ın ve Sultan Tumanbay'ın kandilleri gayet kıymetlidir. Sonra Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethedip gaza malından bir mücevher altın kandil etmiş, bunlardan büyük ve sanatlıdır, bir Mısır hâzinesi değer, derler.
Bu Hazret-i Risalet'in secdegâhı mahallinde bir köşede cilâlı kayalar vardır. Onda bir acayip ve garip İlâhî sanat var ki dillerle anlatılıp kalemlerle yazılmaz. Hazret-i İsa beşiği olan taşın yanında mağaranın yalçın kayası öyle parlaktır ki insanın yüz rengi onda belli olur. O kayada Kudret eliyle nakşedilmiş yaşlı bir rahip resmi var ki sanki canlıdır. İki ellerini dizine koymuş gülümseyip durur. Hazret-i İsa beşikte yatarken bu yaşlı zata bakarak avunup ağlamazmış. Daha sonra Hazret-i İsa olgun yaşlarında havarilerine buyururlarmış ki,
"Bu taş içindeki sureti Cenâb-ı İzzet bana akraba olan Hazret-i Yahya görünüşünde yarattı, onu gördüğümde teselli olurdum. Bu suretten bana ses gelip benimle konuşurdu" buyurmuşlar. Gerçekten de Kudret kalemiyle yapılmış bir surettir. Yanvan Tarihi vardır. Bu Beytüllahm özellikleri onda ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Bu yukarıda yazılan mağaraların hepsi büyük mağaranın etrafında bulunan makamlardır. Bunların hepsini ziyaret edip bu Beytüllahm mağarasının doğu tarafındaki 7 basamak taş merdivenden yukarı çıkılır, büyük mağara,
Havariler Makamı: Bir kubbe gibi büyük mağaranın dört tarafında 12 adet küçük mağaradır. Her birinde birer havari kalırmış, ama bunlardan geniş ve süslüsü Şem'ûn-ı Safâ Makamı, hâlâ döşelidir.
Burada kalan rahipler anlattılar. "Genellikle bu mağarada İncil sesi duyulur" diye naklettiler. Her bir mağarada hangi havari kalırdı, onların isimleri mağaraların kapıları üzerinde Yunanca yazılmıştır.
Bütün mağaralar zer-ender-zer ile döşelidir. Ama onların zamanında kum üzere otururlar imiş. Bu büyük mağaranın da dört tarafı kıymetli cibinlik ile döşelidir. Mağaranın kubbe yeri bir süslü otağ ile gölgelik gibi kuruludur. Altında ince kum döşelidir. Bazı köşeleri ebri taşlardır. Üstünde perhiz yapan keşişler otururlar. Haftada bir kere yemek yer rahipler vardır. O kadar zayıf ve nahif olmuşlardır ki sanki Ahlat şehri iskeletleridir. Ama her biri aklî, felsefî ve riyazî ilimlerde Aristo gibilerdir. Ama yine bu yanlış yol tekkesinin sakinleri ve dervişleridir. "Allah kime hidâyet verirse, işte doğru yolu bulan odur" [Kur'ân, İsrâ, 971 âyeti onların hakkındadır.
Bu makamların temaşasından sonra dışarı çıkıp Lahm Kilisesi'nin dört tarafındaki odaları seyredip her bir odada kalan Rum ve Frenk rahipleri karşılayıp saygı gösterdiler. Ama bunlar perhizkâr değillerdir. Bunlarda mûğpîçe, güneş parçası parlayan mahbûb oğlanlar var ki görenin aklı perişan olur. Bunları da cemâl seyri edip bu kiliseden dışarı 200 adım uzaklıkta bir zeytinlik içinde,
Hazret-i Süleyman oğlu Hazret-i Melik Rac'îm ziyareti: Rum kavmine 17 sene padişah olup bu mahalde bir büyük mağara içinde yatmaktadır. Ama hâlâ hurma lifi kefeniyle taptaze durur. Bu mağara içine Hazret-i İsa bir hurma dikmiş. O an "... olgun hurma..." [Kur'ân, Meryem, 25] vermiş, ama yakın zamanlarda kurumuş. Zira mağara içinde hava almaz. Kısa boylu iri bir hurmadır. Hâlâ kökü ile vücudu kalmış.
Bu mağara içinde Hazret-i Yahya Makamı ve Hazret-i İsa Makamı. Beytüllahm mağarasının havariler makamında bir bucakta Hazret-i İsa'nın diktiği hurma kökü vardı. Zira kendileri taze hurmayı severler imiş. Daha sonra Melik Rac'îm mağarasında olan rahipler,
"Bu Melik Rac'îm bizim padişahımız olup bütün devler ona büyülenmişti ve gayet âdil idi" diye anlattılar. Onu geçip doğu tarafında yine bir mağara içinde,
Ebû Tâlib Makamı: Hazret-i Ali'nin babasıdır.
Ayrıca Bakınız
- Sultan Kayıtbay Camii (El Sayed Ahmad Albadawy Mosque)
- Sinan Ağa Cami
- Boyacıoğlu (Boyacı Cami)
- Berdis (Bardis)
- Tin (Tinj)
- Hadım Mesih Paşa (Mesih Mehmed Paşa) Camii
- Aleksaniçe (Aleksinaç)
- Kızkulesi Mesiresi
- İşlimiye (Ishlimah)
- Çukur Hanı
- Eski Hamam
- Ahi Sultan Kızı Ziyaretgahı
- Ankebut Ahmed Paşa Camii (Musa Paşa Camii?)
- Mağazbird (Mazgirt)
- Şeyh Hazret-i Sultanu'l-ulema Ziyaretgahı
- Filedar (Gündoğdu)
- Canca (Gümüşhane)
- Enez
- Şeyh Hazret-i Hacı Bayram Veli Ziyaretgahı
- Büyük Hatukay Vilayeti