Hazret-i İbrahim Halilullah Camii (Al Ibrahimi Mosque)
Hazret-i İbrahim Halilullah Camii (Al Ibrahimi Mosque) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Bu cami bir kat kale içindedir, sanki iç kaledir. Bu camie aşağı kaleden gelen üç yerden kapısı vardır, onlardan girerler. Evvelâ, kale kapısı dibindeki batıya nazır Harem kapısından içeri yokuş yukarı 40 adım gidip sonra 30 ayak ham mermer merdiven ile çıkılır bir geniş harem sokağıdır. Cami haremine girmeden İbrahim Halil mihrabı derler, bir mahaldir, ondan aşağı yine 30 ayak taş merdiven ile inilir. Bir yol da budur, cami-i şerife çıkar. Bu yolda Halil Çeşmesi derler bir saf su vardır. O mahalde bir küçük mahalle kapısı vardır. Bu da bir yol ham mermer döşeli Halil imareti önünden haremin dış kapısına biraz yokuş ile varılır bir demir kafesli kapıdır. Kapının üstünde kemerde bir uzunlamasına ham mermer üzere bu tarih yazılmıştır. Tarih;
Bîke siyâ (?) fî eyyâmi Mevlânâ es-Sultan el-Melik en-nâsırü'ddünyâ ve'd-dîn Muhammed halledallâhu mülkehu ibrı Mevlânâ es-Sultan es-sa'ıd eş-şehit el-melikü'l-mansûr Kalâvân es-Sâlihî teğammedehullâhu bi-rahmetihi bi-nasrı el-fakîr ilallâhi ta'âlâ sene ışrîn ve seb'a mie. [720]
Bu kapıdan içeri 7 adım iç harem-i şerif kapısı üzerinde iri yazı ile,
"Lâilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh İbrahimü Halîlullâh" yazılmıştır.
Bu kapıdan içeri asla ayakkabıyla girilmez. Kapıcı fukaraları bekçilik edip korurlar. Gayet parlak beyaz ham mermer döşeli bir temiz avludur. Dört tarafı kale gibi 40 arşın yüksek duvardır. Avlu içinde her taş cüssesi hamam kubbesi kadar olduğu bellidir.
Bu avludan nurlu cami içine üç kapıdan girilir. Sağ tarafta Yusuf Kapısı, ortada İbrahim Kapısı ve solda Sâre Kapısı. Bu kapılardan girip ta mihraba kadar camii boyu ve eni ikişer yüz ayaktır. Ortadaki yüksek kubbe 4 adet yapma sütunlar üzerinde göklere baş çekmiş bir mavi kubbedir. Bu kubbenin dört tarafı toloz kemer kubbelerdir. Camiin çevresi baştan başa üç adam boyu yükseklikte safi somaki, yeşim ve yerekanî dalgalı parlak taşlarla kaplıdır.
Bu mermerlerden yukarı Hazret-i İbrahim hakkında Cenâb-ı Bârî'den gelen âyet-i şerifler güzel hatlarla yazılmıştır. Meselâ: "Ey İbrahim, dediler, bundan vazgeç" [Kur'ân, Hud, 76], "İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın)" [Kur'ân, Bakara, 125] ve "Biz de: 'Ey ateş, İbrahim'e [serin ve esenlik ol!' dedik]". [Kur'ân, Enbiyâ, 69]
Bunun benzeri nice yüz âyet-i şerifeler yazılmıştır. Camiin sağ tarafındaki duvarlarda Hazret-i Yakub, Yusuf ve İshak hakkında inen âyetler yazılmıştır. Mesela: "Biz ona İshak ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u da armağan ettik" [Kur'ân, En'âm, 84] âyeti gibi âyetlerdir.
Bunlardan yukarı cami içi fırdolayı tezhipli hatla başından sonuna kadar Yâsin-i şerif yazılmıştır.
Bu camiin minberi gerçi ahşaptır, ama parmak ısıracak kadar sanatlı minberdir. Mihrabı da küçük elvan taş ile murassa gibi süslüdür.
Bu camiin içindeki ziyaretleri bildirir
Evvela camiin orta kapısından içeri girerken sağ tarafta bir nur dolu türbe içinde bizzat,
Hazret-i İbrahim Halilullah aleyhisselâm Kabri: İbn Abbas'a göre Urfa şehrinde dünyaya geldi. Babası Azer'dir, put yapardı. Anası (—) dır. Melun Nemrud ateşe attı. Cenâb-ı Bârî ateşe hitap edip ateşi gül bahçesi eyledi: "Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol, dedik." [Kuran, Enbiyâ, 69] emriyle ateş ram oldu. Hâlâ mancınık ve Nemrud ateşgedesi Urfa'da, yani Ruha şehrinde bellidir.
Oradan yine gelip bir zaman orada makam edinip ardından Hak emri ile Mekke'yi yaptı. Ondan sonra Kudüs-i şerifte oturdular. Zamanlarından Muhammed ibn İshak'a göre Hazret-i Muhammed Mustafa'nın doğumuna kadar 3.070 senedir. Aziz ömür müddetleri 200 senedir.
İşi ve kazançları dihkânî yani ekinci idi. Ekin ekip misafirlerini toylardı. Haleb şehrinde kalırken bir beyaz ineği var idi, onun sütüyle bütün halka ziyafet çekip ikram ederdi. Peynir ve kaymak yapmak bunlardan kaldı. O beyaz inek Haleb'de ölüp İnce Kına'da defnetmişlerdir. Onun için Haleb'e Halebü'ş-şehbâ derler, yani beyaz inek yeri demek olur.
Daha sonra "Rabbine dön" [Kur'ân, Fecr, 28] emrine uyarak Cenâb-ı Bârî tarafına dönüp nazlı vücutları bu cami içinde yatmaktadır. Sandukası sırmalı yeşil atlas ile örtülüdür. Açıkça insan görünce sara tutar.
Nice bin peygamberlerin mübarek kabirlerinde ihtilaf vardır. Ama sahih hadis ile bu İbrahim Halil kabri kesindir. Miraç Gecesi'nde Hazret-i Risalet-penah gelip ziyaret eyleyip burada yatmakta olan nice bin peygamber ruhu ile görüşüp göklere yükseldiği sabittir.
Bu türbenin içi sırmalı halılarla döşelidir. Kubbe içinde baştan başa lâl, yakut, zümrüt ve elmas ile süslü kandiller var ki her biri birer Rum haracı değer, birer padişahın hediyesidir. Altın şamdan, çerağdan, buhurdan ve gülabdanlar var ki bunlar da birer vezirlerin hayratıdır. Bütün ziyaretçiler içeri girdiğinde kokulardan dimağları kokulanır.
Türbesinin üst ve alt katı tamamen saf gümüştendir. Kapı kanatları da baştan başa gümüş ile kaplıdır. Mübarek başları önündeki pencerenin de kafesleri tamamen saf gümüştür. Kısacası övgüsünde dil kısa kalır nur dolu bir türbedir.
Hakir burada bir hatm-i şerif okuyup sevabını ruhlarına hibe eyleyip şefaatlerini rica eyledim.
Sonra bu türbenin solunda yine cami içinde ve camie girerken sol tarafta,
Hazret-i Sâre Ana ziyareti: Bir küçük nurlu türbe içinde yatmaktadır. Ama peygamber haremi olmakla kapısı kapalıdır. Altınlarla karışık murassa bir kapıdır ki kuyumcu usta ona çekiç vurmuş ki övgüsünde dil susar.
Bir mücevher kilidi var ki saf altın üzere elmas, lâl ve yakut ile murassa bir enbiya hâzinesidir ve Züleyha hayratıdır. Mısır'dan gönderip yine bir Mısır hâzinesi vardır.
Bu zikrolunan iki türbenin arasında cami içinde bir tevhid-i sultanî olur ki bütün düşkün âşıklar mest olurlar. Minberin sağ tarafında dört köşe bir alçacık kubbecik içre,
Hazret-i (-—) [İbrahim] oğlu Hazret-i İshak ziyareti: Safet şehrinde sakinler idi. Hâlâ Yahudiler hanelerini ziyaret ederler. Aralarında meşhurdur ve tarihlerinde yazılıdır. Çoban idi. Sonra Kudüs'e göçüp vefat edince mübarek naaşlarını bu türbede defnettiler. 160 sene yaşadı. Türbesine yüz süren mesrur ve şen olup sıkıntıdan kurtulur, acayip İlâhî sırdır. Kubbesinin iki penceresi var, camiin kıble kapısına nazırlardır. Ama bu kubbe o kadar süslü değildir. Ruhları için bir Yâsin-i şerif okuyup şefaatlerini rica eyledik.
Bu Hazret-i İshak'ın sol tarafında 40 ayak uzak İshak Nebî türbesine benzer bir dört köşe ve alçacık kubbe içinde,
Rabika Hatun ziyareti: Hazret-i İshak Nebî'nin zevcesidir. Peygamber haremi olmak ile kapısı kapalıdır. Bu camiin sol tarafında,
Hazret-i Havva Ana Makamı: Bu mahalde bir dört köşe taşta İbrî diliyle bir acayip yazı var ki bir yazıya benzerliği yoktur. Hazret-i İbrahim'in türbesi önünde cami içinde,
Serdâb-ı şerif ziyareti: Bu camiin altı tamamen mağaradır. Hazret-i Risalet-penah'ın sahih hadisi üzere bu şehrin ulemaları nakliyle bütün nebiler ve resullerin türbeleri bu mağaradadır. Kıptî ve Yunan tarihleriyle Arap tarihçilerine göre bu Serdâb mağarasında 3 bin peygamber medfundur.
İbn Abbas'a göre bu mağaranın kapısına Bâb-ı Serdâb derler. Taşra avlu altından yolu vardır, ama kârgir bina ile kapalıdır. Ahmak Buhtu'n-nasr Hazret-i İbrahim ve diğer peygamberlerin mübarek cesetlerini çıkarmaya kalkıştığında nice bin işçileri helâk olduğundan vazgeçmiştir. Ama cami içinde Halil Türbesi dibinde bir menfez yeri vardır. Sarıkla bir adam kellesi sığar bir mevzidir. Üstünde iki ince mermer üzerinde bir küçücük kubbeciği vardır. Ve iki ince mermer sütun da duvara bitişiktir. Bu dört sütun üzerine oturmuş kubbe içine ancak Serdâb türbedarı sığar ve ondan başka bir kişi oturmaya kâdir değildir. Zira bu aziz soyludur. Bunların soyuna mahsus bir hizmettir. Bu türbedarın başı ucunda 3 adet murassa ve mücevher kandil asılıdır.
Serdâb deliğinden aşağı da 7 kandil asılıdır. Gece gündüz yanmaktadır. Bu kandillerin ışığından Serdâb'ın içi dolunay gibi aydınlık olup beyaz kireç ile sıvanıp cennet gibi olduğu bellidir. Ama aşağı Enbiyâlar Serdâbı içine bakmayı men ederler. Hatta bir kere bir güvercin bu delikten aşağı düşüp ölmüş. Kokusundan yatmakta olan peygamberler rahatsız olmasın diye baliğ olmamış temiz bir çocuğu sağlam bir iple bu Serdâb deliğinden aşağı indirip çocuk güvercinin ölüsünü alıp mağaranın içinde yatmakta olan peygamberleri ve ailelerini seyredip "Çekin beni" derken çocuk feryada başlayıp dışarı kör olarak çıkar. O zamandan beri bu delikten aşağı bakmayı doğru görmeyip men ederler.
Bu mahalde cami-i şerifin içindeki ziyaretler tamam olup edeple biz de Hazret-i İbrahim Halil veda ziyareti edelim diye içeriye girince,
"Bismillâhi Lâ ilahe illallah İbrahim Halîlullâh" deyip ziyaret meydanında susuzluğu gidermek için üç kere salavat parmağını emip üç kere,
"Sübhanallah" diye sünnet-i Halil'e uyulmuş olur. Zira bizzat kendileri mübarek parmağını emip tatlı su içerlerdi. Ta çocukluklarından beri âdetleri öyle idi. Zira anadan doğduğunda anneleri melun Nemrud korkusundan Hazret-i İbrahim'i varıp bir mağarada bırakıp,
"Yâ Rab! Sana emanet verdim" diye gitti. Ardından Cibril-i Emin gelip Hazret-i İbrahim'in mübarek parmağını ağzına koyunca emmeye başlayıp annesi sütünden fazla safâ etti. Annesi de ara sıra gelip süt verirdi ve görüp giderdi. Hâlâ masumların parmağını emmek Hazret-i Halil'den kalmıştır.
Gerçekten de her masumun parmağını emdiği görülmüştür. Ona dayanarak veda ziyaretinde üç kere parmağını emmek Halil sünnetidir.
Sonra bu duayı okuya:
"Allâhümme zidnî ilmen vegınâen ve vakâren" diye.
Elbette Cenâb-ı İzzet o adama ilim, hilim ve Halil berekâtı verip akranları arasında vakar sahibi olur. Zira ilk defa insanoğlunda sakal ağarmak Hazret-i İbrahim'de meydana gelince şaşırıp,
"Ya Rabbî! Bu nedir?" Dedi.
Cenâb-ı Hak'tan hitap gelip "Halil'im yani sevdiğim, vakardır" dedi. Hemen İbrahim Halil de,
"Allâhümme zidnî vekâran" diye dua edince baştan başa kıl uçları bile ağarıp sırf nur oldu. İmdi burada öyle dua eden vakar sahibi olur. Hemen inanmak lâzımdır.
Oradan geri geri "Es-selâmü aleyke yâ Halîlallâh" deyip,
Camiin dışında harem-i şerifin dört tarafındaki ziyaretleri bildirir
Evvelâ bu avlu dört köşe beyaz mermer ile döşeli bir meydandır. Boyu ve eni ikişer yüz adımdır. Evvelâ avlunun kuzey tarafında,
Hazret-i Yakub aleyhisselâm ibn Hazret-i İshak ziyareti: Safet'te otururlar idi. Yusuf hasreti ile ağlamak ve üzüntüden kör oldu. Evlâtları kendini Mısır diyarında Feyyum şehrinde Hazret-i Yusuf'un peygamberliği sırasında varıp buluşunca Allah'ın emriyle gözleri açılıp baba oğul birbirlerini bağrına basıp nice sene Feyyum'da oturdu ve orada vefat etti. Ömür müddetleri (—) sene olup mübarek naaşlarını Hazret-i Yusuf Ebü'lenbiyâ olan Halilü'r-rahman'a gönderdi, hâlâ bu mahalde yatmaktadır. Sanatından bir şey malum değildir, ancak Yakub hüznü ile şöhret bulmuştu. Ûlü'l-azm peygamberdir. Bir nurlu türbe içindedir, mübarek sandukası yeşil atlas ile örtülüdür. Çevresinde güzel hatlı Kelâm-ı İzzetler vardır. Birkaç sanatlı kandiller ve avizeler vardır. Burada bir Yâsin-i şerif okuyup şefaatlerini rica ettik. Allah kabul ede. Bu türbeye yakın 7 adım gidip yine bir örtü altında başka bir türbe kubbe içinde,
Hazret-i Lika Hatun ziyareti: Hazret-i Yakub'un zevcesidir. Ama Hazret-i Yusuf ile Hazret-i İbn Yâmen başka anadandır. Bu türbe peygamber haremi olduğundan kapalıdır. Hazret-i Yakub ile Likâ Hatun arasındaki mahal Hanefî mescididir ama mihrabı yoktur. Hamd olsun yedi gece teravih namazını burada eda eyledik. Avlunun batısında, yan sofası altında,
Hazret-i Yusuf es-Sıddik ibn Hazret-i Yakub aleyhimesselâm ziyareti: Yusuf Nebî hikâyesi bütün tarih kitaplarında yazılıdır, yazmaya ihtiyaç yoktur. Hazret-i Yusuf babası Hazret-i Yakub Nebî'nin vefatından sonra 20 sene yaşadı. Halifelikleri zamanında Feyyum'da yalan dünyadan göçüp mübarek cesedini bir tunç sandık içine koyup Nil Nehri'ne bıraktılar. Zira vasiyetleri öyle idi. Daha sonra bir yaşlı kadın sözüyle Süleyman Nebî asrında Nil'den çıkarıp sandukasıyla bu mahalde defnolundu. Ömür müddetleri 102 senedir.
Hâlâ bu harem-i şerifte başka bir türbede medfundur. Sandukası yeşil atlas ile örtülüdür. Dört tarafında 20 adet Kelâm-ı kadimler var ki her biri birer İslâm diyarı hattatlarının hüsn-i hatlarıdır. Hikmet bu ki bu Hazret-i Yusuf türbesine kederli giren mesut çıkar. Ama diğer peygamberlerde insana bir dehşet hâsıl olur. Mübarek başları tarafındaki Kelâm-ı İzzet'in birini fal için açınca "Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: 'Ona değer ver ve güzel bak!"' [Kur'ân, Yusuf, 21] âyeti geldi.
Hakire ilham olup bildim, "Mısır seyahati bu zayıfa nasip olur" deyip içim tanıklık etti. O saat bir Yâsin-i şerif okuyup mübarek ruhlarına hibe edip şefaatlerini rica ettim ve Mısır seyahati kısmet olursa bir hatm-i şerif okumaya söz verdim.
Bu mahalde harem-i şerifte olan ziyaretler tamam oldu. Ama kutlu dostlara malum ola ki bu türbede ne kadar peygamber yatmakta ise mübarek ayakları hâlâ doğrudur. Mübarek başları Kudüs'e yöneliktir. Zira onların zamanlarında Kudüs-i şerif kıble idi. Hâlâ Kudüs ise kıblemizin kuzeyinde bulunmuştur. Onun için mübarek başları Kudüs'e dönüktür. Zamanımızın insanları gömüldüğünde başları batıya, ayakları doğuyadır. Bunlar kıbleye yöneldikleri gibi değildir. Bu avlu içinde asla ağaç cinsi bir şey olmayıp avlunun doğusunda büyük bir beyaz taş vardır, onun altında,
Hazret-i İbrahim oğlu Hazret-i İsmail aleyhisselâm ziyareti: Burada yatmaktadır. Ama bu taş mübarek kabri üzerinde bugünkü ölülerimiz gibi kıbleye doğrudur. Allah bilir. Bu mahalde de bir Yâsin-i şerif okuyup şefaatlerini rica eyledik. Sonra bu avlunun doğu tarafında olan kapıdan çıkıp yol aşırı 5 adım,
Ayrıca Bakınız
- Lozna (Łozen)
- Sarı Talışmanlı (Sarıdanişment)
- Ligradcık (Legrad)
- Suçalar (Soçi)
- Kokinapoli (Kokkino)
- Kıvırcıklı (Podkrepa)
- Tatarlı (Akıncılar)
- Yeni Cami
- Sultan Han (Tekir)
- Save
- Gazi Kasım Paşa Camii
- Sultan I. Selim Han Ziyaretgahı
- Mihal Bey Hamamı
- Alvar
- Lankada (Perasma) Boğazı
- Serevi (Minyat as Sirji)
- Dodoçan (Dudovica)
- Yeni Hamam
- Mit Berri (Mit Birah & Kafr Ash Shahhid)
- Şeyh Hazret-i Pir Dede Ziyaretgahı