İmadiye (Amadiye) - Evliya Çelebi Seyahatname
Google Yol Tarifi Yandex Yol Tarifi Apple Yol Tarifi

İmadiye (Amadiye)

İmadiye (Amadiye) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:

Bu İmâdiye Kalesi yüksek dağlar içinde sarp, dağlık, taşlık, ormanlık geçilmesi zor yollar ile gidilir çok yüksek bir tepenin üzerine yapılmış ve göklere boy uzatmış bir Siverin suru gibi bir Kahkahâ Şeddi güzel hisardır. Dört tarafı verimli yüksek dağlardır. Kalesinin aşağı dereleri baştan başa İrem Bağı gibi Rıdvan adlı cennet bahçesinden işaret verir verimli cennet bağlarıdır.

Ve bu kalenin doğu tarafında (—) menzilde Akra Kalesi vardır. Ve kuzey tarafında 4 menzilde Hakkâri vilâyeti hanıyla komşudur ki, Cülomerg Kalesi, Hakkâri hanının taht merkezidir. Onun kuzeyinde iki menzilde Pizan Kalesi vardır kim Hakkâri hanının kardeşi Hüsrev Paşa bu Pizan Kalesi'nde olur.

Ve bu İmâdiye'nin doğusuyla kuzeyi arasında ara yatıda. Şıhoy Kalesi vardır. Onun kuzeyine yakın Baytanûr Kalesi vardır. Bu iki kale İmâdiye ile Hakkâri ülkesi arasında bulunmaktadır.

Ve bu İmâdiye'nin güney tarafında Şehrezûl sınırı bulunmaktadır.

Ve bu İmâdiye'nin batı tarafında Dühük Kalesi vardır. Bu şekilde anlatıp yazmaktan gaye odur ki İmâdiye Kalesi Kürtlerin, Arap ve Acemlerin tam ortasına kurulmuş bir kaledir ki dört tarafında olan sert kayalarında yüz binlerce yaban kuşları yuva tutmuş İmâdeddin Kalesi'dir. (—) tarafına çıkılır ancak bir yolu vardır.

Ve dört tarafı gayyâ kuyusundan ve cehennem çukurundan işaret verir mahsullü, akarsulu bağlı ve bahçeli derelerdir ki bir tarafından kaleye zafer mümkün değildir. Bu derelerin ortasında bulunan sert kayaların üzerinde kudret eliyle yapılmış bir kaledir ki her tarafından aşağı bakarım ödü patlar. Gerçi böyle yüksek kayalar üzerinde nice sarp çetin kaleler vardır ama daracık küçük kalelerdir. Ama bu İmâdiye Şahikası bir geniş alanlı, yeşillik yerli, han saraylı, bağlı, bahçeli ve servi ağaçlı açıklıkta yalçın kayak zemindir ki bu yüksek dağı bir adam (—) saatte dolaşır. Nice yeri [378a] boş arazi olduğundan başka şehrin bütün mezarlığı kale içindedir.

.....................(1,5 satır boş).....................

Ve yuvarlak şekilden uzunlamasına köşe köşe yapılmış ibretlik bir sûrdur. Fırdolayı büyüklüğü yavaş yürüyüşle (—) (—) adımdır.

Ve iki adet kale kapısı vardır. Evvelâ doğu tarafa Zibârî Kapısı, açıktır. Bu iki kat kapı arasında bir sert taş vardır. Fetih sırasında Hazret-i Ali Allah ondan razı olsun düşmana karşı ol taşı Zülfikâr ile iki parça etmiştir, Allah’ın emriyle sanki hıyar gibi dilmiştir. Hâlâ Ali makamı adıyla halkın ziyaret yeridir.

Ve batı tarafa Muzurî Kapısı, açıktır. Bu kapıya Musul Kapısı da derler. (—) (—) (—) (—) Bâbü’l-ebvâb [Demirkapı] gibi sağlam kapılardır.

Ve bu kalenin çevresinde asla hendek yoktur ve hendeğe de muhtaç değildir, Zira her tarafa derin dereleridir. Ve diğer sağlam kaleler gibi çevresinde kuleler, tabyalar, fostiçse [kale hendeği] ve mazgallar yoktur, ancak kudret eliyle yapılmış bir kaledir.

İmâdiye Kalesi imaretlerinin anlatılması: Şahbender defteri üzere İmâdiye Kalesi içinde toplam (—) adet haneler, büyük saraylar, tek ve iki katlı kârgir yapı evler vardır. Hepsi kireç, kerpiç, alçı ve pâk toprak ile örtülü mamur hüzün kulübeleridir. Bunlardan,

Han sarayı: Muzurî Kapısı'nın iç yüzünde bir köşeye yapılmıştır. Bu büyük saray sanki İmâdiye Kalesi'ne iç kale olmuştur. 150 adet mamur odalar ile bezenmiş, divanhane, hamam ve oturma yerleri ile süslenmiş büyük saraydır. 1010 seneden beri gelen hanlar hanı Abbasî sultanlarının her biri birer eser ekleyerek Havernak kasrı gibi bir muhteşem bir saray olmuştur.

Ve bu saray içinde bir büyük meydanın bir köşesinde İrem Bağı gibi bir bahçesi var ve orada iki adet yeşil zümrüt gibi uzun servi ağaçları var ki her gören "Silbhânü’l-Hallâk! " diye parmağını dudağına götürüp taaccüp eder.

Bu bahçe yakınında sert taştan, Sultan Hüseyin İmâdiye'de sikke ve hutbe sahibi iken bir su kuyusu kazdırmış, derinliği 70 Mekke arşınıdır, ama âbıhayattan haber verir. Sarayın içinde ve dışında han ile oturan herkes bu kuyudan dolaplar ile su çekip içerler ve diğer ihtiyaçlarına bu berrak sudan kullanırlar.

Ve bu büyük sarayın bütün pencereleri (—) açık olup cihannümâ maksureler ile süslenmiş bir Abbasîoğulları taht merkezidir. Meydana bakan kapısı sanki kale kapısıdır.

Ve bu han sarayı yakınında yine Muzurî Kapısı'nın iç yüzünde Zibârî beyi sarayı da meşhur, bakımlı ve süslü saraydır.

Ve yine han sarayı meydanına bakan Muzurî Kapısı yakınında Muzurî beyi sarayı, bu da İmâdiye'de saraylardandır.

Mezaristan meydanında Kadı Efendi sarayı şeriat mahkemesidir ki divanhane ve odaları tamamen kale bedenleri üzerine yapılıp her tarafı gören havadar güzel bir saraydır. Ve Şeyhülislâm Molla (—) Efendi sarayı,

....................(2.5 satır boş)....................

İmâdiye Kalesi içindeki camileri bildirir

Tamamı (—) adet mihrabdır. Bunlardan donanımlı ve mükemmel eski sultan camii kale içinde han sarayı yakınında

Ulucami, sene (—) tarihinde (—) (—) yapısıdır. Bundan ulu cami yoktur. Bütün direkleri üzerinde kârgir kemerler ile toloz yapılı eski bir camidir. Ancak kurşun örtülü değildir, baştan başa horasanı kireç ile örtülü bakımlı mabettir. Şâfiî mezhebinde cuma namazı sahih olsun diye bu camide Cuma namazı kılınır büyük bir camidir, ama diğer yerlerin camileri gibi avizeler ve ipek halılar ile döşenmiş süslü cami değildir. Ama gayet kalabalık cemaate sahiptir. Ancak bir minâresi var imiş, depremden yıkılıp yarısı kalmış.

.....................(1 satır boş).....................

Ve bu Ulucami'ye bitişik Kubad Bey adlı bir himmetli bey bir cami yapmaya başlayıp tamamlayamamış, eksik kalmış, ancak ezan okunan minâresi tamamlanmıştır. Beş vakitte ezan bu minârede okunup Ulucamiin yıkık minâresinde ezan okunmaz, daima muattaldır, Tanrı imar ede. [378b]

(—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) bu camilerden başkası mescitlerdir.

Emir-i Hac Medresesi: Evkafı mamur ve kütüphanesinde 10.000 adet nefis kitaplar saklanan medresedir.

Zibârî Medresesi: Büyük dergâhdur. Genellikle Zibârî kavmi talebeleri vardır.

Murad Haniyye Medresesi: Büyük âsitânedir. Her öğrenciye hücre-bahâ [oda ücreti], et ve mum parası, aylık harçlıkları vakıf tarafından ay ve gün, sabah ve akşam devamlı verilir.

Memkân Medresesi yani Memi Han: Bu da mamur ve öğrencileri mutlu, sevinç evi medresedir.

Melik İzdin Medresesi yani Melik İzzeddin: Her gün iki defa çorbası boldur.

Seyyid Han Medresesi: Buna Nev Medrese derler, yani yeni medresedir. (—) tarihinde yakın zamanda yapıldığından yapısı ve vakıf gelirleri iyidir.

Bu medrese yakınında bir yalçın kaya vardır ki aşağısı cehennem kuyusudur. Katledilmesi gereken kişileri vaktin hâkimi o kayalardan aşağı attırıp o suçlu adam parça parça olur. Ama Yaratıcının hikmeti bir kere bir adamı suçlu diye hapisten çıkarıp bu kayadan aşağı atarlar, hemen o adam kuş gibi gökyüzünde uçarken koruyucu Allah’ın emri 10 adet akbaba kuşları İmâdiye kayalarındaki yuvalarından kanat çırpıp o suçlu herifi gaga ve pençeleriyle kapıp insanların gözleri önünde Seyyid Murad Han'ın huzuruna suçlu sandıkları adamı koyup yine havalanıp kanat vurarak yuvalarına giderler. Bu hâli bütün İmâdiye halkı görüp hayretler içinde kalırlar.

Hemen Murad Han herifin bağlarını çözdürüp:

"Ey âdem doğru söyle, sen ne biçim sihire sahipsin, saklama, dürüst söyle, seni bırakam" der. Mazlum herif:

"Yallah Han'ım, ahşam rüyamda Hazret-i Yusuf'u gördüm, 'Safâ geldin benim mağara arkadaşım ve benim keremli konuğum, gam yeme, seherde ben seni Cenâb-ı Kibriyâ'nın on adet melâikesine Hayy-ı Kadir emri ile ısmarlarım, benim gibi sana bu mahpustan zarar isabet etmeyip kurtulursun, gam yeme, "(Korkma) Üzülme Allah bizimle beraberdir[Kur'ân, Tevbe 40]' deyip bütün vücudumu üçer kere sığayıp kayboldu. Hakir de uykudan uyanıp ve iç zevkinden hoş olup gördüm ki bütün bağlarını ve demir kilitlerini açılmış yerde yatar gördüm. Hemen zindancıların korkusundan yine bağlarımı kendime bağlayıp fecir namazını kılarken onu gördü, beni amansız cellatlar huzuruna götürüp durmadan ve suçumun ne olduğunu benden sormadan beni yalçın kayadan aşağı atmayı ferman ettikte beni attılar. Bir kere gönülden “Yâ Allah' dedim, onu gördüm, on tane melâyike gökten inip beni kaptılar, işte kendimi huzurunda kodular ve kayboldular" diye mazlum herif başından geçenleri anlatınca Murad Han herifin elini öpüp helâllik dileyip serbest bırakır, 3.000 altın bağışlayıp çoluk çocuğunun her gün ihtiyaçlarını karşılar.

Bu duruma vâkıf olmuş adamlardan duyup bu ibretlik hikâye yazılmıştır. Hâlâ bu medrese bu kayası kenarında nice yol sahibi kimseler gelip ibâdet ederler ve kimileri de Yusuf mahpushanesine girip ibâdet ederler, vesselâm.

Ondan sonra İmâdiye Kalesi’nin aşağı deresinde hanın İrem Bağı yakınında bağlar kenarında,

Sultan Hüseyin-i âdil Medresesi: Bundan başka büyük binalı ve sağlam vakıftı büyük medrese yoktur, sanki bir kaledir. 60 adet kârgir yapılı kubbeli odaları, dershaneleri, avlusunda büyük havuzu, selsebili, fıskiyeleri, avlusunda ağaçlıklı gül bahçeli ve odaları çevresinde bostanı vardır. Medrese içi yaz ve kışta 300-400 talebe ile doludur ki bütün bilimler bu medresede okunur, Aristo gibi bilgili ve Hekim Sînâ tabiatlı kimseler vardır.

Ve hayrat sahibi gayetle ulema dostu olduğundan bu medreseye 50 adet mamur köyler,

Mal-ı kâfir hest ber-mümin helâl

diye kefere kiliselerinden gelirler ve nice bağ, bahçe, dükkân ve su değirmenleri bu medreseye bitişik inşa edip vakf [379a] etmiştir.

Ve şehrin şeyhülislâmını dersiam etmiştir. Bu imaret sağlam vakıf olduğundan her odanın öğrencilerine vakıf tarafından aylıkları verilir. Her odaya mutfağından her gün birer sofra gönderilir.

Ama bu büyük medrese Kobhan Köprüsü yanında olduğundan Kürtler bu medreseye Kobhan Medresesi derler. Ancak Sultan Hüseyin yapmıştır. Kürtlerin bir kısmı da Kobâ Medresesi derler.

Kısacası bu Kürt memleketlerinde 11 sene seyahat edip bu Kobhan Medresesi gibi benzersiz medrese görmedim. Mardin Kalesi'nde Kâsım Paşa Medresesi, Van Kalesi'nde Horhor Medresesi ve Hüsrev Paşa Medresesi de meşhurlardır; ama bu İmâdiye'nin Kobhan Medresesi onlardan bakımlı ve süslüdür.

Ve bu İmâdiye Kalesi'nde özel dârülhadis ve dârülkurrâ medreseleri yoktur. Ama bütün medreselerde hadis ilmi ve tecvid ilmi görülür. Lâkin Kur'ân-ı Azîm ezberlemeye o kadar aldırış etmezler, Zira Kelâmullah hâfızı olan âlim olmaz, derler.



Hamam yapıları: Bu şehirde hamam (—) ama diğer diyarın hamamları gibi aydınlık güzel hamam değildir, eski yapı büyük bir binadır. Ancak bu şehir halkı gayet gayretli olduklarından hatunları için evlerinde birer hamamları elbette bulunur.



Mıkdisî [Ermeni] rahipleri kiliselerinin anlatılması: Hepsi (—) adet bıtrik, kıssis ve papaz kiliseleridir. Ama Fireng, Urum ve Kıbtî (—) kiliseleri yoktur, ancak kendileri ticaret ile gelip giderler, kalamazlar. Zira bu diyarda Fireng’i, köpeği ve Urum u beraber tutup asla sevmezler, köpek olan yere ve Nasârâ milleti olan yere bu İmâdiye kavmi girmezler, küffâr ile ve Kızılbaş ile asla alış veriş etmezler. Bütün reâyâları Yakubî ve Celovî Ermenilerdir. Hararverir olduklarından şehirlerinde eski çağlardan beri kiliseleri vardır. Ve yaylak dağlarında Yezidî, Halitî, Çekvânî ve Bapirî kavmi Kürtleri vardır; onlar köpeğe sevgi besleyip köpek-perest oldukları için İmâdiye kavmi o Yezidîleri şehirde görseler katlederler. Sözün kısası gayet mümin, muvahhid ve ehl-i sünnet ve'l-cemaat Şâfiî mezhebinde pâk ve temiz-etek Allah yolunda cihat eden kimselerdir.

İmâdiye halkının işleri ve kazançlarını bildirir: Bir sınıfı hanın hizmetinde asker sınıfıdır ki gece gündüz başlarında alaca serbendleri üzeri cığalı, turna telli, zerdevâ, sansar, tilki kürklü, atlas kaftanlı, beli kılıçlı, kemeri hançerli ve ayağı poçuklu pabuçlu kapı kullarıdır. Daima kalkanlarıyla ve diğer silâhlarıyla gezer han askerleridir.

Ve bir sınıfı tüccar kavmidir ki Bağdad'a, Şehrezûl, Musul, Cizre, Hasankeyf, Mardin ve Diyarbakır'a mal götürürler.

Ve bir zümresi alaca şal, şapik ve çarik kuşak giyip kuşanıp "Kazanan Allah'ın sevgilisidir" [Hadis-i Şerif] deyip çarşı pazar dükkânlarında zanaat ehlidir.

Ve bir fırkası tefsir, hadis âlimi kimselerdir ki Molla Şirvî'nin söylediğine göre İmâdiye diyarında 43.000 adet âlim vardır ki örfî vergilerden muaflardır. Ama yine hepsi pür-silâh hançeri belinde ceng sırasında kalkan gibi sarığı elinde cengâver cesur ve yiğit ulemalardır.

Bunlardan başka reaya şekilli adamlardır.

Behdînân kavmi sanayinin beğenilenleri:

.....................(2.5 satır boş)....................[380b]



İmâdiye'nin İrem gibi dinlenme yerlerini anlatılması

Evvelâ kalenin dışında aşağı Kobhan Medresesi deresi yakınında Kehînâ Since Nehri kenarında bir hıyâbân [iki tarafı ağaçlı yol] ve koyah [ağaçlar altında uzanan yol] gölgelik altında gölcük gibi büyük bir havuz vardır ki nice [381a] bin âşıklar ve mahbûblar o büyük havuzda yüzüp âşık ma'şuk birbirleriyle vasıtasız kuc-kucağ ve bir köşe bucağa çekilirler, ayıp değildir.

Ve bu hıyâbânda olan çınar, salkım söğüt, şimşir, servi, ardıç ve güllerle süslenmiş olup görenin aklı gider. Bu akarsuyun çevresi türlü türlü oturacak yerler, sedirler, sofalar, mastaba [sedir] ve maksureler ile bezenmiş olup bütün maarif erbabı şadırvan, fıskiye ve selsebiller kenarında can sohbeti ederler. Nice yüz bin çeşit hoş sesli bülbüllerin nameleri âşıklara uşşak makamıyla başlatıp bûselikte ve gerdaniye makamını dolaşarak âlem ağyârdan habersiz ise râst'ta karar eder. Tâ böyle hâs sohbet edecek safâ yeridir ki bütün Kürt, Arap ve Acem diyarlarında İmâdiye Kobanhan hıyâbânı meşhurdur.

Ve 70 adet mesire yerleri dağlar içinde tatlı pınarlar kenarlarında vardır ki eğer her birini birer birer anlatsak Seyâhatnâme müsveddemizi yazmaya engel olur. Ama bu dinlenme yerleri İmâdiye Kalesi’nin çevresindeki uzak yüksek dağlarda, dere ve tepelerde bulunup atlar ile gidilip keklik, turaç, çil ve sülün avına gidildiğinde varılır mesire yerleridir.

Ve yüksek dağlarında kaplan, yaban kedisi, dağ keçisi ve ceylânlar avı gezintisi olur ki bu da bir diyara mahsus değildir.

Ve bu avlak [av yeri] mesire yerlerinde o kadar keklik, turaç ve sülün avlanır ki tam altı ay bu İmâdiye Şehri'nde av eti yenilir. Nice bunun benzeri avlak mesire yerleri koyah gölgelik yerleri vardır.

Dinlenme yeri bağlarının adedi: Şahbender defteri üzre tamamı (—) adet bağ ve bahçedir. Bununla içinde kaleden aşağı Kehînâ Sinçe Nehri kenarında İmâdiye hanı bağıdır ki anlatımında dil kısa kalır. Sonra Muzurî Bağı, Zibârî Beyi Bağı, Kobhan Medresesi Bağı, Müftü Bağı.

.....................(1.5 satır boş).....................

meşhur İrem Bağları'dır.

Ziyafet yerleri imaretlerinin anlatılması: Tamamı 6 adet imarettir ki gelen gidenlere ve zenginlere yoksullara, herkese nimetleri devamlı dağıtılmaktadır.

Evvelâ yukarı kalede Han Sarayı’nda 800 seneden beri Abbasîler devletinde hanın nimeti her gün iki defa genç ve yaşlı herkese nimeti dağıtılmakta olup mutfağında ateşi sönmemiştir; Cenâb-ı Bârî kıyamete kadar yardımcı olup söndürmeye.

Ve dahi (—) adet medreselerde bütün talebelere ve bazı konuklara her gün iki defa hûşek pilâvı, çorbası ve birer ekmeği devamlı verilir Daim bâkî Allah nimetlerin daim eyleye, âmîn yâ Mu'în. 

Ayrıca Bakınız

Nedir

Hakkında Tanımı

Ansiklopedi

Maddesi

Gezdiği Yer

Kısaca Bilgi

Yayınlanma: Güncellenme: 06.04.2024

Bu site genel internet kaynaklarından alınan bilgiler içerir. Kullanım sorumluluğu size aittir. Materyal sahiplerine ait olan içeriklerin, logoların ve telif ihlaliyle ilgili sorumluluğu ilgililere aittir. Bilgilerin doğruluğu ve güncelliği garanti edilmez. Hatalı veya eksik bilgiler için bize iletişim yoluyla bildirin.