Kara Amid (Diyarbakır)
Kara Amid (Diyarbakır) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Öyle ünlü sağlam ve dayanıklı olan kale, Şattularab kıyısında göklere baş çekmiş Fıskayası denen yer yüzünde çok ünlü yüksek tepe üzerine sert siyah taş ile kurulu sağlam bir kale, bu eğri suratlı felekte yüksek bir kaledir. Gerçi yalçın kaya üzeredir ama yüksek dağın en tepesi geniş yeşillik ve lalelik bir alandır. Kalenin doğu ve kuzey tarafına eğimli semti göklere baş kaldırmış kayalar üzere olan Fıs mağaraları bu yüksek kalenin altındadır. Hazret-i Yunus aleyhisselâm makamı oradadır. Ondan aşağı adam bakmaya cesaret edemez. Sanki cehennem çukurudur. Büyük nehrin iki tarafı güllük gülistanlık, bağ, bostan ve reyhanlıktır ki her sene beş altı ay Diyarbakır halkının Şattularab faslı ettiği dinlenme yerleridir. Yeryüzündeki dinlenme yerleri içinde bu da ünlü bir gezinti ve eğlence yeridir.
Bu kalenin burçları üzere aşağıda akan büyük Şatta bakıldığında anılan ırmak sanki küçük bir su arkı gibi görünür.
Bu kalenin o tarafı bu derece felek kulesine boy uzatmıştır. Ancak yıldız tarafı, batı, güney ve kıble tarafları düz yerdir. Duvarının boyu kırk arşın yüksekliktedir ve onar arşın geniş duvar temeli vardır. Yüksek kulelerle çevrilmiştir. Hepsi (—) adet beden dişleridir.
Bu süslü kale yontulmuş siyah taşla yapılmış olduğundan "Kara Âmid" derler. Hendese sahibi usta bu kaleyi dörtgen şeklinde kuzey ve güneye uzunlamasına yapmıştır. Bütün kuleleri ve beden dişleri birbirine bakar. Tehlike sırasında birbirini korudur. Sert taştan inşa edildiğinden yeri de yalçın kaya üzere yapıldığından düşman kuşatsa bir tarafından lağım ve metris sürüp zafer bulmak mümkün değildir. Meğer bir sene kuşatılıp kale içinde kıtlık olup kaleyi teslim edeler.
Dörtgenin doğu tarafı cehennem çukuru olduğundan hendek gerekli değildir. Fakat kuzey, güney ve batısında hendeği (—) (—) dörtgen şekli köşelerinde Yecuc şeddi gibi burçları var ki sanki her biri birer Kâf kulesidir. Ancak diğer kaleler gibi üçer dörder kat değildir. Ancak bir kat sağlam hisardır.
Dört adet demir kapısı vardır. Birincisi kuzey tarafına açık Dağkapısı; Şerbetin'e, Eğil'e, Argani, Çermik, Harput ve Palu'ya giden bu Dağkapısı'ndan gider.
Batı tarafına açık Rumkapısı; mezarlığa ve Karadağlar'a gidenler bu büyük kapıdan gider.
Kıble tarafına açık Mardinkapısı.
Doğu tarafa bakan Yeni Kapı. Bundan aşağı Şat kıyısına inip köprüden Şatt'ı geçtikten sonra Mefârikin Kalesine ve Batman Köprüsünü ve büyük nehrini geçip Hazzo Kalesine varır.
Bir kapı da paşanın olduğu iç kale sarayında doğu yönünde Şat Nehri’ne açılır Uğrun kapısıdır. Ancak cadde değildir.
Bu demir kapılar ile süslenmiş sağlam sur, bu hakirin adımıyla fırdolayı tam 11.000 germe adımdır. Ama doğu tarafı köşesi paşa sarayı olup Gayya kuyusu ve ters uçurum olduğundan adımlamak mümkün olmadı. Ancak Dağkapısı'ndan Mardinkapısı'na kadar bu kalenin içi 2.000 adım yerdir. Bu takdirce yalçın kaya üzere adımlayamadığımız duvarın uzunluğunu 2.000 adım hesap edersek bu durumda Kara Amid Kalesi fırdolayı 14.000 adım olmuş olur.
Bu kalenin Şatta bakan tarafında ve kuzeye bakan köşesinde Diyarbakır Kalesi'nin sert taşı öyle bir sert taştır ki ona demir etki etmez ve asla ateş etki edip kireç olmaz. Bir acayip garip madendir ki anlatılmasında dil kısa kalır.
İç kalenin anlatılması: Tam 4.000 adımdır. İçinde 150 adet odalı ve çeşitli divanhaneli büyük saraydır. Her gelen vezir ve beyler birer oda, hamam, havuz ve şadırvanlar yapınca kat kat süslü bir saray olmuştur. [200b] Bütün pencere ve balkonları Şattularab’a, Sadiköy Ovası’na ve Karatepe adlı vadilere bakan cihanı seyreden manzaralardır. Sarayın eski bir divanhanesi vardır. Eski sultanlardan Sultan (—) (—) yapısıdır. Burada olan eski tarz bukalemun nakşı meğer Kâhire'de Sultan Kalavan Kalesi'nde ola.
Bu iç kalede toplam (—) adet neferât evleri vardır.
Ve bir hamam ve bir Hâlid ibn Velid Camii var.
On adet su değirmenleri var. Bir iç kalede böyle su değirmeni yoktur ve bir bölgeye özgü değildir ki paşalar iç kaleye gireler, hatta orada o turalar. Ancak bütün vezirler bu Diyarbakır’ın iç kalesinde olurlar.
Bu sarayın ilk yapıcısı Sultan I. Selim veziri fatih Bıyıklı Mehmed Paşa'dır. Hayli geniş büyük saraydır ve sağlam iç kaledir. Şehir içinde kıble tarafına bakan bir demir kapısı var. Bekçileri daima hazır olup gözcülük ederler.
Bu iç kale değirmenlerinin suyu kudretten yine iç kale içinde kayadan doğup değirmenleri dönderip paşa sarayından geçerek kale duvarında bir demir kafes pencereden çıkıp Fıskayası’ndan aşağı, taştan taşa kendini vurup çeşme gibi akarak Şat Nehri’ne katılır, ancak saf sudan nişan verir iç kale pınarıdır. (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—)
…
Garip bekâr hanlarının övülmesi
Hepsi (—) adet bekâr odalarıdır ki bunlarda bütün ülkelerden gelmiş tüccar, gezgin, zanaat ve meslek sahibi garipler birbirlerine kefil olup bu odalarda edeplice kalırlar. Başka kapıcıları vardır ve akşamdan sonra kapıcılar davul çalıp kapılarını kapatırlar. Şafakla yine davul çalıp herkesi uyandırıp kapıları açarlar. (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—)
Bezzazistan ve çarşıların anlatılması
Hepsi 2.008 adet çarşı pazar dükkânlarıdır.
Bunlardan birincisi Haşan Paşa Pazarı, Sipah Pazarı, Attarlar Pazarı, gelen gidenlerin dimağları bu pazardaki kokulardan kokulanır, kuyumcular pazarı.
Bu amlan çarşı pazar bütün taş kemerler ile yapılmıştır. Demirciler Çarşısı, Çilingirler Çarşısı, Cevâhirciler Pazarı, Haffaflar Pazarı, Palancılar Pazarı, Gazzazlar Çarşısı ve Bezciler Pazarı.
Kısacası 366 [203a] esnafların dükkânları mevcuttur. Ama Sipah Pazarı'nda bedesteni gayet bakımlı, süslü ve iki tarafı demir kapılı sağlam taş yapıdır. Zengin bezirgânlar ile dopdolu olup bütün bölgenin değerli malları ve eşyaları, zor bulunan mücevher türü orada bulunur. Ama bu diyarda işlenen kılıç, gaddâre, külünk, balta, ok, hançer, mızrak yalmanı ve ok peykânı bir diyarda işlenmez, ancak Isfahan demircileri işlerler.
Bütün Ermeni demircileri çekiç çalıp körüklerini çekerken musiki nağmeleri ederek hoş ses ile kâr u nakş, zecel ü tasnif atlar okuyarak çalışıp kâr okuyup kâr ederler. Çırakları çekiç çalarken yirmi dört tür usûl ile "tırtaka tırtâk tırtırtâk", diyerek "çifte düyek" usûlünde çekiç ururlar ve körük çekerken yine sofyân usulü ile çekerler.
Özellikle hallaçları pamuğa tokmak vurduğunda yayının kirişi sesi segâh makamında, kimi dügâh ve yegâhda duyulup usûlü yay çemberidir veya sakil usûlüdür ki tırtaka tırtakataka tırtaka tırtırtak tırtak tak tırtaka tırtırtak tırtak tırtırtak, diye sakil usulü ile hallaçları tokmak vururlar.
Kazancıları yine örsleri üzere kızıl renkli bakıra on kişi tang tarıga tarıg tanga, diye sofyâne usulüyle çekiç vurduklarında Hüseynî sesini duyan ve usulleri yerinde gören maarif sahipleri hayran olur. Tâ bu derece sanat sahipleri her yönden yetkin ustalardır.
Kuyumcuları gümüş kap-kacak yapmada ve altıncıları altın tac ve saf altın mücevher kap-kacak yapmada benzersiz ustalardır.
Kalemkârları bukalemun nakşı işlemede sanki nakkaş Mânî, Behzâd ve Erjeng’dir. (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—)
Genç ve yaşlı insanlarının yüz renklerinin anlatılması
Su ve havasının tatlılığından ve Hamrevât Nehrini içmelerinin etkisinden halkının yüz renkleri kızıldır. Çoğunlukla orta boylu, sağlam bünyeli, güzel yüzlü ve iri adamları olur. En az yaşayanları yetmişe ve seksene ulaşmış iken çalışmak ve kazanmaktan geri durmazlar ve her an cimâdan kalmayıp yüz sene yaşarlar.
Hesapsız güzellerinin övülmesi
Güzel ve sevimli sayısız çocukları vardır ki güzellikte ve tatlılıkta, hoş görünüşlü, peri yüzlü, ay parçası gençleri vardır. Şark diyarı olduğundan bölgesel şive ile belağat üzere konuştuklarında gönlü yaralı âşıklar hayat bulur. Her cünbiş ve hareketleri, yürüyüş ve duruşları adamı hayran eder. Hepsi zarif ve nükteci çocuklardır.
…
Erkeklerinin giyimleri
Kıyassız samur elbise, zerdeva ve samur kürk giyerler. Atlas, kemhâ ve diğer ipekli giyer ayânları vardır. Orta halli olanları pirankona, saya çuka ferâce ve kontuş giyerler. Fakiri renk renk londura çuka giyerler.
Kadınların giyimleri
Hepsi beyaz çarşafa bürünüp yüzlerinde kıl örtü, başlarında sivri altın ve gümüş takke giyip ayaklarında elbette çizme giyerler. Bikr diyarı olduğundan temiz bâkireleri de car [çarşaf] giyerler ve altın ve süse gömülmüşlerdir.
İbret verici yapılarının anlatılması
Hepsinden ibret verici yapısı kalesidir. Sonra Cami-i Kebir'dir ki usta mühendis var gücünü harcayarak öyle tasarruflar ve şirinlikler etmiştir ki felek atlasında böyle bir cami yoktur. Bir eser de Şatt üzerinde köprüdür.
Gençlik veren havasının övülmesi
Havası o kadar yumuşaktır ki seher vaktinde sabâ rüzgârı esince insan sonsuz hayat bulur. İnsan uykudan uyandığında dinç ve şevk dolu kalkar. Sekiz rüzgârda da havası güzeldir. Bundan dolayı gençlerinin hepsi sevimlidir.
…
Rahip kiliseleri
Hepsi (—) adet eski kiliselerdir ki Hâlid ibn Velid barışında muaf ve müsellem olmuşlardır. Birincisi kefere mahallesinde;
.................... (1 satır boş).....................
İleri gelenlere mahsus hamamların anlatılması
Öncelikle ileri gelenleri "Şehrimizde 146 saray ve başka hanedan hamamları vardır" diye övünürler, zira kadınları gayet perde ehli, kapalı ve ırz ehli olduklarından çarşı ve pazara çıkmayıp ev hamamlarına girerler.
Garip aşevlerinin anlatılması
Eski zamanda 7 adet ziyafet yeri aşevleri var idi. Vakıfları zulümden harap olduğundan bugün yalnız Cami-i Kebir aşevi kalmıştır. Ama Rumiye Şeyhi Tekkesi'nin, imaretten fazla fakirlere nimeti boldur ve diğer tekkeler de öyledir.
.................... (4 satır boş) .....................[204a]
…
Diyarbakır Şehri'nin hububatının anlatılması
Evvelâ, Diyarbakır içi bir taşlık içredir. Ama nahiyelerinden yedi tür danedar buğday, arpa ve bakla gelir ki somarları on akçeye satılır. Zira geniş vilâyeti bakımlı, ovaları güzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet görür, mezraaları bol, hayrat ve bereketleri çok bir bakımlı şehirdir.
Zanaat işlerinin övülmesi
Evvelâ, Diyarbakır'da işlenen kılıç, gaddâre, hançer, bıçak, kuyumcu işleri, kırmızı bezi, gül-şeftâli sahtiyanı, pabucu, mesti ve çizmesi boldur.
.................... (1.5 satır boş).....................
Yiyeceklerinin bildirilmesi
İlk başta beyaz çakıl ekmeği, katmer kâhisi, beyaz çöreği, nân-ı mevz yemeği, dut balı, gezengüvîsi yani kudret helvası, gökten meşe ağaçları yaprağı üzerine yağar tatlı ve müshil helvadır ve gendüme aşı, mastaba aşı ve ulbe [külek] yoğurdu (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—)
Yiyecek meyvelerinin bildirilmesi
Evvelâ, Şat kıyısında yetişen çay kavunu gibi sulu, yenmesi hoş ve lezzetli kavun bir diyarda yoktur; ancak Van diyarında Bohtan kavunu vardır. Ondan,
.................... (1.5 satır boş).....................
İçecek çeşitlerinin anlatılması
Başta Hamrevât suyu, hayat suyundan nişan verir tatlı bir sudur. Şat Nehri, hazmı kolay billûr gibi bir sudur ki insan bedeninde olan safrâ, sevda, balgamı ve diğer karışımları mahveder mutedil tatlı nehirdir. Kışın donduğunda billûr gibi buzu olur. Ve saf sütü hakkında "Hâlis süt..." [Kur'ân, Nahl, 66] âyeti inmiştir. (—) (—)
Bağlarının sayısı ve anlatılması
Birincisi Diyarbakır'ın,
.................... (2.5 satır boş).....................
Erkeklerinin işleri ve kazançları
Çoğu halkı tüccardır ki zengin bezirganları vardır. Bir zümresi hizmet erbabıdır. Mardin ve Karadağ hâkimi, ruznâmeci ve başka divan hizmetine memurlardır. Bir sınıfı da şehir içinde sanat ehlidir ki her tür sanat ehlinden mevcuttur. Ama kuyumcusu ve demircilerinden çok esnafı yoktur. Sözün özü, bütün sanat sahipleri meşhurdur.
…
Özelliklerin anlatımının tamamlanması
Diyarbakır Şehri Osmanoğlu ülkesinde öyle bir diyardır ki Hazret-i Yunus'un hayır duasının bereketiyle yaratılmış olanların her cinsiyle mamur oldu. Ama çoğunlukla halkı Kürt, Türkmen, Arap ve Acem'dir. Halkı bütün Ermeni'dir. Bundan dolayı Ermeni diyarlarından sayılır.
Kalesi Şat kıyısında Dicle havzasından sayılır, zira Fırat ile Şat Nehri arası Dicle havzası sayılır.
Suyu ve havasının tatlılığından halkı gayet zeki, çocukları gayet akıllı, yetkin olup bütün halkı Kürtçe, Türkçe, Arapça, Acemce ve Yarmenî dili konuşurlar. Konuşma sanatında gayet fasih ve güzel konuşan kimseleri vardır.
Gayet gariplere dost ve fakirleri seven adamları vardır. Hepsi şuh, şengül, şakrak, nedim, zarif, nükteci ve anlayışlı adamları vardır. Heybette, sağlamlık ve cesurlukta her biri Rüsteme denklerdir.
Gayet yaşlı erkekleri ve yaşlı kadınları olur. Gerçekten bu vilâyetin umumen zerafeti gibi güzellik sahibi olmaz, derler. Bütün halkı mü'min, muvahhid, temiz inançlı, tevhid ehli ve dindar adamlardır. Kadın kısmı gayet edepli, Râbia-i Adeviyye derecesinde perde ehli, dindar ve güzellik sahibi kadınları vardır. Çarşı ve pazarda yaşlı cadaloz bir kadın bile yoktur. Sokaklarda küçük bir kız çocuğu görseler katlederler yahut babasını cezalandırırlar. Ta bu derece namus ehli Diyarbakır’dır.
.....................(1.5 satır boş).....................
Ayrıca Bakınız
- Eliksen (Oleksiivka)
- Hamza Beyli (Amzabegovo)
- Or Kalesi Gölü
- Solin
- Huveyze
- Yılanlı Sütun
- Nakkade (Naqada kültürü)
- Büyükdere
- Podgoriç (Podgoritsa)
- Sencil (Sinjil)
- Sincar (Şengal)
- Şehid Osman Gazi Baba Ziyaretgahı
- Zeyt-i Har Dağı
- Marmara (Gölmarmara)
- Çeşme
- Salacak Mesiresi
- Saray (Saraiu)
- Kara Piri Paşa (Piri Mehmet Paşa) Cami
- Kadırga Limanı Hamamı
- Örenli (Evrenli)