Dok'ad (Tokat)
Dok'ad (Tokat) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Bu kaleyi Yıldırım Han fethettikte bütün tarihçiler ismine Dâru n-nasr dediler, ama Moğol dilinde Suvbaru, baru onlarda kaleye derler.
Arap dilinde Dokat, yani Arabistan'da bakla gibi türmüş adında bir habbe olur, onu un edip sabun gibi el yıkarlar. Elde olan yemeğin yağını temizler, ona dokat derler. Arap dilinde dâl ile tânın mahreç yakınlığı olduğundan Tokat demeyip Dokat derler.
Acemcede Kân-ı çev derler, yani Arpa vilâyeti derler. Gerçekten de arpası Karaman eli arpası gibi pâk, dolgun ve bol olduğundan bu Tokat'a ve Sivas’a Acem ülkesinde Arpa Çukuru derler.
Ermeni dilinde (—) derler, ama Ermeni kavmi Türkçe bu Tokat'a Tohat der. Hatta bazı şehir oğlanı zarifleri Ermeni taifesini alaya almak için "Erzingan’dan inç habar Tohat'ın çaşmaları ahar mı? Ahar, ama şır mır ahar" diye üleşirler.
Rumca'da (—) derler. Eski, işlek ve büyük şehirdir.
Etrâk kavmi Tok at der. Nicesi Doğat der, nicesi "Dohat'a vardım” der, ama şehir zarifleri Dok'ad derler.
Kalesi bir yüksek tepe üzerinde (—) şeklinde bir şeddadî beyaz kesme taş ile yapılmış sağlam bir kaledir, ama o kadar büyük değildir. Fırdolayı büyüklüğü 5.060 adımdır. Çevresi burç ve bedenlerle süslenmiş, sanatlı beden dişleriyle bezenmiş, etrafında asla hendeği yok korkusuz yüksek bir surdur ki Samanyolu gibi göklere baş uzatmıştır. Ve dört tarafı cehennem çukurundan nişan verdiğinden asla hendek olacak yeri yoktur. Bütün etrafı şahin, kartal ve zağanos yuvalı elvan renkli kayalardır.
Batı tarafa bakar bir demir kapısı vardır. Hisar içinde dizdar hanesi, kethüda, imam, müezzin ve kale mehterleri hanesi var ve cebehane odaları, tahıl ambarları, su sarnıçları ve Ceylân yolu adında su yolları vardır. Tam 362 ayak kesme kaya taş merdiven ile (—) nehrine inilir. Batı tarafında Ayyar kayası bu kaleye biraz eğimlidir. Ve Yıldırım Han Camii var, başka han, hamam ve çarşı pazardan bir eser yoktur, zira göklere doğru boy uzatmış yüksek bir kale olduğundan değme adam bir saatte çıkamadığından gece gündüz kapısı daima kapalıdır. Ancak bekçileri daima gözcülük eder pür-silâh kapıcıları vardır. Zira aşağı şehir halkım bütün değerli malları tamamen kalede korunur. Bütün suçlular ve kanlılar burada mahpustur. Kudüs-i Şerifin zindanı Kerek Kalesi'dir, ama bu Tokat sanki Acem ülkesinin Kahkaha Kalesi'dir.
…
Tokat şehrinin çarşısı, bedesteni
Tamamı (—) adet sultan çarşısı dükkânları ve güzellik pazarıdır. Gerçi bu şehir bir dereli ve tepeli zemine kurulmuştur, ama gayetle bakımlı ve şenlikli olduğundan çarşı pazarı o kadar süslü ve mamurdur ki sanki bu şehrin çarşısı Haleb şehri ve Bursa şehri çarşıları gibi gayet tertip üzere mükellef yapılmıştır.
Tahtakale adlı çarşısı gayet kalabalık ve mamurdur. Tamamı (—) adet mîrî mamur ve süslü kahvehaneleri var. Bir üzüntülü adam kahvelerine varsa gam def eder, zira her kahvehanede türlü türlü saz u söz ve Hüseyin Baykara fasılları olur ki hekimler sözünce insan üzüntüsünü giderir. Her bir kahvehanede kıssahânlar, hanendeler, çalıcılar, gazelhan şairler ve diğer maarif erbabı dopdoludur. Saraçhanesi, gazzazhanesi, haffafhanesi ve attar çarşısı gayet pâk ve süslüdür.
…
Genç ve yaşlılarının yüz renkleri
Bütün halkının yüzleri kızıllık üzeredir ve son derece yaşlanmış, uzun yaşamış, saçı sakalı aklaşıp beli bükülmüş, kuvveti gitmiş ve ömür müddetleri yüze yetmiş olurlar. Sözün özü münasebetten, işten güçten, kazançtan kalmış olurlar.
Mahbublarının anlatılması
Mahbubu (genç erkekleri) beğenilir değildir, ama mahbubesi (kadınları) güzel yüzlü, endamlı olup kelimeleri düzgün ve ölçülü, dişleri inci gibi olup her biri Râbia-i Adeviye mertebesinde kapalı, dindar ve güzellik sahibi kadınlardır. [23b]
…
Tokat şehri halkının beğenilen işleri: Evvelâ beyaz pembe bezi ve cam tasları Lahor diyarında yapılmaz. Sanki altın gibi parlaktır. Ve kalemkârî basma yorgan yüzleri, nakışlı perdeleri ve kazancı işinden sahan ve tencereleri Kastamonu, Belgrad ve Bosna'da işlemek ihtimali yoktur, zira bütün kap-kacağı kalemkâr işi savatlıdır. (—) (—) (—) (—) (—)
Tokat erkeklerinin işleri ve kazançları: Evvelâ bir fırkası voyvodaya tabi hizmet ehli halktır. Ve bir bölüğü ulema, sulehâ, şeyhler ve cihet ehlidir. Bir kısmı zengin tüccardır ve bir sınıfının çoğu bağcı, çiftçi ve sanat erbabıdır.
…
Tokat şehri övgüsünün tamamlanması
Evvelâ bu hoş-havalı şehrin dört tarafında olan bahçeleri, bostanlari ve gülistan bağları içinde akan suları var ki her bir tatlı sulu ırmağın kıyısında direkli İrem Bağları gibi Rıdvan Cenneti bahçelerinde bülbüllerin figanları ve hoş sesli ötüşleri insanın ruhuna safa verir. Bütün meyveleri öyle [25a] ter ü taze ve suludur ki diğer beldelere türlü türlü meyvelerinden hediye götürürler. Henüz letâfeti ve tatlılığı bâki olup birkaç günde lezzeti değişmeyip yine taze ve tatlı kalır.
Ve her bağları birer çeşit köşk, havuz ve fıskiyeler ile süslenmiş ve türlü türlü ağaçlar ile bezenmiş olup bütün halkı zevk ve şevk ehli, garip insanları seven kimselerdir, kin ve hileden uzak, her şeyden temizlenmiş, derya gönüllü, cömert, yumuşak huylu ve sakin adamlardır. Herkes hakkında iyi düşünüp genellikle bezirgân olduklarından herkes ile iyi geçinirler. Ve hayır işlemeyi ve imaret yapmayı severler. Her cami, saray ve imaretleri o kadar sağlam ve güzel yaptırırlar ki minnetsiz hanelerine ve hoş camilerine insan girse hayran olur.
Bu şehrin yapılarında olan güzellik ve zariflik meğer Haleb şehrinde ola. Üstad mühendisler, var güçlerini harcayıp bu şehir yapılarını Amasya şehri yapılarından sanatlı olmak üzere tasarruflar, mukarnas, medine ve gilvîler etmişler ki bukalemun renkli dönen dünyada böyle işçiliği bir geçmiş mimar etmemiştir, zira bu şehir halkı gayetle varlıklı kimseler olduğundan hayrata çalışıp var güçlerini harcayarak Allah yolunda imaret ederler. O yüzden bu şehir günden güne büyük şehir olmadadır. Hatta kara ve deniz gezginleri içinde bu yeryüzü yedi iklim sayıldığında, bu Tokat şehri yedi beldedendir.
Evvelâ Mısır ve Bağdad'dan başka Şam, Haleb, Aynıtab, Diyarbakır, Tire, Manisa ve İzmir’dir. Sekizinci büyük şehir bu Tokat şehridir. Allah imar etsin.
Bu şehrin zemini bir geniş bir ova ve verimli bir arazidir, asla dengi benzeri yoktur. Toprağı mamur ve her zaman halkı sevinçli, her tarafta mabedhaneleri güzel, amber kokulu pâk toprağı beğenilir, halkının ay ve yıl, gece ve gündüz nimetleri bol, her tarafta tatlı suları akar bir şenlikli şehirdir. Hâlâ Horasan Sultanı Hacı Bektaş Velî duası bereketiyle bu eski şehir âlimlerin toplandığı yer, fâzılların kaynağı ve şairlerin meskenidir. Bilginleri çoklukla felsefi ilimlerle ilgilenmezler. Ancak hadis ilmi, fıkıh ilmi ve feraiz ilmi görürler. Hepsi Numan ibn Sâbit (Hanefî) mezhebinde sâbit-kademlerdir. Tamamı pâk inançlı, mü'min, muvahhid, vera sahibi ve takva ehli kimselerdir.
Zengininin yoksulunun nimetleri gelene gidene açıktır. En aşağı derece kimseleri ve eğlenceye düşkün, hafif sayılan kimseleri bile kanaat sahibi olup yemeğini yalnız yemezlerdir, zira Allah'ın emriyle halkı "Yâ Ganî" ismine mazhar olduklarından o sıfat ile sıfatlandılar.
Ayrıca Bakınız
- Sulu Han
- Safyan (Sufiyan)
- Zümrüt Kuyusu (Zumrud)
- Göllü
- Güvat (Gjavato)
- Ladik Gölü
- Hazret-i Mevlana-yı Celaleddin-i Rumi Tekkesi
- Ak Mehmed Ağa Camii
- Kara Kilise (Çiftlikköy)
- Sultan Müeyyed (Sultan al-Mu'ayyad) Camii
- Ebu Galib (Mit Abou Ghaleb)
- Hazret-i Ali Mescidi
- Hacıköy (Gümüşhacıköy)
- Kösem Valide Sultan (Çinili) Camii
- Ohrizade Hamamı (Mehmet Çelebi Hamamı)
- Alibeyköy Mesiresi (Alibeyköy)
- Füvve (Fuwwah)
- Kefr-i Ziyad (Kafr El-Zayat)
- Minye hankâhı (Khirbet Minim)
- Hacı Turan (Kapan) Cami