Edirne
Edirne hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Yunan kavminin ikinci taht yeridir, ama Alman diyarının ve Kızılelma ülkesinin kapısıdır. İnşaallahu Taala "Ganim" kelimesinde Kızılelma da feth olur. Nitekim Edirne o diyarın kilididir. Osmanoğlu tarafına kapıları açıktır. Onların da fetihlerini veren Rabb-i Sübbuh'dur.
…
Edirne Kalesi'nin görünüşü ve şekilleri
Evvela Edirne Kalesi, zemini bir cins topraklı yedi adet hayırlar arasında bir geniş kırlık [149b] vadide kurulmuş eski bir kaledir. Evvela Eskisaray zeminine Çullubayır, derler, ikincisi Murad Bey bayırı, üçüncüsü Aşağı saray meydanında Yassı bayır, dördüncü Hıdırlık bayırı, beşinci Kadiri Tekkesi yakınında Kurt bayırı, altıncı Eşe Kadın yakınında Sirkeci Sultan bayırı, yedinci Kıyık bayırı. Bu yedi hayırlar küçük dağlar kadar yüksek ve havadar amber kokulu pak topraklı tepelerdir.
Bunlardan başka yedi adet özler içinde Edirne imaristanı deniz gibi dalga vurup gülistan hıyabanı içinde çalkanıp durur. Bu imaristanın fırdolayı çevresi tam beş fersah gelen büyük bir şehirdir, ama kalesi bu derece geniş değildir.
Edirne Kalesi'nin temellerinin atılması: Yukarıda yazılan beş fersah genişlikte alanı olan büyük şehrin ta ortasında İdrivne kral yapısı dörtgen şekilden batıya doğru uzunlamasına Şeddad yapı gibi bir taş yapı, sanki usta Ferhad işidir. Duvarları öyle sanatlıdır ki bir sıra kırmızı renkli tuğla ve bir sıra yontulmuş taş ile yapılmış sağlam ve dayanıklı kaledir. Duvarının temeli yer altında 12 arşın derinliktedir. Surunun boyu tam kır melik arşınıdır. Bütün çevresinde küçük ve büyük 160 adet Kaf Dağı kulesi gibi sağlam burçlardır.
Ama bu kale dört köşe olarak yapıldığından her köşesinde birer sağlam ve dayanıklı duvarlı kuleler vardır. Evvela Ağaçpazarı köşesinde kuzey tarafa bakan Kaplı Kule; içinde cebehane olmak ile en tepesi tahta ile kapalı olduğundan Kaplı Kule derler.
Ondan güney yönüne Meriç Nehri kenarında Manyas Kulesi, Kahkaha burcu gibi bir sağlam hisardır.
Bir köşesinde Zindan Kulesi vardır ki yine Meriç Nehri kıyısına, kıble tarafına bakar borçlu burcudur ki bütün borçlu, katil ve ortadan kaldırılması gereken yol kesiciler bu Zindan Kulesi'nde hapsedilmişlerdir. "Nuh Tufanı'ndan önceden kalan eski kule budur", diye kule üzerinde Latince olarak İdrivne Kral bu kulenin tarihini yazıp tamir etmiştir.
Dördüncü köşesinde doğu tarafına bakar Üçşerefeli yakınında Ekmekçiler köşesinde Makedone Kulesi, bu hepsinden büyük ve sağlam yüksek kuledir.
Bu dört köşede olan büyük kulelerden başka küçük ve büyük dört köşe yapı güzel kulelerdir. Bütün çevresi 12.000 adet beden dişleridir. Ve her bedende birer mazgal deliği vardır. Eski zamanda fırdolayı çevresinde hendeği var imiş. Hala yapı kalıntıları görülmektedir. Hatta Manyas Kulesi'nden ta Zindan Kulesi'ne varıncaya kadar Tabahane taraflarında Arda, Tunca ve Meriç nehirleri hendek içinden akarmış, ama hala Osmanlılar elinde iç il olduğundan tehlike ve korkudan uzak olup göz yumula yumula derin hendeklerine çöp, toz ve toprak doldurarak hendeği kaybolmuştur. Üzerine dükkanlar, han ve imaretler yapılarak kalenin iki tarafı yapılardan görünmez olmuştur. Ancak Zindan Kapısı tarafı ve Ağaçpazarı semtinde iki taraf kale duvarları görünmektedir, ama biraz tamir isteyen harap eski bir kaledir.
Surunun çevresinde toplam altı adet kapı vardır.
Evvela doğu tarafına Balıkpazarı Kapısı.
İkincisi yine doğu tarafına İğneciler Kapısı.
Üçüncüsü Zindan Kapısı.
Dördüncüsü Manyas Kapısı, bu iki kapı güney tarafa Meriç kenarına açıktır ki Meriç Nehri'nden su alınır.
Beşinci kapı Mihal Kapısı kuzey tarafa açıktır. Bu kalabalık kapıların hepsi ikişer kat demir kapılardır, ama kale fırdolayı bir kat sağlam hisardır, diğer kaleler gibi ikişer üçer kat değildir.
Ama bu kapılardan başka daha sonra kalenin nice duvarlarını delip nice uğrun (gizli) kapılar yapmışlar. Mesela biri Ali Paşa Çarşısı içine Uğrun Kapıdır.
Edirne Kalesi fırdolayı tam 6.000 adımdır. Selanik kadar büyük kale değildir. Bu büyüklükte olan kale içinde toplam 14 mahalle vardır. Güleşçier Tekkesi yakınında üç adet Müslüman mahallesi vardır. Ve bir Müslüman mahallesi Topkapısı iç yüzündedir. Gerisi on mahalledir.
Kale içi Rum kefereleri ve Bekri meyhaneleri ile süslenmiş bir kaledir. Ta fetih sırasında böyle [150a] sulh anlaşması olmuştur. Geri kalan bütün Müslümanlar dışarıda, büyük şehirde bağlı ve bahçeli büyük evlerde oturmaktadırlar, ama kale içinde bağ ve bahçe yoktur. Kat kat evleri havlısız kasvetli, sıkıcı evlerdir, ama Müslüman haneleri biraz geniştir. Tamamı kırmızı kiremit ile örtülü evlerdir.
Kale içinde tamamen sadranç nakşı döşenmiş 360 adet anayollar vardır ki bütün anayolları baştan başa büyük taşlar ile eski tarz kaldırım döşelidir. Diğer yapıları "külliyat"ta anlatılacaktır.
Ama bu Edirne Kalesi'ni ve taşra şehrini üç adet derya gibi büyük nehirler kuşatıp şehrin çevresinden akarlar.
…
Şenlikli Edirne şehrindeki tüccar hanlarının anlatılması: Tamamı 53 adet tüccar hanlarıdır. Evvela Bedesten kapısının karşısı yakınında ( ---) ( ---) ham gayet bakımlıdır. Genellikle zengin bezirganlar orada kalırlar. Ondan,
................ (3 satır boş) ...............
Garip bekar hanlarının anlatılması: Tamamı 70 adet bekarhane hanları var, başka kapıcıları ve zabıtları var. Genellikle pabuççu bekarları ve diğer çarşının garipleri kalıp birbirlerine kefillerdir, ama bu bekar hanlarında her gece diğer kervansaraylar gibi davul çalınmaz.
Evvela Zağanos Paşa Bekarhanesi, Mahkeme ile Eski Medrese arasındadır. İçinde bin kadar dikici bekarları kalırlar.
Ondan Taya Kadın Bekarhanesi, bunda da pabuççular kalmaktadırlar. ( ---) ( ---) ( ---) ( ---) ( ---) ( ---) ( ---) ( ---)
Çarşı pazar ve bedesteninin anlatılması
Tamamı 6.700 adet sultan çarşısı dükkanları vardır, ama bunların içinde ta şehrin ortasında Murad Han bedesteni (---) (---) gayet bakımlıdır. Tamamı (---) adet büyük kubbeleri baştan başa çividi renkli kurşun ile örtülü bakımlı bir bedestendir ki bütün memleketlerin değerli ve seçkin malları burada çok mikarda mevcuttur. Bedesten içinde 300 adet dükkançe ve dolap vardır. Her birinde nice değerli mallar korunmaktadır, ama bir nakışlı dolap üzerinde bu beyt yazılıdır,
Hüsnün esbabını hıfz etmeğe ey gevher-i nab
Oldular didelerim iki kapaklı dollab
diye yazılmıştır.
Bu dükkanların içine insan girse bu altın ve mücevherleri, çok pahalı değerli eşyaları seyretmekten insan şaşkınlaşır ve hayran olur. Ud ve anber kokusundan oraya gelenlerin dimağları kokulanır. Bu bedestende nice yüz Mısır hazinesi olduğundan her gece 60 adet bekçileri aydınlatıp ta güneş doğuncaya kadar gözcülük edip dört tarafında olan demir kapıları kapatırlar.
Ondan Eski Bedesten; Gazi Hudavendigar yapısıdır. Bunda kıymetli mallar yoktur. Zira bir iki kubbesi yıkılmış olduğundan içinde hallaçlar işler. Taşrası bit pazarıdır ve 20 kubbedir. Ondan,
…
Edirne şehrinin süslü çarşılarını bildirir
Evvela bu adı geçen Ali Paşa Çarşısı'nın ardında saraçhane, bir anayol illerinde büyük bir işyeridir.
Ondan Yeni Bedestene bitişik Zergeran (Kuyumcular) pazarı ve Gazzazlar (İpekçiler) pazarı; ter ü taze, tatlı, zarif ve temiz ay ve güneş parçası gazzaz (terzi) mahbubları var ki parmaklarında elekleri seyr olunup bitkin aşıkları çehrelerine sırma teli gibi sarılırlar, aşıklar çarşısıdır.
Bezciler Çarşısı zengin tüccarlar ile ve gönüller sevgilisi yanaşmalarıyla süslü dükkanları bezelidir.
Attarlar Pazarı, gerçekten de nice kere yüz bin türlü ağaç ve ilaç maddeleri kokusundan gezen kimselerin beyinleri kokulanır.
Uzun Çarşı'nın boyu 2.000 adım bir uzun anayoldur. Sağında ve solunda nice bin sanat ehli "El emeğiyle kazanan, Allah'ın sevgili kuludur" [Hadis-i Şerif] deyip lokma ve hırka parası kazanma kaygısına düşmüşlerdir. Zira dünyanın işi böyle olagelmiştir.
Ve İğneciler çarşısı, Bakırcılar pazarı, Kapıcılar pazarı, Demirciler pazarı, Pamukçular pazarı, Hallaçlar pazarı, Ketenciler pazarı, Çadırcılar pazarı, Balıkçılar pazarı, Boyacılar pazarı, Çukacılar pazarı, Helvacılar pazarı, Kavaflar (haffaflar) pazarı. Selim Han Camii yakınında Ali Paşa çarşısı gibi iki başı demir kapılı büyük anayolun sağında ve solunda 300 adet kepengli süslü dükkanlardır ki kavaf civanları seccadelerinde oturup ellerinde çevganlarıyla zergerdan pabucu şaşkın kimselere verir.
Genç ve çevik kimselere lorta, kurt ağzı, tilleli, kaba rüzgar, ulu lorta ve merdane pabuç verir. Ağalara saray pabucu, düz taban ve çingan pabuç verir. Çocuklara orta ayak, kütane, sayış, kubadi ve orta lorta verir. Akçesi az olan forta verir. Ve kadınlara paşmak, içmedik, iç edik, dış edik, fillar ve terlik edik verir. Bu şekilde kar olur pak ve temiz kargir yapı gönül açıcı ferah arasta pazarıdır.
Bütün kubbeleri baştanbaşa çivit renkli kurşun ile örtülü bakımlı bir kavafhanedir ki Edirne şehrinin yüz suyudur. 41 sene seyahatimde bu hakir bir diyarda benzerini görmedim. Temmuz ayında cenet benzeri Bağdad serdabı (serinleme odası) gibi buz parçası bir dinlenme yeri çarşıdır. Bütün maarif erbabının şehrin ileri gelenlerinin buluşup görüştükleri toplandıkları yerdir.
Daha sonra ona yakın Küçük Arasta, böyle kargir yapı haffafhane değildir, ama süslü ve tatlı bir çarşıdır.
Bu yukarıda yazılan ( ---) adet sultan pazarları bütün esnafıyla birer semtte bulunup şeyhleri, nakipleri (bir cemaatin ahvaline nezaret eden büyük zat), yiğitbaşıları, kethüdaları ve çavuşlarıyla mazbut sanat sahipleridir.
Genellikle bu adı geçen çarşı pazarların dükkanları geçmiş zaman padişahları zamanında tertip üzre yapılıp her dükkanın önlerinde taş direkler üzerinde kemerler vardır ki şehre süs vermiş düzgün ve düzenli suttan çarşılarıdır.
Eski zamanlarda bütün sultan çarşısı saçakları kargir yapı ile sağlamlaştırılmış olup kurşun ile örtülü imiş. Nice kere yangın çıkarak kurşunu eridiğinden hala bu hal üzere boş kalmış güzellik pazarlarıdır.
Bunlardan başka 41 yerde daha nice sultan çarşıları ve pazar yerleri vardır ki (---) "Size ebdalın yaptığını yapmanızı tavsiye ederim: 'Helalinden kazanmak, aile fertlerine harcamak"' deyip bütün Tanrı kulları geçimlerini sağlamak için gaflet gömleğini giyip alış veriş ederler. Bu adı geçen pazarlardan başka,
Şehrin içinde ve dışında dağılmış olan pazarları bildirir
Evvela Küçük Pazar, Saraçhane Pazarı, Muradiye Pazarı, Kıyık Pazarı, Taşlık Pazarı, Bayezid Han Pazarı, Yıldırım Han Pazarı, Mihalbaşı Pazarı, Manyas Pazarı ve Tabahane Çarşısı, yeryüzünde yoktur. 5.000 Ah-i Evran köçeği genç, güçlü, cesur ve şahbaz yiğitleri çıkar. Kanlı varsa hakime vermezler, ama katil de onlardan kurtulamayıp köpek pisliğinde terbiye edilip aman ile debağat edip pak ettikten sonra her şeyden tövbe edip temizlenerek yetişkin usta olur. Meriç Nehri'nin kenarına [163a] kurulmuş büyük bir işyeri, debbağhanedir.
Ondan Odun Pazarı, Araba Pazarı, At Pazarı, Koyun Pazarı, Sığır Pazarı, Küçük Pazar, Çingene Pazarı ve Katırhanı Pazarı, Osmanoğulları'nın bütün katırları burada durur bir büyük damdır, ama Filyokuşu'nda fil damı harap olduğundan Hindistan padişahının hediye gönderdiği Mahmudi, Menkerusi ve Semenkani filler Saraçhane Köprüsü başında bir viran hamamda dururlar.
Eşe Kadın Pazarı, Kale Pazarı, Meyhane Pazarı, Esir Pazarı ve Avrat Pazarı ve,
................ (2 satır boş) ...............
Bildiğimiz pazarlar bunlardır, ama bütün sultan çarşılarının ve bütün mahalleler içinde ana yollarının yukarısı ve aşağısı baştan başa taş kaldırım döşeli pak ve temiz düzgün yollardır.
Bu derece sayılan sultan çarşılarında 360 adet türlü türlü sanat ehli mevcuttur. Ancak eşek ve deve kırkıcı, babulluk (pezevenklik), deyyusbaşı (karısının namussuzluğuna göz yuman alçak kimse) ve şeyhü'l-arasat gibileri Arabistan'a mahsustur. Padişah taht merkezi olduğundan Edirne'de bu gibi yerilmiş ve çirkin işler yapan esnaf yoktur. Ancak yağmacı ve yankesici çoktur. Zira Rumeli levendleri ve nice bin haşerat yurdudur.
…
Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması: Erkek kısmı olgunluk derecesinde yaşar, yaşlanır ve beli bükülüp kuvveti gitmiş, hey'eti yitmiş ve ömür sermayesi yüz yetmişe yahut yetmişe yetmiş olup sohbetten biraz kalmış olurlar, ama yine karında kazancında zinde, hareket halinde yüz renkleri kırmızımsı adamlardır.
Dilher mahbublarının anlatılması: Gayetle dilberleri çoktur. Çoğu güzellikte ve hoşlukta orta halli olup kelimeleri düzgün, dişleri inci gibi, misk kokulu bölük bölük kaküllerini dağıtıp Tunca, Meriç ve Arda nehirlerinde deniz yaratıkları gibi yüzgeçlik ettiklerinde aşıkların akılları darmadağın olur. Gerçekten de gümüş endamlı mahbubları var.
…
Erkek ve kadınların giydiklerinin anlatılması: Sayısız ve sınırsız ileri gelenleri samur kürk ve renk renk değerli kumaşlar giyip sarıklarının uçlarını sartıkıp salınırlar. Orta halli olanları çuka ve boğası kaftan giyerler, ama kadın taifesi çuka ferace ve renkli soflar giyip yassıbaş ile gezerler. İstanbullu gibi selamiye takke giymezler.
Belde halkının konuşmaları: Bütün zarif ariflerinin sözleri düzgün, kelimeleri devamlı manalı, örfi konuşmalarda dostlar arasında söze gelseler gözel sözlerle ve fasih dille konuşurlar. Gerçekten de bu vilayetin genel olarak halkının zarifliği ve tatlılığı gibi hoş-sohbet, hem-meşrep, şevk ve aşk ehli adamlar olmazdır.
…
Hububat ürünlerinin, buğday tanelerinin övülmesi: Yedi çeşit deve dişi namıyla bilinen buğday olur, ama kılçıksız, kızılca ve beğlerce buğdayı ancak Şam Havranı'nda olur. Baklası, mercimeği, böğrülcesi ve diğer tahılları çok olur ama arpası az olur.
Gülsuyu yeryüzünde yoktur. Ve gülü gülistanı cihanı süslemiştir. ( ---) ( ---)
Seçkin yiyeceklerinin anlatılması: Türlü türlü misk ve amber kokulu helvası dünyanın hiç bir yerinde olmak ihtimali yoktur. Meğer Basra şehrinde Hamevi helvası ve Kureyşi helvası ola.
................ (1.5 satır boş) ...............
Meyve ve meyve ürünlerinin anlatılması: Evvela bir okka gelir türlü türlü ekmek ayvası, papa ayvası ve misk kokulu ayva perverdesi, şeftalisi, ama et şeftalisinin al tebekani yanaklısı beğenilir.
................ (1.5 satır boş) ...............
Keyif verici içeceklerinin anlatılması: Evvela kırmızı renkli şarabın damlası haramdır, Ancak günahkar ve sapkınlar arasında beğenilen yılan zehiri gibi şırası vardır. Ve Muaviye ve Saltık Bay'ın icat ettiği cüllab gibi (gülsüyu gibi) koyu bozası olur. Vişne suyu, hal suyu, hardaliyesi (rakısı) ve poloniyesi (rakısı) meşhurdur, ama misk kokulu ayva perverdesi (reçeli) Amasiyye perverdesinden daha iyidir.
Aşevi imaretlerinin anlatılması: Toplam (---) adet ziyafet evi imaretleri vardır. Bunlardan Sultan Bayezid-i Veli'nin aşevinin yemeği ay ve sene, sabahtan akşama zengin ve fakire bol bol dağıtılır.
............... (1.5 satır boş) ...............
Sanatlarının beğenilenlerinin anlatılması: Evvela arabası, sanatlı koçuları ve kafesli taht-ı revan (araba)ları bir diyara mahsus değildir. Ve kırmızı sahtiyanı
................ (1.5 satır boş) ...............
Erkeklerinin iş güç ve karları: Nice yüz bin çeşit çeşit iş güç ve kar sahibi tüccar ve esnaf vardır. Her garibin karının yolu bir semte düşüp o tarafa gitmiştir, ama en karlı esnaf debbağlardır ve hayli insandır. Ondan pak berberleri, ayak dellalları, pak aşçıları, usta terzileri, ipekçileri, yorgancıları ve ketencileri çoktur.
Halkın dilleri ve özel lehçeleri: Şehir halkı taşra köylerden gelip şehirde oturarak şehirlice konuşayım diye bazı tuhaf kelimeler ederler. Mesela "Ahmed Çibu gilde idik" "onlarda vafir fişarlandık" yani zevk ettik. "Sinbaz'a vardık" yani mezarlığa vardık. "Afatladık" yani güldük. "Alatı seyran ettik" yani acaip seyr ettik.
Bağ ve bostanlarının sayılarının yazılması: Tamamı 3.000 şebekeli verimli bostanlardır ki her biri birer lalelik adada kurulmuş maksureli dinlenme yeri bostanlardır. Ve toplam 33.000 adet ağaçlıklı bağları vardır, ama üzümü pek beğenilmez. Zira kışı şiddetlidir. ( ---) ( ---) ( ---)
…
Büyük Edirne şehrinin caddelerinin sayısı: Tamamı 6.170 adet satranc nakşı, yüksek ve alçak anayollardır. Bütün yollarından araba işler geniş kaldırımlı yollardır ki 300 adedi sultan çarşısı yolarıdır. Geri kalanları mahalleler içinde özel yollardır. Tanrı'ya hamd olsun öyle güvenli ve rahat sultan taht merkezidir ki bu anılan anayollar üzerinde asla ve kat'a kapılar yoktur. Mısra:
"Sıladır yarana gelen gelsin giden gitsin"
mısraı üzere açık dürüst yollardır, ama bu şehir içinde her karanlık gecede 3.000 adet bekçi gözcülük ederler. Her biri pür-silah hazır olup fenerleriyle ta sabaha dek dönüp dolaşarak muhafaza ederler. Ellerinde Gazi Hudavendigar'dan beri hatt-ı şerifleri vardır. Fenersiz bir adam bulsalar aman vermeyip katı ederler ve hakimden asla mes'ul olmazlar. Bu da bir diyara mahsus değildir. Eğer sorulursa,
"Ey Evliya, gerçek 'Seyyah-ı alem ve nedim-i adem'sin, ama her şehrin bu mertebe özellikleri neden ma'lumundur?' denirse cevap, "Bu hakir kul, çocukluk çağından beri seyahate istekli olup rüyamda Tanrı Elçisi'nin izniyle evliya ve enbiya ziyaretine memur olduğumuz cihetten bütün güzel memleketleri kırk bir yıldan beri gezip dolaşırken, zabitleriyle, yaşlı ve umur görmüş ihtiyarlarıyla dostluk kurup şehrin hallerini sordum, nice sicillere ve evkafnamelere bakıp bütün hayrat ve hasenatlarını tarihleriyle kayd edip bu şekilde yazarız. Yolumuz bu semte düşüp tesellimiz vardır. Beyt:
Hallak-ı ezel aleme kıldıkta tecelli
Her kulu birer hal ile kılmış müteselli
Edirne bilgilerinin tamamlanması
Evvela bu "En yakın yerde, Rum(lar), yenildi..." [Rum, 2-3] şehri olan Edirne şehrinin her tarafından gül ü gülistan ve sünbül ü reyhanistan ve Rıdvan bahçeleri gibi cennet bahçeleri ve sayısız sınırsız şebekeli bostanları vardır ki hesabını gerek bağcı Rabbü'l-izzet bilir. Zira bu şehrin zemini bir bolluk bereketli geniş topraklı çok hububatlı bir yer olup böyle bir diyar Rumeli memleketlerinde yoktur. Ancak Budin sınır boylarında Baçka ve Laçka nahiyeleri ola, yahut cennet kokulu Şam toprağında eski şehir Busra ve Havran Nahiyesi ola, ama bu Edirne'nin onlara üstünlüğü suyu, havası ve meyvesin yönündendir. Böyle bir memlekettir ki asla dengi benzeri yoktur. Zira nice yüz bin büyük evliyaullahın nazarı [166b] değmiş İrem Bağı bir şehirdir.
Ve geniş vilayeti bakımlı, daima halkı mutlu, ekinlikleri güzel, amber kokulu temiz toprağı insanlarca beğenilir. Doğu tarafı, İstanbul tarafına Solak Çeşmesi yolu tarafına varıncaya kadar bir lalezar ova, ekinli, vadi, bakımlı ve şenlikli bağ ve bostanlar ile bezenmiş, çiftlikler ile süslenmiş mamur köylerdir. Batı tarafında Meriç Nehri'nin sağında ve solundaki vadiler ta Çirmen sancağına varıncaya kadar kasaba gibi köylerle süslenmiş ekinlikleri bol, hayrat ve bereketleri çok bol nice kırları arazileri ve sık ağaçlı ormanları vardır ki vakarel adındaki odunu ve kömürü tamamen bu taraflardan nice bin arabalar ile gelir.
Sözün kısası her cihette nimetleri bol, pınar ve nehirleri akar şenlikli bir Edirne şehridir ki acaip ve garip iklimdendir.
Suyunun ve havasının tatlılığından mahbub ve taptaze ciğerköşe ebced okuyan çocukları gayetle tez-fehm olup temiz, yetkin zeki tabiatlı çocukları vardır ki nice değerli kitapları ezberlemişlerdir.
Ama kadınları gayetle güzel yüzlü ve hareketleri ölçülü olup levendce davranış ve hareketlerine insan hayran olur. Konuşmaları düzgün, dişleri inci mercan, her giyecekleri kendilere uygun, Rabia-i Adeviyye mertebesinde örtülü, dindar, güzellik sahibi edepli kadınları vardır. Gerçi böyle bir büyük şehirde "Çam çakalsız olmaz" sözü üzere 'koç kaçkını eder' isyan sahibi kadınları da olur ama diğer memleketlere bakarak bu Edirne şehri mevcutların iyisidir. Zira temiz yıldız gibi kızları gayet perhizkar kızları var ki henüz her biri birer çeşit dürr-i yetim (inci) gibi birer delinmemiş inci ve birer açmamış goncadır ki babalarından başka er yüzünü görmüş ve erkek sözünü işitmiş değillerdir.
Her biri marali ve gazali Hoten ceylanı gözlü, şirin sözlü ve nurlu yüzlü güneş parçasına benzer kızları vardır. Evli veya dul edepli kadınları güzellik sahibi, davranışları ölçülü, yüzü güzel, peri görünüşlü, dünyayı aydınlatan güneş gibi güzellik sahibi, marifette olgunluk sahibi peri yüzlüleri var ki her oynaşmaları, hareketleri, yürüyüşleri ve konuşmaları öyledir ki gören aşıkları türlü nazlarla kendilerine çekerler ki, insan hayran kalır.
Nice bin memleketinden ayrılmış garp bu şehirde kendi memleketini derk edip ikamet demiri bırakır, bir yoluyla evlenip hanedan sahibi olmuşlardır, Zira bütün ileri gelenleri garip dostudurlar. Birer çeşit güzel yolla gariplere güzel davranıp kendilerine bağlarlar. Zira nimetleri boldur. Tabiat ve iyilik sahibi hanedan sahipleri yumuşak huylu, iyi niyetli, hoş görüşlü, dost canlısı, hoş-sohbet, zarif ve alçak gönüllü halkı vardır. Tanrı hepsinden razı olsun.
................ (2.5 satır boş) …................
Edirne şehrini nice bin Rum şairleri suyu ve havasıyla, mahbub ve mahbubesiyle övmüşler ve şiirler yazmışlardır, ama denizde damla ve güneşte zerre anlatıp övememişlerdir. Zira Osmanoğulları elinde Rumeli memleketinde yedi önemli beldenin birincisi İstanbul'dan sonra bu Edirne şehridir. Ondan Sofya-i safiye şehridir, ondan cennet benzeri Belgrad'dır, ondan İslam seddi Budin'dir, ondan Bosnasarayı'dır, ondan ademoğlu yuvası olan Selanik Kalesi'dir, ama bu Edirne İstanbul'dan başka diyarlara göre tercih olunup övülmüştür.
Üç şehrin övgüsü:
Sanasın bağ-ı cennettir Edirne, Bursa, İslambol
Güzellerle müzeyyendir Edirne, Bursa, İslambol
Birinin Tunca suyunda, birinin kaplıcasında
Sitanbul Kumkapusu'nda deniz millikleri oynar
övgüsü üzere Edirne şehri içinde akan üç nehirde ikindiden sonra bütün dilberler sadık aşıklarıyla bu nehirlere girip sarmaş dolaş olarak yüzgeçlik ederler.
................ (1.5 satır boş) ................ [167a]
Ayrıca Bakınız
- Alkame-i Ebülcavi (Alqam)
- Mandalyat (Selimiye)
- Yemişçi Hasan Paşa Hanı
- Salahaddin Hamamı
- Kara Hoca Camii
- Havale Kalesi (Avala)
- Çeşme
- Ayaspaşa Camii
- Yoğurtçu (Lyubenovo)
- Sinan Paşa (Sinanpaşa)
- Baba Meddah Ziyaretgahı
- Sayda
- Fethiye Cami
- Kurucaova (Livera)
- Kazancı Baba Sultan Ziyaretgahı
- Kütatis (Kutaisi)
- Gürlev (Kiyev) (Kiev)
- Şeyh Hazret-i İshak-ı Kazruni Ziyaretgahı
- Eski Liman (Palaio Faliro)
- Tahtıvan (Tatvan)