Beyrut
Beyrut hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
İspanya keferesi yapısıdır, daha sonra Rum eline girmiştir. Sonra (—) tarihinde Çerkezler zamanında Şam Hâkimi Senyal Bey ansızın Rum elinden fethedip Maanoğlu atalarına vermiştir. Daha sonra 921 tarihinde Selim Han'a itaat ederek kalenin anahtarlarını teslim edip Sayda Eyaleti hükmünde iltizam ile sancak olmuştur. Ama diğer sancaklar gibi köy ve kasabalarında timar ve zeamet yoktur. Alaybeyisi ve çeribaşısı da yoktur.
Beyi de sefere memur olmayıp iltizamında olan 200 kese tahsiline memurdur. Bin asker ile asi dağlarda cenk ederek mal tahsil edip kendine de 100 kese hâsıl olur yüksek sancaktır.
Hükmü altında 600 pare kale gibi dağlar içinde mamur Dürzî köyleridir. 150 akçe şerif kazadır ve 8 nahiyedir. Senede 20 kese kadıya mahsul hâsıl olur.
Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibüleşrafı ve ayanı kibarı vardır.
Şehri deniz kıyısında iki burun ortasında bir kumsal yerde süslü şehirdir. Bu iki burunda deniz içinde 2 sağlam liman kaleleri inşa olunmuş ki her biri sağlam ve müstahkem burçlu güzel kalelerdir. Başka dizdarları, yüzer adet hisar erleri ve cebehaneleri vardır. Limana nazır büyük topları vardır, daima kâfir korkusundan hazırdırlar.
Bir liman kalesi gümrükhane önünde yalçın kaya üzere dört köşe bir şeddadi yapıdır. İçinde dizdar, imam ve neferden başka bir şey yoktur. Her gece neferleri gelip bekçilik ederler.
Güneye bakan bir demir kapısı var, içinde 1 camii ve 2 hurma ağacı var ki göklere yükselmiş. Gariplik bunda ki bu kule bir yalçın kaya üzerinde olup içindeki hurmalar o kaya üzere yetişmiş, acayip hikmettir. Kapısı önünde deniz üzere köşk gibi bir tahta bina mescidi var, gelen gidenlerin dinlenme yeridir.
Bu limanın öbür burnunda da bir iç kaledir. Karadan 200 adım açıktadır. Dört tarafını derya döver. Bu kaleye de karadan bir ince duvar köprü ile varılır. Ama göz göz köprü gibi değildir, liman duvarıdır.
Bu kale de dört köşe bir sarp mendirektir. Çepçevre büyüklüğü 300 adımdır ve gayet sağlamdır. Denizden bir minare boyu yüksektir. Bütün topları limana nazırdır. Gece gündüz dizdarı ve neferleri mevcuttur. İçine dizdar, imam, müezzin ve 150 neferden başka kimse giremez. Bunda da bir cami ve âbıhayat sarnıçları vardır. Güneye bakan bir demir kapısı vardır.
Bu limana büyük gemiler giremez. Döküntülü kayalı yerler vardır. Bütün rüzgârdan emin iyi liman olmakla açıkta demir atıp yatarlar. Ama yıldız ve karayelden sakınmak lâzımdır, zira limanın ağzı o rüzgârlara açıktır.
Bu limanın kıyısında iskele başında 200'den fazla bezirgân mahzenleri ve 16 büyük hanı var, sanki her biri birer sağlam kaledir, mal ve erzakla doludur. Bu mahalde iskele başında gümrükhane köşkü var, daha önce bir çeşme imiş zamanla bu köşkü inşa edip eminhane olmuş. Köşkün duvarında çeşme olduğunun işareti, dört köşe mermer üzerinde iri yazı ile Karahisarî tarzı bir yazıdır ki meğer İstanbul'da ola. Tarih:
Bismillâhirrahmânirmhîm, İnşâu hâzihi's-sebîli'l-mübâreki elabdü'l-fakîr ilâllâhi'l-kadîr memlûkü'l-merhûm es-Sultanu's-sa'îd eş-şehit el-emîr Rüstem bin Abdullah eminü Beyrût eTmahrûsa -hatemehullâhu's-sâlihât amalehu- f î eyyâmi Mevlânâ'l-Ar ab ve'lAcem Sultan ibn es-Sultan Süleyman Şah ibn Selim Han -e'azzallâhu nasrahu ve hailede mülkehu-fî tarihi şehri Recebi'l-mürecceb sene tis'a ve ışrîn ve seb'a mi'e. Ketebehû Dede Muhammedel-fakîr. [L. 729]
Usta bu mermere öyle mermercilik edip bir keski vurup kazmış, sanki kudret eliyle yazmış. Böyle bir sihir etmiş. Kısacası görmeye muhtaç büyüleyici bir yazıdır.
Bu liman kalelerinden başka büyük Beyrut şehri varoşu bir büyük kaledir. Bir düz yerde yapılmıştır. Eski zamanda gayet sağlam imiş, zamanla nice kere kuşatma gördüğünden bazı yerleri yıkılıp olup yine tamir olarak yamalı hırkaya dönmüş. Ama yine büyük varoştur ve batı tarafı hâlâ sağlamdır.
Beş köşedir ve büyüklüğü çepçevre 4.450 adımdır. Kule ve burçları muhkemdir ve (—) kapılardır. Batı tarafından başka hendeği yoktur ve güney tarafındaki yer kumsaldır. Bu büyüklükte olan varoş içinde (—) mahalle ve 2.600 toprak kireç ile örtülü saraylar ve diğer hanelerdir.
Bu şehir içinde toplam 37 mihrap ve 7 hutbedir. Bunlardan kalabalık cemaate malik dört tarafı çarşı pazar olan Ulu Cami'dir. Yan kapıdan yan kapıya kadar boyu 150 ayaktır ve eni 120 ayaktır. Daha önce bir kilise imiş. Kefere elinde iken gün doğusuna mihrabı bugün kapıdır. Hâlâ bizim mihrabımız yan duvara yapılmıştır ki arzının gereği kıblemize öyle uygun olmuştur, zira bu şehrin arzı diğer arza aykırıdır. Ve mihrabımız üzere “İnnemâ ya'miirü mesâcidallâh/Allah'ın mescitlerini ancak... olanlar imar ederler.” [Kur'ân, Tevbe, 18] yazılmıştır.
Cami içinde 8 yapma sütun toloz kemer eski yapıdır. Sağ tarafındaki yan kapı üzere Hayre Bay fethinin tarihi yazılmıştır. Bunda olan kalabalık cemaat, talebe ve ruhaniyet Şam'da Ümeyye Camii'nde Mısır'da Ezher Camii'nde yoktur. 50 yerde ders görülür. Ağzına kadar derviş doludur.
Bir aydınlık cami de Paşa Sarayı yakınında Seyfoğlu Assaf Paşa Camii'dir ki gayet aydınlık, şirin sanatlı ve süslü camidir. Cami içinde 4 adet somaki sütun üzerinde bir mavi kubbe var ki sanki gök kubbedir. Bu camiin boyu ve eni yetmişer ayaktır. Ama bu şehirde ve başka diyarda misli yoktur, meğer Haleb Kilisi'nde Canpolatzade Camii ola, öyle cennet gibi bir camidir.
Çarşı içinde Mir Münzir Camii. Bu da sanatlı camidir ama bunun avlusu diğerlerinden sanatlı ve açık camidir, avlunun dört tarafında 8 cilâlı ve parlak sütunlar var ki insanın yüz rengi belli olur. Avlunun ortasında 10'a 10 bir hoş havuzunda tatlı suyu akıp cemaat abdest alırlar.
Biri Amrî Camii'dir. Bu da eski tarz camidir. Bunlardan başka mescitlerdir ki hepsi 37 mihraptır. Hepsinde talebe ve fukara vardır.
4 hamamdır ama Paşa Sarayı yakınındaki Seyfoğlu Hamamı, hoş ve aydınlık hamamdır.
Eğer Seyfoğlu Sarayı'n anlatsam denizde damla güneşte zerre anlatılmaz. Avlusu içinde limon ve turuncun çiçekleri insanın dimağını kokulandırır. Bu ağaçların gölgesinde deniz gibi uzunlamasına bir büyük havuzu var ki insan baktıkça taze can bulur.
Bu şehirde 17 medrese, 8 sıbyan mektebi, 7 hayat çeşmesi, 300 dükkân, 40 kahvehane, 8 bezirgân hanı vardır. Bedesteni olmadığından bu hanlar bedesten olup tüm kıymetli kumaşlar burada bol bol bulunur. Ancak zalim şehrin sokakları dardır, insan kalabalığından omuz omzu sökmez dar yollardır. Ama bu yolların iki tarafı kaldırımdır. Bütün yapıları kârgir kemer ve toloz sağlam binalardır. Dükkân ve hane kapıları ve pencere kepenklerinden başka ağaç bina yoktur.
Bolluk şehir olduğundan bu şehir içinde bütün insan çeşitleri mevcut olup Arap, Dürzî ve Teymanî kavmi mevcuttur. Hepsi renkli kereke giyip başlarına beyaz şaş ve muhattem sararlar. Kadınları başlarına gümüş ve saf altın arakiyeler giyip beyaz çarşaf bürünüp sarı çizme giyerler.
Daha önce bu şehrin havası kötü imiş, sonra Maanoğlu şehrin kıble tarafındaki ovanın boyuna ve enine birer saatlik yerini binlerce adamlar kazıp 500 bin sanavber ağaçları dikmişler, hâlâ bir büyük ormandır, içinde insan kaybolur. Gerçekten büyük bir iyiliktir ki bu güzel ağaçların güzel kokusu şehrin önceki ağır kokusunu defetmiştir. Hâlâ suyu ve havası güzel olup mahbûb ve mahbûbesi de iyidir.
Haddizatında bir diyarda çam ve fıstık ağacı olup halkı çam bardağından su içerler. Eski hekimler sözüne göre gayet faydalıdır. O orman içi hâlâ bu Beyrut halkının dinlenme yerleridir. Bütün ağaçlar çırpı ile sıralı dikilmiş yüksek ağaçlardır. Bu şehrin dört tarafı dut ve zeytin ağaçları ile süslenmiş mahsullü bir eski şehirdir.
Ayrıca Bakınız
- Nehariyye (An Nahhariyyah)
- Süleyman Han Hastahanesi
- Menşiye (Al Minshah)
- Arapkir (Arapgir)
- Şomlu (Somlóvásárhely)
- Yeniköy (Mihail Kogalniceanu)
- Hazret-i Şurahbil Ziyaretgahı
- Dobron (Dobrun)
- Zeyn Han (Süngütaşı)
- Hüsrev Kethüda Hamamı
- Venedik (Santa Maria Draperis) Kilisesi
- Yenipazar (Yeni Pazar)
- Camii
- Büyük Arnavutlu (Dolnoslav)
- Şah Huban Medresesi
- Bayad (Bayat)
- Eski Anavarin (Navarin) Kalesi
- Hindî Hamza Baba Türbesi
- Buduva (Budva)
- Nama (Naameh)