Hazret-i Muhammed Emin (s.a.v) Kabri
Hazret-i Muhammed Emin (s.a.v) Kabri hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” [Kur'ân, Enbiyâ, 107] Evvelâ bu İlâhî sırlar mahzeni dergâhının yapılış sebebini elimizden geldiğince anlatalım. Hicret-i Nebeviyye'nin 14 tarihinde Çâryâr-ı güzin Allah hepsinden razı olsun ve Ehl-i Beyt-i tâhirîn onlardır ki Hazret-i Ali ve İmam-ı hümâm Hasan ve İmam Hüseyn ve Fâtımatü'z-Zehrâ. Bunlar Ehl-i Beyt'tirler, Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." [Kur'ân, Ahzâb, 33] âyet-i şerifi mübarek zatları için gelmiştir. Bu sultanların hepsi bir yere toplanıp danışıp Hazret-i Peygamber'in mübarek cesetlerini bir hâl ile saklamaya çalışıp buyurdular ki:
"İhtimaldir zamanla devlet bir halden bir hâle varıp inkârcılar Resulullah'ın cesedine zarar vermeye kalkalar. Gelin bir hâl edelim" diye sözbirliğiyle mübarek cesedin dört tarafına hendekler kazıp kârgir binalar üzere eski tarz bir kubbe inşa ettiler.
…
Kâinatın efendisi, varlıkların övüncünün Ravza-i Mutahhara'sının Şehid Nureddin Sultan eliyle yapımına başlanmasını bildirir
Hazret-i Nureddin Şehid Şam'dan getirdiği yapı ustaları ile Mekke-i mükerremeden bütün işçileri toplar, Mekke ve Medine'den, Şam ve Haleb'den nice bin kantar bakır, kalay ve kurşun getirir. Ve nice bin kantar demir ve diğer mühimmatı getirtir. Daha önce Çâryâr-ı Güzin'in inşa ettiği türbeyi yıkıp düz bir zemin kalınca bizzat Hazret-i Peygamber'in defnedildiği amber kokulu toprağın boyu ve enine yirmişer Mekke arşını alıkoyup dört tarafından hendekler kazmaya başlar. Zira bu 20 arşın kalın pâk toprak içinde Hazret-i Ebubekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Fâtıma da medfundur.
Ondan başkasına usta kazıcılar gece gündüz bir hendek kazdılar ki ta yeraltına inip tatlı su kaynayıp yalçın kayalar çıktı.
Sözün kısası, 20 Mekke zirâi derin ve 10 zirâ genişliğinde büyük bir hendek oldu. Sonra bütün usta mühendisler ile görüşüp,
"İhtimaldir, düşman bu amber toprağın altından delip kabrin altından gireler, ona bir çare" deyip bu çukur içinde Hazret'in defnolunduğu dört köşe kalın toprağı üskündürelere ve payandalara alıp dört tarafını ızgaralara aldı. Bu mübarek toprağını ta suya kadar kazıp bütün toprağını dışarı attı, altına destekler koya koya lağım yerini temizledi. Hazret-i Peygamber'in defnedildiği o ham amber kokulu temiz toprak sanduka gibi bir asılı şey oldu.
Sonra tüm ustalar toplanıp önce su içine rıhtım ızgaralar koyup horasan kireç ile büyük bir havuz yaptılar. Daha sonra o havuz içine nice bin kantar bakır, kalay ve kurşunu ateşle eritip bu havuz içine tuncu akıtıp yüzeye çıkınca o havuz tek parça tunç ile doldu. Hazret-i Peygamber'in arkadaşları sanki bir tunç kale içinde kaldı. Onun için hâlâ bazı Araplar arasında Hazret-i Risâlet'e sahibe'n-nühâs ve bazıları mevla'n-nühâs derler. Hâlâ bu tek parça Nahcivan demiri içinde Allah'ın Habibi yatmaktadır. Üzerlerini de parça parça kilim büyüklüğünde tunçlarla örtüp daha üstüne kurşun akıttı.
Sözün özü, Hazret-i Peygamber'in 6 ciheti de tunç olup dıştan bir sanduka içinde yatmaktadır.
Bundan başka ta Hazret-i Osman'ın yaptığı duvar dibinden ta Erbâb-ı Soffa sofasına, oradan Bâb-ı Cibril'den taşra, ondan cami içinde bu zikrolunan mahallerden ihtiyaten birer kat hendek daha kazıp nice kere yüz bin kantar adam beli kalınlığı demir kafesler ve kârgir sağlam binalar ile inşa etti. Kat kat İskender Şeddi oldu. Kabr-i şerifleri üzerine de tekrar demir kafesler inşa olunup türbelerini yapmışlardır ki yeri geldiğinde özelliklerini yazarız. Ve Şehit Nureddin Sultan bu büyük yapıyı yapıp Medine şehrini ilk defa kale içine onların aldığını Arap tarihleri ayrıntılı olarak yazmışlardır. Ancak bizim muradımız, meramımız olan,
Hazret-i Risalet-penah'ın Ravza-i Mutahhara'sı ne şekilde, ne büyüklükte, ne görünüşte ve ziynettedir, âdâb ile nasıl ziyaret olunur, onu bildirir
Evvelâ Şehid Nureddin asrında Hazret-i Peygamber'in mübarek vücuduna kasdedenlerin bazı tarihlerde Râfızîler olduğu yazılıdır, ama yanlıştır, İspanya keferesi işidir, zira din düşmanlarıdır. Hatta bu hakir Şam'da iken padişah emri ile Nureddin Şehid evkafının mütevellisi olunca 7 adet ciltli Nureddin vakıf senedinde aslı ile yazılıdır. Ve ne kadar bina ve ne kadar mühimmat gidip kale ve bu kubbenin tam 7 senede tamamlandığı da yazılıdır.
Evvelâ Hazret-i Peygamber'in nur dolu kubbesinin cami-i şerifinin doğu tarafında Bâb-ı Cibril duvarı ile nurlu kabrinin şebekesi arası ancak iki adam eninde bir yoldur. Ama yine cami içidir, vesselam.
Hazret-i Seyyidü'l-kevneyn Türbesi: Bu nur dolu kubbenin içi ve dışında 19 yapma büyük pâyeler üzerinde göklere doğru yükselmiş mavi kubbedir ki boyu 50 arşındır. Ve gayet sanatlı kurşun örtülüdür. İki adam boyu altın alemi Sultan Süleyman Han'ın hayratıdır ki bir fersah yerden bellidir. Parıltısından insanın gözleri kamaşır, zira nur üstüne nurdur.
Bu kubbe-i şerifin dört tarafındaki 19 kemerin arası çepçevre insan parmağı sığmaz sanatlı demir kafes şebekeleridir. Demirci ustası öyle sanat sarf etmiş ki sanki Hazret-i Davud işidir. Her tarafında küçük demirden lâle, sümbül, reyhan, gül ve erguvan yapmıştır. Ancak kokusunu verememiştir. Ancak bunda olan güzel koku Resulullah kokusudur ki koklayan âşıkların dimağı kokulanır.
Hazret-i Risalet-penah'ın mübarek başlan tarafındaki şebekede gümüş kilitli yine şebeke kapı üzerine küçük demirle demirci ustası Karahisarî hattı tarzı bir celî hat ile,
"Lâ ilahe illallah Muhammedün Resulullah" yazmıştır, sanki Hazret-i Osman hattıdır. Ve,
Ammera hâze'ş-şebeke eyyamı Mevlânâ es-Sultan Kaytbay" yazılmıştır. Bu da yine küçük demirle yazılıdır.
Bu şebekeler 5 adam boyu yüksektir, ondan yukarı kuşlar Resulullah'ın sandukasına girmesin diye ta kemerlere kadar kalın tel kafestir.
Hazret-i Fâtıma Türbesi de Hazret-i Peygamber kafeslerinin kuzeyine bitişik yine böyle kafeslerdir. Ama yine Hazret-i Risalet'in kubbesi saçağı altındadır.
Bu şebekeler halılarla döşeli değildir. Tamamen kuşgözü ufak kıymetli taşlarla Hint püsûs-kârîsi gibi döşelidir, vesselâm.
...
Ravza-i Mutahhara Kubbesi içinin özelliği, velinimetimiz Vezir Hüseyin Paşa hazretleri ile Resulullah Türbesi içine girdiğimizi bildirir
Evvelâ pâk helâl elbiseler giyip girmek gerek ve daima salavât-ı şerife okumak gerek. Şeyhülharem hazretleri 12 kara çehreli hadım halifeleri ile kemerlerine beyaz pembe futalar kuşanırlar. Bu halifelerin her biri birer kutbu'l-aktâb [kutuplar kutlu] mertebesinde ulu kimselerdir ki Hazret-i Resul'ün yoluna canını ve varlığını verip kırkar ellişer yıl hizmeti geçmiş kara lalalardır. Her birinin elinde amberdan, gülâbdan, buhurdan, mücevher micmerlerle Resulullah şebekesinin mübarek kapısı önüne gelip önce şeyhülharem paşa hazretlerinin kemerine bir beyaz futa kuşatıp paşanın eline bir cârûb, yani süpürge verir.
Sözün kısası, hakir ile 7 adam olup türbe tarafında, vezirler, vekiller, âlimler ve ileri gelenlerin ferraşları vardır. Onların kaymakamları bu Medine'de hazırlardır. Bizzat Osmanlı padişahının feraşeti vekili şeyhülharemdir. O da eline bir minşefe, yani süpürge alıp dua ve senâ ile Hazret-i Fâtıma tarafından Resulullah şebekesinin mübarek kapısı açıp 12 hadım ve yukarıda yazılan kaymakam ferraşları içeri girdikten sonra kapıyı kapatırlar. Ravza-i Mutahhara içine bir adam bile koymak ihtimalleri yoktur.
Bütün ferraşlar çok güvenilir adamlardır, onları da kara ağalar yılda bir kere Ravza-i Mutahhara'ya korlar. Başka zaman taşra camii süpürürler. Kâbe örtüsünü öperler. Şefaatlerini rica edip ruhları için Fâtiha-i şerif okuyup "Yâ binte Resûlillâh" diyerek dahi içeri giderler.
Bütün micmerede ûdu, amberi, kâfûru, sümbül-i hıtâyı ve ûd-i mülebbesi yakarlar, Allah diye ağlayarak mübarek başlan hizasına varıldığında şemâme şemâme ham amberler yakarlar.
Hicret'in ikinci yılında Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtımatü'z-Zehrâ'nın evlenmesi. O sırada Fâtımatü'z-Zehrâ 18 yaşına ulaşmıştı. Hazret-i Aliyy-i Velî 20 yaşma gelmiş cesur bir yiğit idi ki evlendiğinin ertesi günü sabahleyin pehlivan çenginde melun Ebû Cehil 70 adet kâfiri ile katledildi. Hazret-i Peygamber'in amcası Abbas ve amcasının oğlu Ukayl ibn Ebî Tâlib ile 70 adet inkârcılar Ali eliyle esir olup nicesi îslâm ile şereflenip Sahabe-i kiram oldular.
Hasaneyn annesi Fâtımatü'z-Zehrâ vefat edince bu kafesler içinde Fahr-i Kâinât efendimizin mübarek ayakları tarafında defnedilmiştir. Ravza-i Mutahhara'nın dışında bütün ziyaretçilerin dimağları kokulanıp "Şefaat ya Resulallah" diye feryat ederler.
Paşa hazretleri ve hakir yer öpüp şefaatlerini rica eyleyip döşemelerini süpürmeye başladık. Diğer kara ağalar ile paşa 7 kandil yakıp hizmet etti. Diğer kaymakam ferraşlar birer ikişer kere süpürüp dışarı çıkardılar. Biz 15 adamla Ravza-i Mutahhara içinde kaldık. Ama hakirde kalmaya can kalmadı. Aşkımdan sarhoş oldum. Sonra mübarek ruhlarından yardım talep edip aklım başıma gelip hakir de 3 kandil yaktım.
Bu yüksek kubbenin tam ortasında asılı bir cibinlik vardır. Nice Mısır hâzinesi değerinde zerdûz murassa bir süslü perdedir ki cihan padişahları ona malik olmamışlardır. Bu cibinlikten içeri bir tek kimse giremez. Zira bizzat Allah'ın Habibi burada yeşil dokuma Kâbe örtüsü sanduka içinde yatmaktadırlar.
Bu Resulullah otağı içinde o kadar kıymetli mücevher şamdan, kandil, buhurdan ve gülâbdan vardır ki Resulullah'ın âhirete intikalinden bu 1082 tarihine kadar nice selef padişahları, vezirler, devlet adamları ve ayanlar Hazret'e muhabbetten gönderdikleri cevahirler tüm bu perde içinde birbiri üzere yığın yığın hazırdır ama asılı değildir. Hesabını Cenâb-ı Bârî bilir. Onun için bu perdeden içeri bir fert koymazlar. Hazret'e mahsus yerdir. Ama yılda bir kere hadım hizmetçilerin salihlerinden girip toz toprağını temizleyip dışarı çıkarlar.
Hazret-i Ebubekir de o cibinliğin içinde Hazret'in mübarek uylukları sağında o beraberlikte siyah Kâbe örtüsü ile örtülü sandukada yatmakta imiş. Yine bu cibinlik içinde Hazret'in mübarek ayaklarının sağında bir yeşil Kâbe örtüsü ile örtülü sanduka içinde Hazret-i Ömer ibnü'l-Hattâb yatmaktadır. Bu kubbede bunlardan başka kimse medfun değildir. Hazret-i Fâtıma bu kubbenin dışında, sahasında medfundur.
Bu cibinlik ile taşra demir şebeke arası 3 adım geniş bir yerdir, örtünün dört tarafı dolaşılır bir yerdir. Döşemesi tamamen akik-i yemeni, pîrûze, zeberced, billur, necef, moran, ayn-ı semek, aynü'l-hir, aynü'l-mâr, Seylân, sebîl-i alâm, sedef, Kıbrıs elması ve Alman elması gibi kıymetli taşlarla yeri öyle döşenmiştir ki görenin aklı şaşar. Onun için burasına halı döşenmemiştir.
Bu mahalde kubbe içinde avizeler vardır, her biri birer padişahın yadigârıdır ki her birinin kıymetini Allah bilir. Nice bin murassa kandil, kafesli altın toplar, mühr-i Süleymanlar, sürahi mücevher kandiller ile süslenmiştir ki gören insanlar şaşırıp kalırlar. Bu kubbe içinde bu avizelere yer kalmayıp bu süsleri 70-80 yere yine cevahir zincirleri ile kubbenin bazı köşelerine küme küme asmışlar. Ondan sonra gelen sanat eserleriyle süslemişler.
Yine bu mahalde adam boyu altın şamdanlar var ki her biri Rum haracı değer. Her gece hizmetçileri gelip yedişer sekizer zirâ balmumu kâfûrîlerini yakıp aydınlatırlar.
Bu şamdanların yanında adam boyu sanatlı ve mücevher çerâğdanlar, buhurdan ve gülâbdanların parıltısından insanın gözleri kamaşır. 7 yerde 7 adet adam boyu çerağdanlar vardır. Biri Nureddin-i Şehid'indir, biri Sultan Kayıtbay'ındır, biri de Sultan Gavrî'nindir, biri Mısır fatihi Selim Şah'ındır, biri Süleyman Han'ındır, biri Hint padişahı Celâleddin Ekber'indir, biri Sultan Ahmed'indir. Bu hepsinden süslü, sanatlı ve mücevher çerâğdandır kim her biri onar Mısır hâzinesi değer, derler.
Resulullah'ın hizasında cibinlik üzerinde dikili 2 adet elmas vardır. Biri yetmiş kırattır. Biri çocuk eli ayası kadar vardır.
Allah hakkı gece ile dikkatle baktım, parıltısından kubbe nur iken nur üstüne nur olurdu. Aşikâre elmaslardır. Gerçek te şeb-çerağ deseler yeridir. Bazı talebeler bu elmasların ışığında ders çalışırlar. Bu şeb-çerağ elması olan perde tam yüksek kubbenin ortasında kol kalınlığı ibrişim iplerle asılıdır.
Bu perdenin dört tarafının ipleri de yüksek kubbenin çevresinde olan direklere ve şebekelere bağlıdır. Sanki bu kubbe içinde bir süslü çadır Hazret-i Risalet üzere örtülmüştür. Hazret-i Resul içinde hazırdır, etekleri zeminle birdir, asla kapısı ve bacası yoktur.
Bu kubbe 50 arşın yüksektir. İçi zer-ender-zer tezhipli minadır ve silu ve lacivert ile nakışlıdır.
Bu nurlu kubbenin etrafında "Allâhu nûru's-semâvâti ve'larz, meselü nûrihi ke-mişkâti?ı fîhâ misbâh, el-misbâhu fi'z-zücâce..." [Kur'ân, Nûr, 35] âyeti yazılmıştır.
Hamd olsun bu tertip üzre ziyaret edip âdâb üzere dönüp hakir dışarı çıkıp yine Resulullah'ın huzuruna geldim. Bu mahalde Resulullah'ın şebekesi üzerine altın ile yazılmış celî hüsn-i hatlar var ki anlatılmaz. Evvelâ:
Bismillâhirrahmânirrahîm,
Yâ seyyidî yâ Rasûlallâhi huz bi-yedî
Malî sivâke velâ elvî ilâ ehadî
Ente nûru'l-hüdâ li-külli kâ'inetî
Ve ente sırru'n-nidâ yâ hayra mu'temedî
Bu levhanın altında yine bir altınlı levha üzere: "Ellezîne yettebi'ûner-r'resûle'n-nebiyyi'l-ümmiyyellezî yecidûnehu mektûben indehüm fi't-Tevrâti ve'l-incîl" [Kur'ân, A'râf, 157] âyeti yazılıdır.
Yine bu mahalde levha üzere tezhipli celî hat ile "Ve kefâ billâhi şehîdâ, Muhanımedün Resûlullâh" [Kur'ân, Fetih, 28-9] âyeti vazılıdır.
Bu hatların ortasında bir büyük gümüş tahta üzere Karahisarî tarzı celî hat ile “Nebbi' ibâdî ennî ene'l-gafûru'r-rahîm" [Kur'ân, Hicr, 49] ve “ Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn" [Kur'ân, Enbiyâ, 107] âyetleri altında Al-i Osman neslinden Mehmed Han oğlu Sultan Ahmed ... Osman Gazi'ye kadar yazılmıştır. Öyle bir kalem işidir ki şimdiki üstadlar yapmaya kâdir değillerdir.
Bu mahalde Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Ömer hizasındaki kitâbeler içinde onların vasıfları yazılmıştır.
Hazret-i Peygamber'in mübarek başları tarafı şebekesi köşesindeki pâyende üzerinde bu hadis-i şerif bir beyaz mermer üzerine celî hat ile yazılmıştır: "Allah'ın Resulü sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğruyu bulursunuz."
Bu hadisin (—) (—) (—) kırmızı ile işlenmiş. Hadis-i şerif: Kâle'n-Nebiyyü sallallâhu aleyhi ve sellem: (—) (—) (—) yazılmıştır.
Sözün özü, muhabbetimin aşkımın fazlalığından ilmimiz yettiği kadar yazıldı. Bu arada 40 kere bu cennet bahçesini ziyaret edip Resulullah'ın huzurunda şefaatlerini rica eyledim.
Hatta 1050 11640] senesinde gençliğimizde (—) (—) (—) edip hakir müezzinlik edip namazdan sonra mübarek ellerini öpüp,
"Şefaat yâ Resulallah" dedim.
Hemen mübarek kelâmlarıyla buyurdular ki,
"Şefaat, ziyaret ve seyahat, el-Fatiha" dediler.
Hamd olsun mübarek sözleri bu kutlu senede gerçekleşip bu tertip üzere ziyaret ettik. Şam-ı şeriften Müzeyrib Kalesi'ne gelip şiddetli kıştan çadırımızdan dışarı çıkamayıp 17 günde 7 hatim okuyup birini Ve'd-duhâ suresinde, birini Yâsin suresinde ve birkaçını Ihlâs suresinde alıkoyup hamd olsun hazrete lâyık bu hatm-i şerifleri hediye getirip mübarek ayak tozlarına yüz sürüp şefaatlerini rica eyleyip dünyada seyahat ile emniyet, son nefeste iman diledik. Hak kabul eyleye.
Hattâ İhlâs-ı şerifte kalmış hatm-i şerifin birini öğle namazı kılındıktan sonra hakir müezzinler mahfilinde tamam edip bahr-i tavîl gibi bir dua ettim ki bütün hacılar hayran kaldılar. Hamd olsun o dua hürmetinde nice aziz kimselerin hayır dualarını aldık. Hak kabul eyleye, vesselâm.
Ayrıca Bakınız
- Güllüköy (Alekovo)
- Ferecik
- Kiteli Köyü Mesiresi (İkitelli)
- Alaiye (Alanya)
- Posthu (Posof)
- Virahor (Agrinion)
- Celcula Kalesi (Jaljulia)
- Ali Paşa (Cedit Ali Paşa) Cami
- Bey Hamamı
- Berşum (Barshum as Sughra)
- Mushu (Meşşu)
- Sinlaslo (Vácszentlászló)
- Kurçuvuna (Vasiliki)
- Hamam
- Hüsrev Paşa Camii
- İşneviye (Uşnu)
- Kırya Nero (Krioneri)
- Mevlana Niksarizade Mustafa Efendi Ziyaretgahı
- Dobropol (Dobro Polje)
- Pahşa (Paks)