Van
Van hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Azerbaycan toprağmda, Ermen diyarında güneyi, bahsi ve kuzeyi Van Deryâsı, kıblesi, doğusu ve yıldız tarafı İrem Bağları gibi büyük sahranın ortasında yükünü yükleyip çökmüş deve gibi arkası gökyüzüne çıkmış türlü türlü mavi, kızıl ve bukalemun nakşı ibret verici kayadır.
İki tarafında deve yükü gibi karnı geniş altı [251a] Bîsütun Dağı gibi boş kayalardır ki kıble tarafındaki kayaları altında aşağı şehri çevresinde başka alçak hisar varoşudur, ama kuzey tarafındaki altı boş kaya ki Timur'un toprak sürdüğü yerde şehir yoktur.
Bir tarafı sazlı bataklıktır. Batı tarafı Timur toprağıdır, daha ilerisi ovadır. Bu kaya çökmüş deve gibi olduğunda başı doğu tarafa bakar Kesikkaya adıyla bilinir, Deveboynu da derler. Gerçekten de deveboynu gibi bir eğri kayadır.
Doğu tarafından asla uzun top güllesi ermez Akkirpi kayaları vardır, ama alçak dağlardır. Bu kayanın kıçı, çökmüş deve gibi olduğunda Van Deryası tarafına, batı tarafa bakar. Mesela bu deve kıçına benzer olan yerden 3.060 adım kayalar üzerinde korka korka tam bir saatte çıkıp 7 kule ve 7 kat kapı geçip aşağı Azebcan Kuyusu'na varılır ki en alçak pest kale duvarıdır.
Ve bu kale kayaları bir acayip tuhaf şekilde görünür ki nice yerinde kayalar ejderha gibi aşağı sarkmış şehre eğimli durur. Allah'ın emriyle başları, boyunları ve pençeleri bellidir.
İyice bakanlar bilir ve nice yerleri arslan şeklinde kayalar görünür.
Ve nice kayaları balık ve timsah gibi görünür.
Bazı kayalar gemi gibi bellidir.
Çok taşı kartal kuşu gibi oturmuş kayalardır.
Pek zok kayaları gemi yelkeni gibi dört köşe, üçgen, badem şeklinde beyaz ve parlak kayalardır.
Bazı yerleri deve, katır, fil ve camız gibi iri ve heybetli kayalardır.
Nice yerleri gemi gibi, kalyon gibi, kadırga gibi, hamam kubbesi gibi ve yüksek sofa gibi çeşit çeşit kayalardır.
Bu kayalar arasında yüz binlerce şahin, zağanos, balaban, miskî kartal, akbaba, çaylak, baykuş, kırlangıç, güvercin, devlengeç, karakuş ve türlü türlü yaban kuşları yuva yapmış seyretmeye değer büyük kayalardır.
Bu biçimlerde olup bir görüntü ile şekillenmiş olan sert kayaların aşağısından tam üç saatte dolaşılır. Yüksek kayanın içi kat kat 600 adet büyük mağaralardır ki her biri birer kervansaraydan nişan verir. Tamamı üç kat mağaralardır ki Ad kavmi bu kayaları balmumu gibi oyup büyük mağaralar inşa etmişler ki anlatılmasında cihan mühendisleri âcizdir.
Bu mağaraların nicesinin içinde devdâhhaneler [ipek tellerini temizleyen işçilerin işliği] var ki çarklar ile ustalar ibrişim, iplik, sicim ve top urganları bükerler.
Ve nice yüz adet mağarada top güllesi yığılmıştır ki hesabım Cenâb-ı Bârı bilir.
Nicesinde yüz binlerce kantar şedde [balya] siyah barut doludur.
Nicesinde top tahtaları, tekerlekleri, top kundakları ve top palamar âletleri doludur.
Ve nicesinde ok, yay, zemberek, tüfeng, kılıç, kalkan, balta, teber, kazma, külünk, kürek, çârpâ [dört ayaklı havya], kumbara, çark-ı felekler [donanma fişekleri] ve paçarızlar, domuz ayakları, mancınıklar, yuvarlak taşlar, hesapsız çok lüzumlularından cebehane ve diğer mühimmatlar var ki sayısız ve hesapsızdır.
Hatta yüz tane özel büyük mağaralarda arpa, buğday, darı, çeltikli pirinç, bakla, mercimek, nohut (—) (—) (—) diğer tahıllar var ki hesabını Yaratıcı bilir.
Ve bir mağarada bütün hayvanların kemikleri yığılmıştır.
Ve bir mağarada bu kadar yıldan beri eski pabuç, çarık ve başka sarik gibi manasız deriler dopdoludur.
Ve bir mağarada büyük bir sarnıçta bezir yağı, bir havuzda şırluğan yağı [susam yağı], bir havuzda don yağı, bir havuzda say yağı, bir havuzda katran, bir havuzda zift ve başka türlü türlü yağlar var.
Yedi adet havuz içinde sığır derisinin yünlerini ve camız derisinin kıllarım kazıyıp dilim dilim ve şilim şilim edip büyük havuzlara doldurup üzerine ağzına kadar bal dökmüşler, kimine pekmez dökmüşler, sığır ve camız deriliğinden iz kalmayıp bir tür güzel reçel olmuş ki insan yemekle doyamaz.
Ve bir büyük mağarada tuzlanmış balık, bir mağarada binlerce camız, sığır, koyun, keçi ve sığın etlerini tuzlamışlar ki hesabını Allah bilir.
Üç adet büyük mağarada tuz dopdoludur.
Ve kırk adet mağarada pişmiş darı ekmeği, peksimat, un ve bulgur var ki hesabını Rabbü'l-ibâd bilir.
Ve nice yüz havuzlarda sirke, bal, peynir, zeytin, zeytinyağı, hatta utanmaz şarap dahi vardır ki barış yapmak için gelen veya mahsur kalmış kefere halk için şarap dahi vardır.
Hatta Allah'ın emriyle bir mağarada neft yağı madeni vardır ki kayadan kayadan akıp büyük bir havuzun içine toplanır, o büyük havuz dolduğunda mîrî tarafından Van defterdarı tüccarlara satar, tam bir seyirliktir. Ama bu mağara da gece gündüz kapalı durur. Hatta bu mağaranın bir tarafında öbek öbek temiz toprak yığılmış durur. Allah saklasın bu nefte bir ateş isabet etse üzerine bu toprağı döküp söndürürler.
.................... (2 satır boş).....................[251b]
Kısacası bu Van Kayası içinde 600 adet mağaranın birisi bile boş değildir. Hepsi cebehane, mühimmât ve levâzımât ile dolmuş mağaralardır.
Hatta Süleyman Han Allah rahmet eylesin çok fetihlerde bulunup kaleler fethetmekle inceliklerini öğrenip dışarıdan kaleye ve kaleden dışarı düşman üzerine top atılıp nasıl kale döğüleceğini ve kaleden atılan toplardan düşmana ne yüzden zarar isabet edeceğini bilip Van Kalesi'nin ta en tepesine yirmişer karış ve otuzar kırkar karış balyemez toplar komuş ki ta dört saat uzaklıkta mesafede Erdemit bağlarında düşman görünce bu anılan toplar Van sahrasında adam ve kırk mil deryâsında gemi gezdirmez.
Bu kere düşman bir oyunla kale altına girse bu yukarıdaki uzun topların gülleleri uzak mesafelere gidip kale altında olan düşmana zarar vermez düşüncesiyle Koca Süleyman Han adıgeçen mağaraların nicesine, kalyon kamındaki top deliklerine denk delikler delip her bir mağarada birer çeşit zor sanatla toplar çıkarmış ki insan gördüğünde parmağını ağzına götürüp susar ve hayran olur. Bir sıra böyle balyemez toplan kirpi gibi dizmiş ve bütün gülle ve mühimmatlarım her topun yanına cebehaneleriyle güllelerin hazır etmiş. Bu toplardan bir kat daha aşağı olan mağaraları yine delip birer kat adam sığar ve taş gülle atar şayka toplar dizmiş. Onların da mühimmatlarım imar etmiş.
Ondan sonra aşağı varoş kalesinindir. Duvarları ve burçları üzere Yalı Kapısından Paşa Kulesine, Rüstem Paşa Kulesi'ne, Hüsrev Paşa Kulesi'ne, Ortakapı Kulesi'ne, Veled Kulesi'ne ve Tebriz Kapısı Kulesi'ne kadar kirpi gibi birer kat top dahi dizmiştir ki bu toplar alçakta olmakla kaleyi kuşatıp metrise giren düşmanı gezdirmez. Bu hesap üzere Van Kalesi'ne kat toplar dizilmiştir ki sanki yükünü almış bir kalyon gibi sağında ve solunda dört kat topları vardır.
Van Kalesi şeklinin anlatılması
Yukarıda yazılan mağaralı kayalar üzerinde gökyüzüne doğru boy uzatmış Kahkaha Kalesi gibi sağlam bir hisardır ki batı tarafında yedi kat kapı kuleleri vardır. Birbirine bakan burçlardır.
Kuzey yönüne bakan tarafında bölme bölme kayalar üzere üç bölük kale duvarlarıdır ki içinde azebân taifesi ve diğer neferatlar kalırlar. Bu kuzey tarafından kayalar içinden tâ aşağı sazlığa inilir Suluk yolu vardır ki bu kulede kirpi gibi balyemez topları vardır.
Bu kalenin kıble tarafında ve güney tarafında aşağı şehre bakar mahalde asla kale duvarları yoktur. Tamamı yalçın kayalar üzerinde yüksek saraylar, yeniçeri ağasının, başçavuşun, kâtibinin ve kethüdasının sarayları, diğer yeniçerilerin, topçu ve cebecilerin odaları duvarları ve şahnişinleri vardır, yoksa kale duvarları yoktur. Bu taraftan aşağı şehre bakmaya insan tahammül edemeyip ödü patlar, Allah saklasın.
Bu kısımda aşağı şehre eğimli kayalar içine oyulmuş Su Kulesi yolu vardır ki bu su yoluna topları kirpi gibi yönelmiştir. Bu su yolu yukarı kalenin ta en tepesinden aşağı Horhor suyu kayasına bin basamak merdiven ile inilir. Su alanın yolu başkadır, suya gidenin yolu başkadır ki kuşatma sırasında kalabalık ve sıkışıklık olmasın diye Sultan Kılıç Arslan Şah öyle yapmış, acayip su yoludur, Tanrı'nın bir acayip bağışıdır ki değme kaleye nasip olmamıştır. Bütün kalelere dışarıdan içeri su gider ama bu Van Kalesi'nin kale kayasından Horhor adında değirmen yürütür âbıhayat suları akıp tabakhane içinden dışarıda olan bağ, bahçe ve bostanları sulayıp deryâya karışır bir tatlı sudur. Kuşatma sırasında sudan asla sıkıntı çekmek ihtimalleri yoktur.
Kesik Kale ve Deveboynu'nun anlatılması: Bu kaleden başka doğu tarafında daha önce deve boynuna benzer dediğimiz yerde Kesik derler küçük bir kale vardır ki sanki deve kellesi üzerinde bir büyük kule vardır. Ama yukarı Yeniçeri Kalesi'nden aşağıca bulunmuştur. Ancak yine büyük kaleden kayalar içinden varılır yolları vardır ki başka dizdarı, başka neferatları, başka cebehaneleri ve başka mağaraları vardır ki Tebriz kapısına eğimi olan başka eğimsiz kaleciktir. Bunu bir yolla elde etmek asla mümkün değildir. Gerçekten de deve boynu gibi birkaç kaya üzerinde deve kellesine benzer bir yalçın kayada küçük bir kaledir.
Van Büyük Kalesi'nin şeklinin anlatılması: Bu yüksek kaleyi bir yolla adımlamak mümkün olmadı. Zira her tarafı gayyâ kuyusu ve cehennem çukurundan nişan verir. O yüzden çevresinde asla hendeği yoktur. Ancak doğudan batıya uzunlamasına kurulmuş benzersiz bir kaledir.
İlk defa aşağıdan bu kaleye çıkarken yokuş [252a] yukarı doğu tarafa doğru 3.000 adımda gücile yedi kule geçip iç kale kapısına varılır ki batı tarafa bakan üç kat demir kapılardır. Sanki Şirvan diyarında İskender'in yapısı Demirkapı'dır.
Bu Van kapıları aralarında gece ve gündüz, yazda kışta her gün birer oda yeniçeri, bir gün hisar azebi ve bir gün hisar erleri gözcülük ve bekçilik edip bir çocuğu ve bir kadını bu kale kapısından içeri koymak ihtimalleri yoktur. Zira bir kere yüzlerce Kürt, karı giysileriyle bu kaleye girip fethetmişlerdir.
Daha sonra Ahmed Ağa adlı namlı bir gazi kendi malından 3.000 adet serdengeçdi dilâverler yazıp kaleye her taraftan gemiler ile ve nice hile ve oyunlar ile kaleye sokarak kale içinde istilacı Kürtlere Ahmedî kılıcı vurur. Yüzlerce Kürt kendilerini kaleden aşağı atıp parça parça olurlar. Geri kalanının nice bin eziyet ile derilerini yüzüp kellelerini kalenin burçlarına asıp süs ederler.
Bu savaş yakında, IV. Murad Han zamanında olmuştur. O zamandan beri Van Kalesi'ne on oda yeniçeri ağası tayin olunmuştur. Bundan dolayı hâlen günümüzde de Van Kalesi'ne bir çocuk ve bir bilinmeyen kadın koymak ihtimalleri yoktur.
Bu kapıların aralarında o kadar kıymetli silâhlar, zırhlar, cebe ve cevşen vardır ki sanki Eğre Kalesi ve Budin Kalesi kapıları gibi türlü türlü silâhlarla süslenmiştir. Bu kapıdan başka Van'ın yukarı kapısı yoktur.
Bu kapudan doğu tarafa Kesik Kule başına kadar bu kalenin uzunluğu 1.040 adımdır. Eğer aşağıdan adımlanan 3.060 adımı da hesaba eklerseniz Van Kalesi aşağıdan ta iç kalenin Kesik Kulesi'ne kadar 4.100 adım uzunluğu olmuş olur. Ama genişliği 200 ve 300 adım yerleri vardır.
Sözün kısası kale kapısından içeri ta Kesik'e kadar 1.000 adımdır ama Kesik Kale'ye varınca sayılmaz. Zira başka kaledir. Ama yine bu yukarı Yeniçeri Kalesi'nden gider. Tam bin adımda da derd ü belâ çekerek ona varılır.
Van İç Kalesinin yapılarının anlatılması
Bu büyüklükte olan sarp kale içinde toplam 300 adet yeniçeri, topçu ve cebeci haneleri vardır ki hepsi azeblerdir (bekârlardır). Bu mahalde evli adamlar olamaz. Ama kuzey tarafındaki ovaya bakan Suluk Kulesi üzerinde bölme hisarlar içinde evli adamlar oturmaktadırlar. Kale kapısından dışarı yedi kule ve burçlar arasında olan hisar erleri ve azebistan sınıfının hepsi çoluk çocuk sahipleridir.
Ve bu iç kalede ancak bir Sultan Süleyman camii var ki Hazret-i Davud devrinde Melik Câlût'un yaptığı yerdir ki her devlette mabedhaneden başka şey olmamıştır. Kilise iken Ermeniler ona vank derlerdi. Hâlâ ol kilisenin ismiyle isimlenip Vank'dan bozma Van derler. Hâlâ Süleyman Han Camii'dir ki minâresi zelzeleden yıkılmıştı, Yeniçeri Ağası Ömer Ağa adındaki zat, Muhammedi minâre yaptırdı. Kubbesi ve diğer sarayların damları, çatıları ta kuşluk vakti olmayınca bu imaretler mavi bulutlar içinde görünmez. Ta bu derece göklere boy uzatmış yüksek boylu kaledir.
Nice bin okçu pehlivanlar aşağıdan ok atıp kaleyi aşıramamışlardır. Ama Sultan IV. Murad Han Revan Kalesi'ni fethedip bu Van'a geldiğinde Pehlivan Sarı Solak'a ve Koca Hacı Süleyman'a ok attırıp Van Kalesi'ni aşırmışlardır. Gerçekten de mavi bulutlar içinde görünmez seçkin bir kaledir.
Süleyman Han Camii'nden başka 7 mescit ve bir tekke vardır. Başka han, hamam, çeşme, kervansaray, medrese ve ziyafet evi imaret yoktur, ama 3 sıbyan [çocuk] mektebi ve 10 kadar küçük dükkân vardır. Ancak her hanede birer güsülhane hamam vardır. Herkes hanelerine atlarıyla ve katırlarıyla aşağıdan su getirtirler.
Nice yerde âbıhayattan nişan verir buz parçası gibi suları sarnıçlarda yağmurdan toplanır, ama kuşatmalarda Suluk yollarından su taşırlar.
Acayip ve gariplerin garibi seyirlik bir kaledir ki kayası dibinden nice yüz adet kaynak âbıhayatlar çıkıp aşağı şehre iner.
Kızıl Arslan Şah hattı [yazısı]: Bu iç kale kayasının şehre bakan kıble tarafında Kesik Top mağarası üzerinde göklerle beraber kayanın sinesinde kayayı dört köşe cilâlayıp birkaç satır ibretlik yazı ile bazı işaretler kazılıp geçmiş padişahlarının Kârûn malları ve nice tılsımlı şeyler yazılmıştır.
Van Aşağı Kalesi'nin özellikleri: Yukarıda anlatılan iç kale kayası ki doğudan batıya uzunluğu 4.100 adım olan kalenin kıble tarafı altında bir düz geniş ovada iç kaleden başka eğimi olmayan üçgen şekilli sağlam bir kaledir.
Batı ve kuzey tarafı adı geçen Kızıl Arslan adlı kale ile dörtgen şekilli olmuş olur. Ama bu aşağı kalenin yukarı kaleye bitişik olan yerinde asla kale duvarı yoktur, hemen iç kale kayalarıdır. Aşağı kalenin doğusunda, güneyinde ve batısında kale duvarları vardır.
Bu üç tarafından [252b] başka kale duvarı yoktur. Bir katı gayet sağlam, Şeddâdî ve yontma taş ile yapılmıştır ki Tâceddin Şah yapısıdır. Alçaktır ama gayet sağlamdır. Fırdolayı duvarının genişliği on ikişer meliki arşın kaim ve rıhtım duvarlardır. Veled Kulesi’nden Paşa Sarayı bahçesi köşkü kulesine kadar kale duvarı yirmişer arşın kaim duvardır ama Elmacı Paşa Kulesi tarafı nice kuşatmalardan sonra yapıldığından gayet dayanıklı ve sağlam yapılmış otuz ayak enli duvardır ki üzerinde atlıların cirid oynaması mümkündür.
Aşağı Kale kulelerini bildirir: Fırdolayı tamamı 70 adet kulelerdir ama bunlardan Sultan Veled Kulesi, kale duvarlarını korutur kirpi gibi toplar ile hazır büyük bir kuledir. Sonra Yalı Kapısı’nda Şah Kulesi, Paşa Kulesi, Rüstem Paşa Kulesi, Hüsrev Paşa Kulesi, Kâsım Paşa Kulesi, Süleyman Paşa Kulesi.
Ketenci Ömer Paşazade Mehmed Paşa Kulesi’nin tarihidir:
Eyledi sa'y edip Van'ı müceddeden ta ’mîr. Sene 1055 [1645.]
Ve Orta Kapı Kulesi, Van Ağası Ahmed Ağa Kulesi, ilk defa fetihde vali olan Çerkeş İskender Paşa Kulesi, Ulama Paşa Kulesi, Atlı Paşa Kulesi, Yassı Kule, Nakışlı Kule, Felemet Kulesi, yine Elmacı Paşa Kulesi ve Tebriz Kapısı Kulesi.
Bu Tebriz Kapısı tarafında Kesik Deveboynu Kulesi altında yalçın kayalar üzere 38 adettir, rıhtım Şeddâdî yapı büyük kuleler var ki diller ile anlatılmaz, kalemler ile yazılmaz. Her birinde birbirine kayalar içinde yardıma gidecek yollar vardır ki anayol değildir, onu bilir başka neferatları vardır ki ol yollarda kuleden kuleye giderler.
Bu Tebriz Kapısı kuleleri cümle kirpi gibi topları zeyn olmuştur. Zira bu aşağı kalenin havfi bu Tebriz Kapısı semtindendir. Anınçün aşağı kalenin bir cânibi beş kat kaim duvarlardır, kat-ender-kat kırk adet kule Âd Seddi'dir ve bu tarafa nâzır Deveboynu güya Ferhad Kulesi'dir.
Bu yukarıda yazılan bağlar kulelerin önlerinde bir kat daha alçak hisariçe duvarı gayet kalın, rıhtım ve Şeddâdî duvardır ki baştan başa mazgal delikleriyle bezenmiş ve köşebendler ile döşenmiş hisariçe tabir ettikleri seçkin duvardır. Ama bu duvar üzerinde asla top yoktur.
Bu duvarın iç yüzünde yer altında kârgir yapı yollar vardır ki kuşatma sırasında düşman bu kaleye toprak sürse bu anılan yollardan hendek içine sürülen toprağı kalede mahsur olanlar kaldırıp kaleyi toprağa boğulmaktan kurtarırlar.
Bu hisariçe yolların üç tarafında da fırdolayı Yalı Kapısı'ndan ta Tebriz Kapısı'na kadar kaleyi hendek kuşatmıştır. Ellişer ve altmışar adım enli hendek kuşatmıştır ama alçaktır. Zira çayırlı ve çemenzârlı alçak verimli zeminin bir tarafından düşmanın kuşatıp metrise girilmesi imkansızdır. Zira bir arşın kadar metris kazılsa su çıkar. Ama melun Kel Rüstem Han İran ülkesi askeriyle bu kale altına çöküp bir hayli uzak mesafeden toprak süre süre hendek kenarlarına gelip yığma toprak ile metrise girmiştir.
Ama Tebriz Kapısı tarafı hendeği 100 arşın geniş ve 40 arşın derin büyük hendektir, Zira topraklı zemindir. Genellikle savaş öncesi düşman aşağı kaleye bu mahalden sarıldığından aşağı kalenin bu Tebriz Kapısı mahalli kat kat sarptır. Ama askerinin, yürekli ve cesur olduklarından asla ve kat'a düşmandan korkuları çekinmeleri yoktur. Hatta Kel Rüstem Han kuşatmasında yedi ayda iç kaleden yedi adet top atmışlar. Kesik Top derler, Süleyman Han'ın bir ağzı kırık topu vardır, onu bir kerre iç kale kayasındaki mağaradan atıp yedi adet Acem hanları müşaverede iken yedisini de cehenneme gönderir. Böyle bir toptur. Yedi ay kuşatmada iç kale yedi toptan başka atmamıştır. Ta bu mertebe korkusuz yüksek kaledir.
Ama ne baş derdi çekerse ilk başta aşağı kale çeker. Hatta Van kulu diğer kale kulları arasında söz çekişmesi ve tartışma şekilli sözler sırasında Vanlı:
"Hey kişi, Kel Rüstem Han çağında kalemizde kıtlık olup pişik [kedi] eti ve çomar [çoban köpeği], taraş [av köpeği, tazı] ve tola köpek eti yemişih ve şehidlerimizden bacımız, halitemiz, ammimiz ve evladımız etlerin yeyüp Van Kalesi'nin bir taşma bin baş verip Kel Rüstem'e Van'ı vermemişih" diye övünürler.
Gerçekten de yürekli kulu vardır. Yedi aydan sonra Kel Rüstem Han hüsrana uğrayıp cebehane, barhane [göç eşyası] ve ordu pazarını bırakıp kaçarken Van kulu Rüstem Han'ın ardına düşüp Salmas ve Rumiye sahralarına kadar Kençel Rüstem Han'ın askerini kıra kıra nice bin baş esir ile ve nice kere yüz bin ganimet mallarıyla Van'a gelip şenlikler yaptılar. Hâlâ Acem diyarında halkın dilinde söylence olmuştur ki
"Van Kalesi bizim [253a] Rüstem Han sipehsâlârımızdan (komutanımızdan) beri yaralı maralımızdır." derler. Yani,
"Biz Van'ı kuşatıp nice yerlerin yıkmışızdır. Elbette avımızı alırız" derler ama Allah'ın izniyle mümkün değildir. Zira her gelen vezir birer çeşit yapı ekleyip günden güne imar olmadadır.
Hatta efendimiz Melek Ahmed Paşa Van'a serdar-ı muazzam iken yukarı iç kale kapısı kulesini yeniden yüksek bir kule inşa edip mazgal delikleri ile demir kapaklı top delikleri yapıp dört tarafa bakar sekiz parça balyemez toplar koyup bu kule üzerine yüksek bir köşk yaptığına tarih. Evliyâ der:
Bir eksikli görüp kasrı müverrah
Diye ey Evliyâ bu işret-âbâd. Sene 1065 [1655],
Bu kuleden başka adı geçen Tebriz Kapısında bir dirsekli sağlam bir tabya etmiştir ki Tebriz Kapısı'nın sağ ve sol hendeği içinde kuş uçurmaz. Ve hendek üzerinde Tebriz Kapısına gelen geçenler için mancınıklı bir çeşit sanatlı makaralı köprü inşa etmiştir ki böyle ahşap köprü kapanı bir kalede yoktur. Her gece kale adamları ve gözcüleri bu köprüyü makaralar ile ipleri bocı-ırgatlar ile çekerek ahşap köprüyü kale duvarına dayayıp siper ederler. Daha sonra köprüyü iç yüzden kaleye zincirler ile bağlarlar. Ta bu derece sağlam köprü oldu.
…
Van Kalesi'nin büyüklüğünü bildirir
Evvelâ doğu tarafında Tebriz Kapısı'ndan batı tarafında Yalı Kapısı’na kadar bu aşağı kalenin üç taraf duvarı kale ve bedenler üzere tam 5.000 adımdır. Ama iç kale kayasıyla birlikte hesap olunursa tam 11.000 hatve-i fetâdır, yani yiğit adımlamasıdır. Bitkin, dermansız ehl-i keyf tiryaki adımıyla 15.000 adım bile olur.
Fırdolayı tam 4.000 beden dişleridir ki sırasında her beden dişleri mazgalında ikişer adam bekler ama hâlen her gece 73 adet kulede 500 adet pür-silâh adamlar yazda ve kışta keşik (nöbet) bekleyip gülbâng-ı Muhammedi sadâsı ile feryat edip bekçilik ederler.
Bütün gece 24 adet ağaları ve çavuşları gece kıyafetleriyle kol dolaşıp varoşu bekler, bir nöbetçi sessiz bulsa 200 deynek vurup paşaya arz edip gediği başkasına verilir. Zira muayyen ulufeleri ve asıl değerli olan dirliktir. 4-5.000 kadar boş diklik bekler yurdundan ayrı ma'zûlcü adında yiğitler vardır. Onlar da gönüllü nöbet beklerler. Bir gedik boşalsa onlara verilmesi şarttır. Eğer yetişkin oğlu var ise babasının gediği oğluna verilir. Çocuklara gedik verilmesi yasaktır.
Bu bekçiler her gece silâhlarıyla nöbet bekleyip [253b] kale duvarları ve burçlar üzerinde helva sohbetleri ve türlü türlü şakalar edip nöbet beklerler.
Eğer düşmandan bir haber gelmişse kale duvarlarından aşağı demir zincirler ile hendekler içinde meşaleler asıp karanlık geceyi aydınlık gündüz edip aydınlatırlar.
Bütün hanende ve sâzendeler kale üzere her gece türlü türlü fasıllar eyleyip kimisi tevhid ve tezkîi ve kimi temcîd-i Mecîd-i Bârî eder.
Ağaların hepsi o korkunç gecelerde duvarlar üzerinde mehterhane ile cura, zuma ve davullarını döğerek kol dolaşırlar. Ama diğer gecelerde akşamdan sonra ve Şafiî namazından önce mehterhane çalınır. Ondan yukarı Yeniçeri Kalesi'nde mehterhane ikinci yatsıda ve Şafiî vaktinde sekizer kat Süleyman Han mehterhanesi kösleriyle çalınır. Ama gayet yüksek olduğundan aşağı kalede yukarı kale mehterhanesi zorlukla duyulur. Ama uzak mesafeden çok güzel ses işitilir.
.................... (4 satır boş).....................
…
Kervansaraylarının anlatılması: Tamamı (—) adet gelen giden yolcuların konukevleridir.
.....................(1 satır boş).....................
Tüccar hanları: Hepsi (—) adet handır. Evvelâ Gümrük Hanı, Kürt Ahmed Ağa Hanı ve Kapan Hanı ve,
.....................(1 satır boş).....................
Bekâr garip hanları:
.....................(2 satır boş).....................[257b]
Bedesten çarşısının özelliği: Tamamı (—) şenlikli çarşıdır. Ama bedesteni (—) (—) (—) (—) (—) değerli şeyler bol bol bulunur. Ama Mezgitli Çarşısı, Hüsrev Paşa Çarşısı ve Haffafhane Pazarı mamur ve şendir.
.................... (1 satır boş).....................
…
Can rahatı hamamların anlatılması
Hepsi (—) adet hamamdır. Evvelâ Mezgitli Çarşısı başında Sultan Hamamı, gayet sanatlı, şirin, suyu, havası ve yapısı hoş gönül açan hamamdır. Sonra Çifte Hamam (—) (—) (—) (—), Nakışlı Hamam (—) (—) (—) (—) ve Tebriz Kapısı yakınında Çukur Hamam.
.................... (1 satır boş)....................
İleri gelenlerin özel hamamlarının anlatılması: Şehrin kibarlarının söylediklerine göre şehir içinde 700 ev hamamlarımız vardır ki her biri halk hamamı olmaya lâyık hamamlarımız vardır derler ve bununla övünürler. Gerçekten de sözlerinde yanlışlık ve yalan yoktur. Zira bu Van halkı öfkeli, aksi, sert, gayret sahibi ve namuslu adamlar olduklarından kadınlarının dışarı düğüne, demeğe ve bir yere çıktıkları yoktur. Ancak kadınları öldüğünde kapıdan dışarı "Vahdehu lâ şerîke leh" [(Tek olan) Allah'ın ortağı yoktur.] [Kur'ân, En'âm, 163] ile o zaman kapıdan dışarı çıkar. O yüzden bütün namuslu adamların hanelerinde ev hamamları vardır ki doğru sözlerine göre 700 ev hamamı olduğu muhakkaktır. Öğleden sonra halk hamamlarına erkekler girmeyip hamamları olmayan kadınlar girer. Ama o hamamların kadınlar gideceği başka sokakları var ki o yollardan öğleden sonra erkeklerden bir kişinin geçmesi mümkün değildir. O kadınların yolunda şehirliden bir adam görseler aman vermeyip sorgusuz sualsiz öldürürler, ta bu derece kadınlarını sakınırlar, gayretli kavimdirler.
.................... (4/3 satır boş).....................
Yaşlı, genç insanlarının yüzlerinin rengi
Bu şehrin genellikle erkekleri çok yaşlanınca yüzleri buğday renkli olur. Yaşlandıkça öfkeli ve cesur levent olup gençleri cenge teşvik ederler. Civân gençleri de yine buğday benizli zinde yiğitlerdir.
Vanın mahbûb gençlerinin anlatılması: Genellikle civânları ablak, soblak, maralî ve ceylân gözlü, şirin sözlü, hoş görünüşlü, perî yüzlü, midlici(?) kaşlı vc bağrı başlı levend civânları olur ki her hareketleri, yürüyüşleri, duruşları ve sözleri hep mertçe ateş parçası gençleri olur.
Mahbûbelerinin [güzel kadınlarının] anlatılması: Yaratıcı bilir, kadınlarını görmedim, ama güvenilir dostlarımızın anlattıklarına göre hepsi güzel yüzlü ve hoş endamlı olup her biri bir zâhide, güzellik sahibi kadınlardır. Tertemiz kızları da babalarından başka er yüzü görmemişlerdir.
…
Erkek giysilerinin anlatılması: Van kavminin çoğunluğunun giydikleri çuka serhaddî ve çekmandır. Samur kürklüsü azdır. Ve hep Acem boğasısı giyerler. Ve kemerlerinde alaca carik ipek kuşak üzre birer hançer, elbette bulunur. Ve başlarında kadife kavukları gayet büyüktür. (—)
Kadın giysilerinin anlatılması: Bütün kadınları ayaklarına sarı çizme, başlarında altın, gümüş ve dîbâ sivri tac giyip yüzlerine kıl örtü ve beyaz burka dutak koyup üzerlerinde hep beyaz miskâli boğası câr bürünür kapalılardır.
…
Rahip kiliselerinin adedi: Şehir içinde (—) adet mamur kilise vardır. Birisi (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) Ama İskele Köyündeki kilisesi ve Van Deryâsı içinde Ahdim-var Adası'ndaki ve Van'ın doğusunda Verek kiliseleri acayip ve garaiptir.
…
Ürünlerinin bolluğunun övülmesi: Bir toprakları geniş ve verimli bir diyar olduğundan bollukta hiç benzeri yoktur. Hatta yedi çeşit buğday olur ve yedi tür siyah yağlı ve tombul arpası olur. Baklası, nohudu, mercimeği ve tahıllarının hesabını Tanrı bilir. [258b]
Sanayiinin beğenilenleri: Evvelâ üstâd mühendis yapı ustaları var ki benzerleri meğer Sakız Adası'nda ola. Terzileri Firengî [Avrupai] şekilli kıyafetler dikerler ki iğne yerleri ipeğin tellerinden fark olunmaz. Berber dükkânları Pâk Selmânî'lerdir ve saraçları gayet ustalardır.
Halkın işi gücü ve kârları: Bu Van halkı altı bölük kâr ehlidir. Bir bölüğü padişah kuludur ki kale hizmetine memurdur. Bir işte güçte olamaz, meğer şehir içinde tüccar ola. Bir bölüğü dışarı diyarlara gider mal getirir tüccardır. Bir bölüğü sanat ehlidir ve bir sınıfı defterdar kalemlerini zabt eder seçkin hizmetlilerdir. Bir bölüğü ulema ve maaş alanlardır. Bir bölüğü de bağcılar ve hizmetçilerdir.
Yiyecek ürünlerinin anlatılması: Evvelâ çörek otlu, râziyâne sulu, anasonlu has ve beyaz somunu bir diyarda yoktur, ancak Amasya Lâdik’inde, İzmit yakınında Sabanca'da ve İstanbul'da Tophane'nin İsâ Çelebi ekmeği ola. Ve beyaz pamuk gülü gibi yufka lavaşası, katmer çöreği, keklik böreği, mastaba aşı, kıjılı aşı, tüffâhiyesi ve karanfilli sefercesi [ayvası] bir diyarda yoktur.
Sebzelerini anlatılması: Evvelâ Van lahanası yedi iklimde yoktur ki ikisi bir deve yükü lahanası olur ki her biri fil karnı kadar olur ve gayet ince yaprakları olur, sanki bân yaprağıdır. Maydanozu, kerevisi ve mevzan su kabağı, Van'da yenilir ve çiriş derler bir ottur, pişirilir gayet lezzetlidir ve teresi, soğanı, sarımsağı, kıjısı ve kavun karpuzu da güzel olur.
Yenen meyveleri: Evvelâ beğenilen meyvesinden 12 çeşit al yanaklı tebkânî, cângülü, seylânî, za'ferânî ve Şâmî adlarında elmaları olur ki misli meğer Kırım diyarında Sudak elması yahut Kocaeli'nde misket elması ve Rum'da Köstendil elması ola, ama bu Van'da o kadar elma olur ki gezintiye çıkanlar birbirleriyle elma cengi ederler. Ve sulu üzümü, Abbasî ve meleçe armudu olur ki benzeri yoktur.
İçecek çeşitlerinin övülmesi: Bu Van Şehri'nin ilk başta içeceklerinin beğenileni Verek Dağı balının şerbeti cana can katar. Hatta darçın ile üç gün dursa birazcık keyif verir. Sergiloğlu ve Şirek Ermeni bağlarının üç günlük temiz helâl şırası can kuvvetidir ve insan bedenine sâfî kandır. Ve âbışülle [avşıla] şerbeti, reybas şerbeti ve elma şerbetleri bir diyarda yoktur, meğer Bitlis’de ola.
Aşevi imaretleri: Eski zamanda Ulucami'de Sultan Çoban Şah'ın bir imareti var imiş, bu şehrin bütün haneleri misafirler ve komşular için ziyafet evi olduğundan o imarete rağbet kalmayıp işlemez olmuştur. Ama Gazi Hüsrev Paşa merhumun medrese imaretinde bütün dânişmend, âlimler ve salihler yoksullara ay ve yılda, sabahtan akşama nimeti boldur ki bu imaretin nâzırı Van valisidir.
Hayvanlarının seyirlikleri: Evvelâ Cenâb-ı Allah bu yeryüzünde Rumeli'nde Serez camızı, Anadolu'da Adana camızı ve Ermen diyarında bu Van camızı kadar iri ve camız yaratmamıştır. Hatta Mengerûsî filinden büyük camız olur. Bu camızları tam bir sene besleyip fil gibi olduğunda nevrûz günleri Van kavmi bu camısları, küheylân atları, develeri ve koçları dövüştürürler ki garip seyirliktir.
Ferahlama yerleri mesiregâhlar: Van'ın şehrinin Erdemit Bağları mesire yerlerinden başka Van'ın yakın ve uzak yerlerinde 20 adet gezinti ve dinlenme yerleri vardır. Evvelâ Van'ın doğusunda top menzilinden uzakta Akkirpitaşı gezinti yeri, Yalıköyü mesireyeri, Ala Melik dinlenme yeri, Sazlıgöl, Çaybaşı, Kara Kâsım Çayırı, Murad Han Sofası, Erdemit Bağları, Mirav Bendi, Bend-i Mâhî Bendi, Hoşâb Kuyağı, Verek Dağı Vankı [kilisesi] bir Van hıyâbânı kilisesidir ve Nerkök Gediği Kilisesi meşhur gezinti ve dinlenme yerleridir.
İrem Bağlarının sayısı ve özellikleri: Van Kalesi'nin kıblesi tarafında hendek aşırı mezarlığı geçince genişlik ve derinlikte tâ Erdemit kentine kadar Van Ovası, bağ, bahçe ve hıyâbân gülistandır ki hâkim-i bağavât-ı mîrâb defteriyle 26.000 bağdır ki mîrâb [su işlerine bakan vazifeli, su ağası] su saldığı için öşür verirler. Bu bağlar içinde adam kaybolur. Her bir bağda bir akarsu, havuz, şadırvan çağlamaktadır ve her birinde birer köşk vardır. Bunlardan Mallı Kaya Çelebi Bağı, Şirek Bağı, Süleyman Bey Bağı, Paşa Bağı ve nice bini meşhurdur.
Kale dışındaki yapılar:
.................... (4 satır boş).....................[259a]
Van Kalesi külliyatı övgüsünün tamamlanması
Bu Van Şehri eski asırlardan beri âlim yeri ve fâzıl ocağı, acayip ve garip iklimdendir ki bütün âlimleri her türlü ilimlere ve fenlere sahiptir. Maarif erbabı, yiğit ve kahramanları da sayısızdır. Daha ergenlik yaşınja gelmemiş çocukları anlayışı tez, akıllı, olgundur ve zeki yaratılışlı ciğer-köşeleri olur ama tabiatları şiir söylemeye ve Farsça konuşmaya meyillidir. Mahallî sözlerde şark lisanı üzere güzel konuşurlar. Küçükleri ve büyükleri eğlenceli, şakacı, hoşsohbet, pâk-meclis ve saf-dil meydan adamlarılardır. Hepsi pâk mezhep, pâk itikad, mümin ve ehl-i tevhidlerdir. İçlerinde geniş mezheblik yoktur. Gerçekten de bu diyarın umumen zerâfet ve letâfeti gibi güzellik ve hoşluğu olmazdır.
Ve dahi geniş vilâyeti mamur ve halkı daima mutlu, köy ve kasabalarında arazileri güzel, amber kokulu pâk toprakları insanlarca beğenilir, ekinlikleri geniş, deryâsında gemiler ile bereketi bol, ovalarında Rıdvan cenneti bahçeleri gibi bağları ve şebekeli bostanlar hesabını Yaratıcı bilir. Cenâb-ı Allah daima imar ede.
Ayrıca Bakınız
- Peşte
- Kadıasker Abdurrahman Efendi Ziyaretgahı
- Yolgeçen Odaları
- Kızılhisar (Fariske (Pharax) Köristanı)
- Kızılminare Mescidi
- Mihal Bey (Gazi Mihalbey) Cami
- Hanım Gülüm Türbesi
- Sehric (Sahrajt Al Kubra)
- Mila (Milea)
- Baba Nakkaş (Nakkaş)
- Çoban Kulesi
- Germili (Aksöğüt)
- Tivirdik (Tvrdići)
- Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü
- Şecer (Şecerüddür) (Şayzar)
- Ermeni Kilisesi
- Mahmud Paşa Hamamı
- Eskişehir
- Wadi El Rayan
- Taleş (Aruch)