Yayiçse (Jajce)
Yayiçse (Jajce) hakkında Seyahatname'de yer alan bilgi:
Kalesi gökyüzüne karışmış yumurta gibi bir kaya üzerinde üçgen şekilli, kârgir kesme taş bir savaş surudur ki kara tarafı iki kat geniş, derin ve yüksek kaledir. Gerçi bu sağlam kale üç köşedir, ama kara tarafının iki bölüğünde kale duvarları vardır, ama kıble yönünde olan tarafında kale duvarından asla iz yoktur. Şehrin bütün hanelerinin tüm şehnişin ve pencereleri bu tarafta yalçın kaya üzerinde olduğundan bu tarafta asla kale duvarı yoktur ve lâzım da değildir. Zira bu semtleri [151b] Süreyya yıldızına baş uzatmış kayalardır ki 3 Süleymaniye minaresi boyu aşağıda büyük Virbaz Nehri derya gibi akarken bu kalenin yüksekliğinden anılan nehir bir ırmakçık gibi görünür. Tâ bu derece yüksek kaledir ki insan aşağı bakmaya cür'et edemeyip aklı gider.
Bu kale kayalarının altları baştan başa mağara mağara soğukluk, oda ve gözler var ki her birinin içinde adam kaybolur. Hatta bazı evlerin bu mağaralara iner yolları vardır ki nice hanedan sahipleri mağaralar içinde zahire ve bazı levazımatlarını korlar.
Bu surun ancak 2 adet kapısı var. Kuzey tarafa battal kapıdırlar ki 2 kat sağlam demir kapılardır. Bu kaleyi gaziler bu tarafdan gece kuşatıp fethetmişlerdir. Bir kapısı da kıble yönüne Vinçaz Kapısıdır ki bu da iki kat demir yeni kapıdır.
Bu kapının eşiği dibinden büyük Pileve Nehri akıp hemen bu mahalde anılan yalçın kayalardan 3 Süleymaniye minaresi boyu aşağı Pileve Nehri derya gibi dalgalarla aşağı atılır ki gören insanı dehşet alıp aklı başından gider. Bu atlas feleğinde bunu da görmeyen "Dünyada çok ibretlik gördüm" demesin. Hatta bu Pileve Nehri aşağı Virbaz Nehrine 3 minare boyu aşağı fışkırıp uçarak Samanyolu gibi kemerlenip inince iki büyük nehir birbirine karışınca Virbaz Nehri irkilip derya gibi olup ikisi birbirine vurunca göklere doğru iki büyük nehirden dumanlar çıkıp bu yüksek kale içindeki evler üzerine o dumanlardan çiğ yağar.
İbret verici gariplik odur ki bu Pileve Nehri kalenin eşiğinden aktığı kayaların altı baştanbaşa mağaralardır ve o mağaralar içinde nice göz su değirmenleri vardır. Bu kayaların üstünden delikler delip değirmenlerin suları tüm Pileve Nehri'nden gelir. Bir çeşit gülünç değirmenlerdir ki bu da asla bir diyarda yoktur.
Bu değirmenlerin üstündeki kayalardan Pileve Nehri aktığını seyretmek için değirmenler önünde yeşillik soffalar üzerinde Cenâb-ı Allah'ın sanatını görmek için deniz ve kara seyyahları ve memleketlerin ârifleri bu mastabalarda oturup Pileve Nehri'nin derya gibi üzerlerinden geçtiğini seyrederler. Bu büyük nehir sanki değirmen kayalarından aşağı atıldıkta sanki insan üzerine Osmanlı otağı gibi pâk billûr gibi büyük nehir aktığında nehrin altında nice yüz insan sofalarda oturup insafla bakanları "Subhane 'l-hallâku’l-baki” deyip parmaklarını ağızlarına götürürler.
Diğer ibretlik: Öğlen vakti olduğunda bu Pileve Nehri'nin akmasını seyr eden gülmeden şaşkınlaşır. Zira öğle vaktinde âlemi aydınlatan güneşin parıltısı Pileve Nehri'ne vurup Pileve Nehri billûr, necef ve moran camlar gibi aydınlanınca bu büyük nehrin altında değirmen sofalarından seyredilir. Pileve Nehri ile adam boyu kadar balıklar ve başka küçük büyük balıklar biri biri ardınca aşağı Virbaz Nehri'ne döküldüklerinde ibret verici bir seyirlik olur.
İbret verici diğer bir gariplik de odur ki böyle bir büyük nehir şimşek gibi gürleyip yıldırım gibi aşağı akarken alabalık dedikleri seri ve ceri balıklar aşağı Virbaz Nehri'nden baş yukarı Pileve Nehri ile biri birlerini kovarak yıldırım gibi atılan sudan baş yukarı şakıyıp çıkarlar. Garip seyirliktir.
Yayiçse şehri imaretlerini bildirir
Bu kale içinde 1.000 adet tek ve iki katlı kârgir yapılı bağsız bahçesiz gayet mamur evler vardık ki tamamen üzerleri şindire tahta örtülüdür ve biribirinden yüksek evler olmak ile hepsinin pencereleri Virbaz Nehri aşırı kıble tarafındaki dağlara ve bağlara bakar evlerdir.
Ve 16 adet mihrabı vardır. Bunlardan büyük kiliseden bozma Süleyman Han Camii ve Melek Ahmed Paşa Camii, daha önce bu cami Yayiçse yangınında yanıp Melek Ahmed Paşa efendimiz yeniden yapmıştır. Diğerleri mahalle mescitleridir.
Bir medrese de Melek Ahmed Paşa'nındır ki imaretinde yemeği ulemaya boldur. Bir mekteb de Melek Ahmed Paşa'nındır ki her yılbaşında minik çocuk öğrencilere birer kat bayramlık giysi verilir. Bir tekke, Halveti tekkesi de Melek Ahmed Paşanındır, bir hamam Melek Paşa kapucular kethüdası Osman Ağa'nındır.
Ve bir hanı var. Sarı Kaymakam İbrahim Ağamızındır.
Ve hepsi 80 adet dükkânlardır ki bir anayol üzerinde bulunup bu yoldan gayrı ulu yol yoktur. Kalenin Vinçaz Kapısından girip Battal Kapı, yani Banaluka Kapısına gider bir ulu yoldur.
Bu şehir Melek Paşa vali iken yaranca derya gibi asker ile gelip bu kale dışında konup, "Tez beni sevenler bu kaleyi imar etsinler" diye ferman edince bütün ağalar birer hayır eserleri yapıp 6 ayda bu şehir mamur ve âbâdân oldu.
Yukarı iç kalede asla haneler yoktur. Ancak dizdar oturur bir harap saray, bir mescidi ve bir kuyu mağarası var. Bu mağaranın kapısında [152a] kefere yazılarının her türlüsü yazılmıştır.
Sözün kısası Rumeli'nde ve bu Bosna serhadlerinde Akbolgay Kalesi'nden, Mora diyarında Benefşe Kalesi'nden ve Özü Eyaleti'nde Akkirman Kalesi'nden başka sarp kaleler yoktur. Gerçi sağlam ve müstahkem kaleler çoktur, ama Bosna serhaddinde Yayiçse'den başka kudret eli ile yapılmış kale yoktur.
Yayiçse Kalesi varoşlarını bildirir
Vinçaz Kapısı eşiğinden akan Pileve Nehri üzerinde büyük bir ahşap köprü çevresinde kırk elli göz su değirmenleri var. Bunlardan akan sular zikri geçen aşağı mağaralar içindeki değirmenlere gidip o sular anılan kayalardan Pileve Nehri'ne uçar. Bu kale kayaları sanki Demâvend Dağı ve Bîsütun Dağı gibi altları baştan başa boştur ve çeşit çeşit büyük ağaçlar bu kayalarda bitip Tûbâ ağacı gibi baş aşağı dallar salıp gölgelerinde şahin, zağanos, çaylak ve kartal kuşları yuva yapmışlardır.
Ve anılan Vinçaz Kapısı köprüsünün karşı tarafında 500 adet reaya haneleri vardır ki nice kere hisar içinde oturan kefereler bu kaleyi hile ile gâh kâfire ve gâh Müslümanlara verdikleriyçün hâlâ hisar içinde kâfir kalmayıp Süleyman Han lanetnâmesi olduğundan bütün eflâkan reayaları taşra varoşlarda otururlar.
Ve dahi bir varoş Banaluka Kapısından dışarı 300 haneli kefere ve müslim haneleri var. Bir varoş da Virbaz Nehri aşırı bir mahalle var. Hane sayıları malumum değildir, ama bu 3 adet varoşta han, cami, çarşı pazar ve hamamlar yoktur, ama Rıdvan cenneti bağları gibi bağ ve bahçeleri gayet çoktur.
Suyu ve havası gayet hoş, iç açıcı, gönül ferahlatıcı olduğundan Yayiçse'nin mahbubu ve mahbubelerinin hadleri ve sayıları olmadığından Melek Ahmed Paşa ağalarının ekseri bu şehrin birer seçkin ve müstesna oğlanlarına malik oldular. Hatta,
Garip, acayip, gönül alıcı, mahbub ve âşık-ı şeydâ hikâyesi:
................(17 satır boş).....................
Yayiçse şehri ziyaret yerleri
Evvelâ Fatih Sultan Mehmed imamı Ali Efendi, Şeyh Mustafa Efendi, henüz vefat etmiş hikâye sahibi âşık-ı şeydâ, selim, şehid, habib ü mahbubu Vâizzâde Hürrem Çelebi ve bu kaleye ilk fetihte dizdar ağa olan Gazi Hüsam Kaptan (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) [152b]
Ayrıca Bakınız
- Unkapanı (Süleyman Subaşı) Camii
- Ayaspaşa Camii
- Ahmed Ağa Çeşmesi
- Şeki
- Libohova
- Perast
- Ulu Cami
- Tuzcu Sinan Çifte Hamamı
- Altıağaç (Altiaghach)
- İskıradin (Skradin)
- Kaçar Bey Tekkesi
- Sabanca (Sapanca)
- Hurmalı Mescit (Church of St George)
- Darende
- Küçük Kefalonya (İthaka)
- Mahmud Paşa (Mahmut Paşa) Camii
- Sinop
- Koloz (Volos)
- Derbend Köyü (Zmeyovo)
- Koçı Bey (Nistorești)